D OSTAN ” m tefrikan : 27. Kadın İngiliz üniformasile Düşman Yazan: Aziz Hüdayi Akdemir Harb Meydanında Bir Alman Fedayi Safları İçinde Çalısıyordu © zaman işimizin daha iyi gide- C. dini umuyorum. | Mannering bu ele geçmez Fritzi yakalamak hevesiyle bu teklifi de kabul etti. Fritzin emir neferini tekrar düşman hatları- na göndermek niyetinde değildi. Üç kişinin bildiği bir sır, sırlık- tan çıkmış olacağından Manne- ring biraz uzakta atiyle meşgul olan emir neferini işaret ederek: |— Bünu tevkif edeceğim, de- di, öyle icap ediyor. Yunanılı bu | teklifi münasip buldu. | © r—“'â“âmu yü bi Fakat Teden T anız, yol tutulmuş olmasın? Eğer | kimse yoksa neferi o zaman tu- | tabiliriz. “Eler ihtimale j eliyle revolverini ::â,'_;;h:î; | Mannering âtını alarak bir met- re açıldı ve hemen bindi.. Bu ü rada üzerine iki iki silâh birden patladı ve kurşunlar Mannerin- gin kulaklarından vızıldıyarak geçti. “Geriye dönünce Yunanlı ile emir neferinin kendine doğru cephe aldıklarını ve ateş ettikle. rini gördü! Hayretten dona kal- mıştı. “Atının ürkerek sıçramakta olmasına bakmıyarak kendini müdafaa etmeğe çalıştı ve iyice nişan alarak birkaç el ateş etti. Emir neferi vuruldu. Yunanlı seğirterek kaçtı ve bit lâhza içinde gözden kayboldu. Neferin atıda Yunanlının arkasından koşup kaçtı. e “Bu meydan muharebesini | girmiş bir Almandı ve kendisini #işünerek avdet ederken gür ufukta kaybolmakt: :) tan dikkatsizlikle bi dinı öl- | dürmüş olmak teessürüne öbür | tarâftan bir Yunanlının hiyane- tine uğramış olmak teessüfleri karışıyordu. Fakat bu hissi ça- buk bastırdı. Ne olursa olsun bu kadın, düşman askeri kiyafetine öldürmek için her şeyi göze al- | mıştı. Onun bütün düşünceleri şu suretle bitiyordu: — Ah, o kadımn yerine şu ha- in Yunanlıyı öldürseydim.,, Mannering yoluna devam ede | dursun. *“Bu hikâyenin alt tarafı var. Yakalamak istediğimiz halde muvaffak olamadığımız Fritz ne uydurma bir adam ve ne de bir peri değil, müthiş bir gerçek idi.. ihtimal ki Büyük Harpte Alman casusluğunun en becerik- H ve en kudretli ajanı bu Fritz idi. Siz de anlamışsınızdır, bu Yunanlı esir, Fritzin kendisi ve vurulan emir neferi kadın da Onun karısı idi! Mannering bu h—'ığıkaıı ancak mütarekeden bir ay sonra anlıyabilmişti ki :?r îrıw înmn kendisine yazdığı tupla meydana çıkmış- | tır. Tesadüf iki sene sonra bı iki istihbaratcıyı İngilizl d Büdari n İm ler tara- 'an işgal edilmiş bir memle- kette, bir kahvede karşı karşı getirdi. Biribirini tanıdılar, fa kat belli etmek iıt:mndikı-'. Bu hikâye gerçek midir? De. ğgilse niçin uydurulmuştur? Bu- kazanmış olan Mannering ağır yaralanarak yerde can çekişmek te olan emir neferiyle yalnız kalmıştı. “Atından indi, Hain Yunan- Tının cürüm ortağı olan ve ölmek üzere bulunan “emir neferini,, muayene etti. Dehşet! Bu bir ka- | okumak faydalı olur. Diyorlar | ettiği uzaca Filistindeki dındı.. Bu şüphesiz İngiliz üni- forması giymiş bir Alman kadı- nı idi. Çok sürmedi, kahramanca fedakârlığının kurbanı olarak öl- | rikli ajanlarımız bulunmuştur. | ce tahkikat neticesini beklemiş- dü. “Biz şimdilik bu cesedin üze- rine bir örtü çekelim; Manne- #ing her halde kendisine düşen yazifeyi yapmıştır. nu o zamanki istihbarat müdürü Seyfi Bey (Şimdi Gümrükler U, K.General Seyfi) den sordum; hatırlıyamadılar. Dosyalarda da göremedim. Bu hikâyeyi tamamlamak için Almanların - anlattıklarını da ki: Bizim yalnız Avrupada şarkta da güçlü ve bece- değil, Bunların en ünlüleri Franke, Preuser, Wasmusdur. “Franke'nin binbaşı olduğu