19 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

19 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

h 'l): ğ Ç | “TAN ” m tefrikası : 27, n | K Suç Üstü yakalanan bir casus kadın © raman işimizin daha iyi gîde- C ğini umuyorum. Mannering bu ele geçmez Fritzi yakalamak hevesiyle bu teklifi de kabul etti. Fritzin emir neferini tekrar düşman hatları- na göndermek niyetinde değildi. Üç kişinin bildiği bir sır, sırlık- tan çıkmış olacağından Manne- Ting biraz uzakta atiyle meşgul olan emir neferini işaret ederek: ) — Bunu tevkif edeceğim, de- di öyle icap ediyor. Yunanılı bu teklifi münasip buldu. » rjie?akğmu var, dedi. Fakat : a dereden çıkıp bakınız, ğînsğ“;;'ş::î Şlmasın? Eğer tabiliriz, TU OA alan tü- “Her ihtimale ; eliyle revolverini ğî;î:akî;b:)nlîâ Mannering atını alarak bir met- re açıldı ve hemen bindi.. Bu &. rada üzerine iki iki silâh hirden patladı ve kurşunlar Mannerin- gin kulaklarından vızı!dıyarak geçti. “Geriye dönünce Yunanlı ile emir neferinin kendine doğru cephe aldıklarını ve ateş ettikle- rini gördü! Hayretten dona kal- mıştı. “Atının ürkerek sıçramakta olmasına bakmıyarak kendini müdafaa etmeğe çalıştı ve iyice nişan alarak birkaç el ateş etti. Emir neferi vuruldu. Yunanlı seğirterek kaçtı ve bir lâhza içinde gözden kayboldu. Neferin atıda Yunanlının arkasından koşup kaçtı. y “Bu meydan muharebesini kazanmış olan Mannering ağır yaralanarak yerde can çekişmek te olan emir neferiyle yalnız kalmıştı. “Atından indi. Hain Yunan- İrmın cürüm ortağı olan ve ölmek üzere bulunan “emir neferini,, muayene etti. Dehşet! Bu bir ka- dındı.. Bu şüphesiz İngiliz üni- forması giymiş bir Alman kadı- nı idi. Çok sürmedi, kahramanca fedakârlığının kurbanı olarak öl- dü. “Biz şimdilik bu cesedin üze- rine bir örtü çekelim; Ma.ı_ıne. ging her halde kendisine düşen vazifeyi yapmıştır. Bu ıssız Yazan: Aziz Hüdayi Akdemir Harb Meydanında Bir Alman Fedayi Kadın İngiliz üniformasile Düşman Safları İçinde Çalı semAm a aPADYAR * yerlerden, gündüzki hadisevri - #işünerek avdet ederken gür -. . ufukta kaybolmakta idi.Bir taraf tan dikkatsizlikle bir kadını öl- dürmüş olmak teessürüne öbür taraftan bir Yunanlının hiyane- tine uğramış olmak teessüfleri karışıyordu. Fakat bu hissi ça- buk bastırdı. Ne olursa olsun bu kadın, düşman askeri kiyafetine girmiş bir Almandı ve kendisini öldürmek için her şeyi göze al- mıştı. Onun bütün düşünceleri şu suretle bitiyordu: — Ah, o kadın yerine şu ha- in Yunanlıyı öldürseydim.,, Mannering yoluna devam ede dursun. “Bu hikâyenin alt tarafı var. Yakalamak istediğimiz halde muvalfak olamadığımız Fritz ne uydurma bir adam ve ne de bir peri değil, müthiş bir gerçek idi.. İhtimal ki Büyük Harpte Alman casusluğunun en becerik- li ve en kudretli ajanı bu Fritz idi. Siz de anlamışsınızdır, bu Yunanlı esir, Fritzin kendisi ve vurulan emir neferi kadın da Onun karısı idi! Mannering bu