söyleniyorsa da ne rütbesinin ve doğru olarak söylemek mümkün değildir. Şarkta bulunan İngiliz kıt'aları arasında bu adam Fran- ki adıyla tanınmıştır. (1) *“Franke, 40 yaşlarında yakı- şıklı bir adamdır. Rengi koyu esmerdir. Kendisinde büyük bir aktör kabiliyeti vardır. Sinirleri çelik kadar kuvvetli ve her va- ziyette son derece meharetli idi. Birçok defa İngiliz zabiti kıya- fetiyle İngiliz kıt'alarmı ve menzillerini keşfetmiş ve bir ca- | susun yapabileceği en güç işleri kolaylıkla becermiştir. Franke esasen bütün hayatını ingiliz müstemlekelerinde — geçirmişti. Yanmda hemen tekmil İngiliz üniformalarının bulunduğu an - laşılmıştır. Oynayacağı role gö- re bazan bir İngiliz erkânıharp zabiti, bazan İskoçyalı bir bin- başı, bazan Anzacs (Avustralya ve Yeni Zeland kıt'aları) yüzba- şısı, bazan bir topçu zabiti kı- lıklarında iş görmüştür. Franke- yi yakalamak için hemen bütün İngiliz kıt'aları gözlerini dört açmışlardı. Fakat Franke hiç- bir zaman ciddi bir tehlike kar- şısında bile kalmamıştır. O, gö- rünmeyen, sihirli Bir defa Avuüstralya zabiti krya- fetinde iken iki İngiliz posta ne- feri onu durdurttular. niz, dediler. Franke, hiç şaşalamadan, te- dâş göstermeden neferlere bak- tı; Hiddetli bir sesle bağırdı: — Artık çok öluyoörsunuz! > neferleri tevkif ettirdi, Gene bir defa İngiliz topçu miralayı kıyafetinde ygmuüm cep- hane deposunun bulunduğu Ro- sa'ya geldi. Kendisinin yakiırida- ki fırkaya mensup olduğunu ve cephane ihtiyatı hakkında doğru malümat almak için karargâhım emriyle geldiğini bildirdi. İstedi- ği tafsilâtı alarak gitti. Bir gün İngiliz erkânıharp yüzbaşısı olarak bir topçu mer- kezini ziyaret etti. Büyük ka- rargâhtan gönderildiğini, yakın- da vukubulacak taarruz için ic- ra edilecek olan su taşırma işle- ri hakkında liva kumandaniyle konuşacağını söyledi. Görüştü- ler. Liva kumandanına: — Yapılacak işin iyice anlaşı- lıp anlaşılmadığını anlamak ve kanaat getirmek istiyoruz, dedi. Kumandan her şeyi olduğu gibi anlattı. Fakat, aksi olacak, bilmiyerek bir noktayı yanlış söyledi. Erkânıharp zabiti ora- dan ayrıldıktan sonra kumandan bu yanlışlığın farkına vardı ve doğrultmak üzere karargâha te- lâşla telefon etti. Kumandan bu yanlışlığı anlatırken böyle bir iş için karargâhtan zabit gönderil- memiş olduğu anlaşıldı ve gene anlaşıldı ki bu zabit Franke'dir. *“Franke'nin en büyük işlerin- den biri de İngiliz erkânıharp zabiti sıfatiyle Kudüs'ten Yafa- ya kadar bütün İngiliz cephesi- Ni tabur tabur teftiş etmesidir. Her tabur kumandanına yapa- nldarı“tzzmız hakkında imti- yollu sor, r sörmüş Vi Ufak işlere kığı“rh bilgi to[ııılşıy; î hiçbir güçlüğe ve tehlikeye GN RE. Türk cepherine “Binbaşı Franke, harp devam leri kcrkı_ı ve ku?ku içi,.d:'&:_ı::_ mıştır. Birçok ingiliz zabitleri casus diye tutulmuş ve günler Terdir. (Arkası var) (1) Aston'un güya bu ismi sakla- Bu ssız | ne de doğru adının ne olduğunu | mak için uydurduğu Fritz budur. — biradamdı. | N | VazAvlar Greleki Ömrümüz bütün kış dört dı - var arasında geçti. Önümüzdeki aylar içinde herkes haline göre bu güneş ve hava mahrumluğu- nun açısını çıkarmağa çalışacak. Vardan yoktan, borç harç, tram vaylara, vapurlara, trenlere bi - nerek uzak yakın eğlenti yerle- rine dağılacağız. Ne yazık ki, Yeşilköyden Pendiğe, Kavak - tardan Kâhtaneye, Edirnekapı- dan Adalara kadar yayılan bu koca şehirde, nakliye meselesi, bir türlü yoluna konmadı. Halkıtcuz taşıma işine, bir türlü lâyık olduğu ehemmiyet verilemedi. Yedi sekiz kişilik bir ailenin şöyle bir kır gezintisi, keselere evlât acısı gibi çöküyor. Şirketi Hayriyenin önümüz - deki haziran için — Boğaziçinin yerli ve yabancı yolcularını se - vindirecek ucuz bir tarife hazır- ladığını gazetelerde okuyunca, kendi kendima: — Ne olur, dedim, öteki na- kil sirketleri de Şirketi Hayri - yeden örnek alarak bilet ücret - lerinde yaza mahsüs indirişler yapsalardı... En başta, Rumeli şimendifeı kumpanyası, halkı Florya plâj- | larına şimdikinden yarı yarıya ucuz taşıyabilir. - Amnadolu demiryollarına nö- zümüz yok. — O zaten yapacağı kadarını yaptı. “Akay,, idaresi- ne gelince, Yalova mevsiminde vapur ve kaplıcaya gidiş geliş otobüs ücretlerini biraz daha in- direhilir, Ve iki kişilik karneler gibi üç, DEŞ, SERix ve var Higitu. ucuz karneler de — çıkarabilir. Nüfus arttıkça, tenzilât ta ona göre çok olmak şartile... öylelikle hem kaplıcaların müşterisi artar; hem de netice- de “Akay,, ın kazancı çoğalır. Yalnız karı ve kocadan ibaret bir Köroğlu bir Ayvaz geçinen kimseler bizde o kadar azdır ki, bunların hepsi Yalova safasına çıkacak olsalar gene “Akay,, ın yarı masrafını çıkarmazlar. Ba- şında kalabalığı olan aileleri de düsünmek gerekli değil midir? Sonra yaz gelince, bir gazi- larını alabildiklerine yükseltir - ler, Bunların da önüne geçmek ister. Yoksa bu gidişle, içinde yaşa dıkları denizi bilmiyen balıklar gibi, bir kısım İstanbullular, da- ha yıllar yılr, burunlarının ucu—- nu bile görmekten mahrum ola- rak yaşavacaklardır. Salâhaddin Güngör ————————H———— | Beyoğlu üçüncü — sulh hukuk h- kimliğinden : | —Mahkemenin 935/98 sayısı ile Sal tı Bensason ve Davit Franko taraf - larından Şişli'de Osman Beyde Kir | sokağında 39 numaralı hanede Meh- met Şefik ve Fikri ve — Rukiyye ve sajre aleyhlerine açtıkları — Meşruti- yet mahallesinde eski Büyükdere yeni Halâskâr Gazi caddesinde eski 6 yeni 202 ve 202/1 sayıl (Türan) apartımanının — izalel şuyuu hakkın- daki davetiyenin halen — ikametgâhı meçhul bulunması hasebiyle tebliğat icra edilemediği görülmekle istek veç hile ve yirmi gün — (fasıla ile ilânen tebliğat icrasına karar verilmiş oldu- Bundan mahkemesi olan 17-6-1935 zaat onda mahkemeye gelmediği ve tarafından bir - vekil göndermedeği taktirde giyabında devam olunacağı davetiye tebliğ. makamına kalm ol- 'mak üzere ilân olunur. (11608) , « nocuları, yiyinti ve içinti fiyat - | Gümrükte Müşkülâttan ŞİKÂYET yucumuz yazıyor: 9 mayıs tarihinde Filibeden cümhuriyet vatandaşı sıfatiyle | konsoloshaneden almış ğum 1079 sayılr pasaportla ve ayni daireden Filibe belediyesi ve valisi tarafından tasdikli zati eşyam ve san'atıma müteallik â- di iki çıkrık için almış olduğum listeyi hamilen İstanbula gel- dim. Geldiğim tarih Edirne po- lisinin yoklarma mührü mucibin- ce 10 mayıstır. 11 mayısta Sir- | keci gümrüğüne ve kumpanyaya eşyalarımı almak için müracaat- ta bulundum ve lâzım olan evra- kımı aldım, Tekrar Sirkeci güm- rüğüne müracaat ettim. Müdür evrakımı gözden geçirdikten sonra beni isticvâp etti. Sorulan sualler şunlardır: Siz daha ev- velce Türkiye toprağına geldi- niz mi, gelmediniz mi? Hangi tarihlerde geldiniz?. Sorulan suallere yalan kabul etmiyen te- miz vatandaşlar gibi cevap ver- dim. 29 ilkteşrin 1933 cümhuriyet bayramı şenliğini görmek arzu- su ile geldiğimi ve on gün kal - dıktan sonra tekrar Bulgarista- na çoluğumun çocuğumun yanı- na döndüğümü söyledim. Müdir Filibe konsolohanesinden getir- miş olduğum tasdikli listeye iti- mat etmedi. Başmüdürlük vası- tasiyle 30 kelimeli — cevaplı tel- grafla tekrar Filibe