hakikati ancak mütarekeden bir aç ağfLSonra anlıyabilmişti ki b'ilr ;eî;:;l: l:nendisine yazdığı pla meydana çıkmış- tır. Tesadüf iki sene sonra bi iki istihbaratçryı İngilizi a bu fından işgal edilmiş bir mema, kette, bir kahvede karşı kaı-m e- getirdi. Biribirini tantdılar, £a. kat belli etmek istemediler. Bu hikâye gerçek midir? De- ğilse niçin uydurulmuştur? Bu- nu o zamanki istihbarat müdürü Seyfi Bey (Şimdi Gümrükler U, K.General Seyfi) den sordum; hatırlıyamadılar. Dosyalarda da göremedim. Bu hikâyeyi tamamlamak için Almanların — anlattıklarını da okumak faydalı olur. Diyorlar ki: « ., Bizim yalnız Avrupada değil, şarkta da güçlü ve bece- rikli ajanlarımız bulunmuştur. Bunların en ünlüleri Franke, Preuser, Wasmusdur. “Franke'nin binbaşı olduğu söş Jeniyorsa da ne rütbesinin ve ne de doğru adının ne olduğunu C sıyordu doğru olarak söylemek mümkün değildir. Şarkta bulunan İrgiliz kıt'aları arasında bu adam Fran- ki adıyla tanınmıştır. (1) “Franke, 40 yaşlarında yakı- şıklı bir adamdır. Rengi koyu esmerdir. Kendisinde büyük bir aktör kabiliyeti vardır. Sinirleri çelik kadar kuvvetli ve her va- ziyette son derece meharetli idi. Birçok defa İngiliz zabiti kıya- fetiyle İngiliz kıt'alarını ve menzillerini keşfetmiş ve bir ca- susun yapabileceği en güç işleri kolaylıkla becermiştir. Franke esasen bütün hayatını ingiliz müstemlekelerinde — geçirmişti. Yanında hemen tekmil İngiliz üniformalarının bulunduğu an - laşılmıştır. Oynayacağı role gö- re bazan bir İngiliz erkânıharp zabiti, bazan İskoçyalı bir bin- başı, bazan Anzacs (Avustralya ve Yeni Zeland kıt'aları) yüzba- şısı, bazan bir topçu zabiti kı- İıklarında iş görmüştür. Franke- yi yakalamak için hemen bütün İngiliz kıt'aları gözlerini dört açmışlardı. Fakat Franke hiç- bir zaman ciddi bir tehlike kar- şısında bile kalmamıştır. O, gö- rünmeyen, sihirli bir-sadâmdı, Bir defa Avüstralya zabiti kıya- fetinde ikken iki İngiliz posta ne- feri onu durdurttular. — Siz Avustralya zabiti de- gilsiniz, hüviyetinizi ispat edi- niz, dediler. Franke, hiç şaşalamadan, te- dâş göstermeden neferlere bak- t Hiddetli bir sesle bağırdı: — Artık çok öluyorsunuz! Va neferleri tevkif ettirdi. Gene bir defa İngiliz topçu miralayı kıyafetinde umum cep- hane deposunun bulunduğu Ro- sa'ya geldi. Kendisinin yakıtfıda-- ki fırkaya mensup olduğunu ve cephane ihtiyatı hakkında doğru malümat almak için karargâhım emriyle geldiğini bildirdi. İstedi- ği tafsilâtı alarak gitti. Bir gün İngiliz erkânıharp yüzbaşısı olarak bir topçu mer- kezini ziyaret etti. Büyük ka- rargâhtan gönderildiğini, yakın- da vukubulacak taarruz için ic- ra edilecek olan su taşırma işle- ri hakkında liva kumandaniyle konuşacağını söyledi. Görüştü- ler. Liva kumandaânına: — Yapılacak işin iyice anlaşı- lıp anlaşılmadığını anlamak ve kanaat getirmek istiyoruz, dedi. Kumandan her şeyi olduğu gibi anlattı. Fakat, aksi olacak, bilmiyerek bir noktayı yanlış şöyledi. Erkânıharp zabiti ora- dan ayrıldıktan sonra kumandan bu yanlışlığın farkma vardı ve doğrultmak üzere karargâha te- lâşla telefon etti. Kumandan bu yanlışlığı anlatırken böyle bir iş için karargâhtan zabit gönderil- memiş olduğu anlaşıldı ve gene anlaşıldı ki bu zabit Franke'dir. “Franke'nin en büyük işlerin- den biri de İngiliz erkânıharp zabiti sıfatiyle Kudüs'ten Yafa- ya kadar bütün İngiliz cephesi- ni tabur tabur teftiş etmesidir. €er tabur kumandanına yapa- cakları taarruz hakkında imti- u?îka)nu sorgular sormuş ve e eu gökmeç Z toplıyar uğ ç mîluçllşç lîe tehlikeye dönmüştür Te — . CrEbesine “Binbaşı Franke, ha ettiği uzaca Filîstindelîıptîgîî leri korku ve kuşku içinde bırak- mıştır. Birçok ingiliz zabitleri casus diye tutulmuş ve günler- ce tahkikat neticesini beklemiş- lerdir. (Arkası var) (1) Aston'un güya bu ismi sakla« mak için uydurduğu Fritz budur. - 19 5- 035 — | Kaya Yaz Ayları Geldi Ömrümüz bütün kış dört dı - var arasında geçti. Önümüzdeki aylar içinde herkes haline göre rine dağılacağız. Yeşilköyden Pendiğe, Kavak - lardan Kâhtaneye, Edirnekapı- dan Adalara kadar yayılan bu koca şehirde, nakliye meselesi, bir türlü yoluna konmadı. Halkı ucuz taşıma işine, bir türlü lâyık olduğu ehemmiyet verilemedi. Yedi sekiz kişilik bir ailenin şöyle bir kır gezintisi, keselere evlât acısı gibi çöküyor. Şirketi Hayriyenin önümüz - deki haziran için — Boğaziçinin yerli ve yabancı yolcularını se - vindirecek ucuz bir tarife hazır- ladığını gazetelerde okuyunca, kendi kendima: — Ne olur, dedim, öteki na- kil sirketleri de Şirketi Hayri - yeden örnek alarak bilet ücret - lerinde yaza mahsus indirişler yapsalardı... En başta, Rumeli şimendifer kumpanyası, halkı Florya plâj- larına şimdikinden yarı yarıya ucuz taşıyabilir. Anadolu demiryollarına sö--> zümüz yok, —O zaten yapacağı kadarını yaptı. “Akay,, idaresi- ne gelince, Yalova mevsiminde vapur ve kaplıcaya gidiş geliş otobüs ücretlerini biraz daha in- direhilir, Ve iki kişilik karneler gibi üç, Ş, SEKİZ ve v Hlayillk. ucuz karneler de çıkarabilir. Nüfus arttıkça, tenzilât ta ona göre çok olmak şartile... Böylelikle hem kaplıcaların müşterisi artar; hem de netice- de “Akay,, ın kazancı çoğalır.' Yalnız karı ve kocadan ibaret bir Köroğlu bir Ayvaz geçinen kimseler bizde o kadar azdır ki, bunların hepsi Yalova safasına yarı masrafını çıkarmazlar. Ba- şında kalabalığı olan aileleri de düşünmek gerekli değil midir? Sonra yaz gelince, bir gazi- nocuları, yiyinti ve içinti fiyat - larını alabildiklerine yükseltir - ler, Bunların da önüne geçmek ister. Yoksa bu gidişle, içinde yaşa dıkları denizi bilmiyen balıklar gibi, bir kısım İstanbullular, da- ha yıllar yılı, burunlarının ucu— nu bile görmekten mahrum ola- rak yaşavacaklardır. Salâhaddin Güngör Beyoğlu üçüncü —sulh hukuk hâ- kimliğinden : Mahkemenin 935/98 sayısı ile Sal- tt