konsoloslu- güna mMürataa «etiler, Konsolog haneden telgrafa derhât vevan geldi. Bunun üzerine gümrük başmüdürlüğ rafı Sirkeci gümrük müdürlüğüne havale et- ti ve muameleye bakılmasını bildirdi. Gümrük evrakı yapıl- dıktan ııoı:ırıb:svanm yoklama muarnelesi ö çersinde san'atıma Sit ığıeâ% iki adet ip bükme çıkrığı oldu- ğgunu, konsoloshanenin listesin - de bu eşyanın yazılı bulunduğu- nu söyledim. Eşyam arasında kolları ve etekleri dikilmiş, ya- kası açılmamıs bir. narcaenr kâşıı vâıl:adg'ıa 32 pamuklu do- kuma gömleği ayırarak bunların gümrüğe tâbi olduğunu söyledi- KENDİ KENDiMiİZE ÇATIY Bulgaristandan gelen bir oku- | oldu- 19.5.935 0Ruzı Sıhhat işleri Müdürü Cevap veriyor Lâleli apartımanlarında otu « ran bir okuyucumuzdan aldığı- mız bir şikâyet moktubunda 18 yaşında bir gencin verem döşe- ginde yattığı ve Şişl Çocuk hastahanesine müracaat edildi- ği halde, hastanın kabul edil « mediği yazılıyordu. Sıhhat iş'eri müdürü Ali Ri- za Baysun diyor ki: — Gazetenizdeki şikâyet mek tubunu okudum,. Şişli Çocuk has tahanesi 12 yaşına kadar olan çocukları kabul eder, Talimat - namesi verem hastalarını kabu « le müsaid değildir. Binaenaleyh talimatname haricinde veremli hastayı kabul edemiyeceği ta- bildir, Hasta çok, hastahaneler dolu olduğundan Cerrahpaşa, Gureba hastahanelerine müra - caat ettiği takdirde ve boş ya -« tak bulunursa kabul edecekleri şüphesizdir, ler. Biz de kanunen ne yapılma- sı lâzımsa ona göre hareket ede- ceğimizi söyledik. Başmüdür çıkrıkların ve pamuk gömlekle- rin gümrüğünü ödersem eşyamı derhal çıkarabileceğimi söyledi ve keyfiyeti telefonla ayni daki- kada Sirkeci müdürlüğüne bil- dirdi. Ben gümrüğü de ödedik- ten sonra artık her muamelenin bittiğini zannediyordum. Bu de- fa da gümrük memurları bu eş- yanın kontenjanda yeri olmadı« , ğı, binaenaleyh çıkarılamıyaca- ğını söylediler. Bundan sonra bu eşyanm bineceğim trenle mi, yeksa marşandizle mi geldiğini tevsik etmek istediler. Kumpan- yadan lâzımgelen evrakı çıkart- tım. Ona da kanaat hâsıl olma- dı. Eşyam kanuni yollardan gel- mişse niçin çıkartılmıyor. Eğer gümrük resmi isteniyorsa, onu z vaesiSUR seme — Bütü n bunlara rıtıuııuk_ bııyıınıı ikartamadım. Halbuki bu mua- Mele nihayet buluncaya kadar sefalete duçar oluyoruz. Eşyamı çıkartıp derhal iş hayatına eti gam, ham eileme; Hhem hüküme- timin hazinesine faydalı olsam daha iyi değil mi? İ İbrahim FEVZİ O bedel tahmin edilmiştir. da yapılacaktır. !"'-IIII-IIII-IIII-"ll-llll-Illl-llll-llll.llll."ll_llll.llll- Harik Hayat Kaza ve Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanında Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırınız. Türkiyedö bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : 4.4888. Aİİİ eZ DS Istanbul Kız Muallim Mektebi Sa- tınalma komisyonundan: Mektep Talebeleri için nümunesine göre 600-800 çift çorap pazarlıkla alınacaktır. Beher Bugün S AR A Y sinemasında 2 film birden: P-ESN Senenin en güzel musikili filmi ve ayrıca KARYOKA | Mevsimin en büyük muvaffakiyeti. Matineler saat zz 2 de ve suvareler 8,15 de başlar aai — ———————————————— Otomobil 3222 düzünesine 5,5 lira Pazarlığı 20-5-935 günü İstanbul Maarif Müdürlü- ğünde Liseler Muhasebeciliğinde toplanan komisyon- | — İlkteminat 27 liradır. Pazarlık ihalesini müteakiP istenilen çoraplar beş gün zarfında mektebe teslim edil- miş olacaktır. Bu işe istekliler ellerinde caret odası vesikalariyle ve teminat makbuzlariyle ko> 935 senesi Ti” misyona, nümuneyi görmek üzere mektebe müracaatları ilân olunur. (2728)