Bensason ve Davit Franko taraf - larından Şişli'de Osman Beyde Kir sokağında 39 numaralı hanede Meh- met Şefik ve Fikri ve —Rukiyye ve saire aleyhlerine açtıkları — Meşruti- yet mahallesinde eski Büyükdere yeni Halâskâr Gazi caddesinde eski 6 yeni 202 ve 202/1 sayılı (Türan) apartımanının — izalei şuyuu hakkın- daki davetiyenin halen — ikametgâhı meçhul bulunması hasebiyle tebliğat icra edilemediği görülmekle istek veç hile ve yirmi gün — fasıla ile ilânen tebliğat icrasma karar verilmiş oldu- ğundan mahkemesi olan 17-6-1935 saat onda mahkemeye gelmediği ve tarafından bir - vekil göndermedeği taktirde giyabınd davetiye tebliğ. makamına kaim ol- bu güneş ve hava mahrumluğu- nun acısını çıkarmağa çalışacak. Vardan yoktan, borç harç, tram vaylara, vapurlara, trenlere bi - nerek uzak yakın eğlenti yerle- Ne yazık ki, çıkacak olsalar gene “Akay,, ın || devam ol ğı KENDİ KENDİMİZE ÇATIYORUZ | Güm rukte Müşkülâttan ŞiKÂYET Bulgaristandan gelen bir oku- yucumuz yazıyor: 9 mayıs tarihinde Filibeden cümhuriyet vatandaşı sıfatiyle konsoloshaneden almış oldu- ğum 1079 sayılr pasaportla ve ayni daireden Filibe belediyesi ve valisi tarafından tasdikli zati eşyam ve san'atıma müteallik â- di iki çıkrık için almış olduğum listeyi hamilen İstanbula gel- dim. Geldiğim tarih Edirne po- lisinin yoklama mührü mucibin- ce 10 mayıstır. 11 mayısta Sir- keci gümrüğüne ve kumpanyaya eşyalarımı almak için müracaat- | ta bulundum ve lâzım olan evra- kımı aldım. Tekrar Sirkeci güm- rüğüne müracaat ettim. Müdür evrakımı gözden geçirdikten sonra beni isticvap etti. Sorulan sualler şunlardır: Siz daha ev- velce Türkiye toprağına geldi- niz mi, gelmediniz mi? Hangi tarihlerde geldiniz?. — Sorulan suallere yalan kabul etmiyen te- miz vatandaşlar gibi cevap ver- dim. 29 ilkteşrin 1933 cümhuriyet bayramı şenliğini görmek arzu- su ile geldiğimi ve on gün kal - dıktan sonra tekrar Bulgarista- na çoluğumun çocuğumun yanı- na döndüğümü söyledim. Müdir Filibe konsolohanesinden getir- miş olduğum tasdikli listeye iti- mat etmedi. Başmüdürlük vası- tasiyle 30 kelimeli cevaplı tel- grafla tekrar Filibe konsoloslu- güna müUracaat eetiler, Konsolos haneden telgrafa derHât tewan geldi. Bunun üzerine gümrük başmüdürlüğü telgrafı Sirkeci gümrük müdürlüğüne havale et- ti ve muameleye bakılmasını bildirdi. Gümrük evrakı yapıl- dıktan ısoı:ıı'abesyanm yoklama muamelesi başla Esyamın içersinde 'san'aîln'x?;' “ait ağactan iki adet ip bükme çıkrığı oldu- ğunu, konsoloshanenin listesin - de bu eşyanın yazılı bulunduğu- nu söyledim. Eşyam arasında kolları ve etekleri dikilmiş, ya- kası açılmamış on bir narca-er Kek ve kadına ait pamuklu do- kuma gömleği ayırarak bunların Sıhhat işleri Müdürü Cevap veriyor Lâleli apartımanlarında otu « ran bir okuyucumuzdan aldığı« mız bir şikâyet mektubunda 18 yaşında bir gencin verem döşe- ğinde yattığı ve Şişl' Çocuk hastahanesine müracaat edildi- ği halde, hastanın kabul edil « mediği yazılıyordu. Sıhhat iş'eri müdürü Ali Ri- za Baysun diyor ki: — Gazetenizdeki şikâyet mek tubunu okudum, Şişli Çocuk has tahanesi 12 yaşına kadar olan çocukları kabul eder. Talimat - namesi verem hastalarını kabu - le müsaid değildir. Binaenaleyh talimatname haritinde veremli hastayı kabul edemiyeceği ta- bifdir, Hasta çok, hastahaneler dolu olduğundan Cerrahpaşa, Gureba hastahanelerine müra « caat ettiği takdirde ve boş ya « tak bulunursa kabul edecekleri şüphesizdir. ler. Biz de kanunen ne yapılma- sı lâzımsa ona göre hareket ede- ceğimizi söyledik. Başmüdür çıkrıkların ve pamuk gömlekle- rin gümrüğünü ödersem eşyamı derhal çıkarabileceğimi söyledi ve keyfiyeti telefonla ayni daki- kada Sirkeci müdürlüğüne bil- dirdi. Ben gümrüğü de ödedik- ten sonra artık her muamelenin bittiğini zannediyordum. Bu de- fa da gümrük memurları bu eş- yanın kontenjanda yeri olmadı-. ğgı, binaenaleyh çıkarılamıyaca- gını söylediler. Bundan sonra bu eşyanın bineceğim trenle mi, yeksa marşandizle mi geldiğini tevsik etmek istediler. Kumpan- yadan lâzımgelen evrakı çıkart- tım. Ona da kanaat hâsıl olma- dı. Eşyam kanuni yollardan gel- mişse niçin çıkartılmıyor. Eğer gümrük. resmi isteniyorsa, onu ğ VUKMUR U dümmee — h Bütün bunlara rağmen eşyamı çıkartamadım. Halbuki bu mua- mele nihayet buluncaya kadar sefalete duçar oluyıcı)nız. Eşyatr:lı: hal iş hayatına-a timin hazinesine faydalı olsam daha iyi değil mi? gümrüğe tâbi olduğunu söyledi- 1 İbrahim FEVZİ Bugün S AR A Y sinemasında 2 film birden: ©P B N Senenin en güzel musikili filmi ve ayrıca KARYOKA Mevsimin en büyük muvaffakiyeti. Matineler saat s> 2 de ve suvareler 8,15 de başlar —a AĞ Ü (CC 0KĞ 0 K T0 Z T DÜM KD0 U AAA D VÜM KÜ VKUN UUU MA TU DD Harik Hayat Kaza ve Otomobil Telefon : DT UC A DU DD DD DDD Sigortalarmxiı Galatada Ünyon Hanında Kâin UNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede& bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan UNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. OKOKOK C . IA . O KA K . AAA O O GAAAAI K V O N 4.4888. '3222 |I|I-IIII-IIII-IIIİ-I|||-II||-IIII-IIII-IIII-IIII-IG'II'IIIII-IIlI-IIII-â — bedel tahmin edilmiştir. Pazarlığı 20-5-935 günü da yapılacaktır. caret odası vesikalariyle ve Istanbul Kız Muallim Mektebi Sa- tınalma komisyonundan: Mektep Talebeleri için nümunesine göre 600-800 çift çorap pazarlıkla alınacaktır. Beher düzünesine 5,5 lira İstanbul Maarif Müdürlü- ğünde Liseler Muhasebeciliğinde toplanan komisyon- İlk teminat 27 liradır. Pazarlık ihalesini müteakiP istenilen çoraplar beş gün zarfında mektebe teslim edıı_' miş olacaktır. Bu işe istekliler ellerinde 035 senesi Ti- teminat makbuzlariyle ko- misyona, nümuneyi görmek üzere mektebe müracaatlar? 'mak üzere ilân olunur, (11603) 25 ilân olunur. (2728) ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: