4 t Biliyor musunuz ? — Yanmaktan kendi kendine : kurtulan gemi hr;% İredale,, adında çoök eski bir gemi vardır ki, macerâalarıi €si hayrete — düşürmüştür. 1872 de inşa edilen bu gemi de Rl' gün : ' * . Ü » deniz ortasında yangın çıkmış ve mürettebat gemiyi kederek sandallarla karaya çıkmıştır. ur i bir hayli yandıktan sonra çok şiddetli bir fırtına ve yağ- Ni Deticesinde kendiliğinden sönmüş ve . Amerikanın Papete | illerinde karaya oturmuştur. İ vebBufîda kurtarılan gemi, arttırma usuliyle satılığa çıkarılmış :-'hıun“ Thayer adammda bir gemici 200 dolara satın almiştır. Yer gemiyi tamir ettirerek tam 48 sene müddetle kullan- N Bu gemi, bugün — hâlâ (Brefagne) adı altında denizler — 3€yahat etmektedir. 5 - SA Y S Bir beşik sallama usulü ı—g:î“üsnndaki kabilelerden birisine mensup kadınlar, — bir ta- 0 dokuma işleriyle meşgulken diğer taraftan da beşikteki Ürg ihmal etmiyerek onları sallamanın — yolunu bulmgşlar- Üiğ!:g k bir iple ağaca bağlandıktan sonra, ipin ayağa bağlanan t"lfı Ucuyla da beşik sallanmaktadır. Vakia bu işin daha kolay bulunur amma, herkesin keyfine karışamayız ya.. ai ie Düğüm- lenmiş ağaç ! Kaliforniya - din Juba kasa- basında, şaya - nı hayret bir a- ğaç vardır. Bu ağaç — kendili- ğinden düğüm - lenmiş ve öyle- İhnsij T bar ğğîzlerm Asyadaki Zangi- Garip b.“mlekesinde, kadinlar, “ltıh. g mMaske kullanmakta - ŞU Maskeler, bir nevi leş, — Yifesini görmektedir - ce — büyümüş- tür. Şen Fıkralar “Silâh omuza,, emri — Azizim, ben. askerliğimi yaparken, en güzel bir tabur- daydım! Ordunun en güzel ta- burunda! Bir tek insan gibi hareket ediyorduk. “Silâh om- za,, emri verildiği zaman, an- cçak: “Bir, iki, üç!,, duyulu - yordu. —- — Benim taburumda da, biz ayni hareketi icra ederken, salece: “Bir, iki, tring.. tring.. tring..,, duyulüyordu. : — Buda ne?. Bu tring... tring.ne oluyor?, — Madalyelerin sesi azizim, madalyeler... . i Galip mi, mağlüp mu ? Ressamın ya- nında : Ç Ağır — siklet P ,r ) — şampiyonu - — —İZİZ — Bay ressam, bir - tablömu yaptır- mak istiyorum, baştan ayağa kadar boks kıyafeti olacak.. Ressam — Çok güzel ba- yım.. Amudi mi, yoksa üfki va- ziyette mi olacak?. Diklatörler ! Muallim — Bana diktatör 9 misali — söyle- i yin.. Talebe — " Hitler, Musoli- ni, kayınvalde, ahçıbaşı, elek- trik şirketi... Yanlışlık mı ! Gözleri şaşı yeniden — baba . olduğu için son derece- sevin - mekte ve her ö- nüne gelene bunu söylemekte- dir. Nihayet koşarak ; belediye 'dairesine geldi ve nüfus iş- lediyle meşgul olunan odaya gi- rerek: — Baylar! dedi, size bu ge- te iki ikiz babası olduğumu haber vermeğe geldim. Odadaki memür da hayret- le sordu: — Niçin “baylar,, diyor- “ınuz? Pekâlâ görüyorsunuz ki, yapa yalnızım!. . — Nasıl? Siz yalnız mısınız? Şuhalde gidip beşiğe bir daha' baksam fena olmaz.. Belki ya- nıllım!. . * * * Doktor — hay ret ediyorum, bayım, bana evvelki gün ver diğiniz çek, bir türlü anliyama İrğım sebeblerden dolayı tekrar geriye geldi... _ Hasta — Garip şey! Hem de garip bir tesadüf eseri olarak, tedavi ettiğinizi söylediğiniz hastalığım da bana geriye gel- molan bir- adarn, » * Avustralyada “Kaola, adı verilen bir ayı nesli vardır ki, bunlar katiyen dövüşmezler ve hiç kimseye hücum etmezler. Eğer bir şeye kızarlarsa sade ce yere oturur ve ağlamağa baş larlar. Hikâye: Adam, bir ağacın arkasına saklanarak bekledi.. Çok iyi tanıdığı şık bir - oto- ,mobil, yüz metre ötesinde ya- . waşladı ve durdu. Ötomobili idare eden adam yere indiği zaman, ağacın âarka- sına saklanmış olan meçhul a- damın gözlerinde kirn dolu bir kıvılcım parladı. . Nihayet intikamını alacak- tı. Bu jintikam pek - basit ola- caktı. Fakat ne de olsa sinirle- rini teskin edecekti. Bay Nuri, ustabaşı - Hasanı işten — çı- karmasını pahalıya ödeyecek- ti t Hasan, —otomobil sahibinin uzaklasmasını seyretti ve du- daklarının sol köşesini zalim bir tebessüm kıvırdı.. Sonra, gizlendiği yerden doğrularak mırıldandı: — Geriye döndüğün zaman, arabanı zor bulursun!. , Etrafa bir göz gezdirdi.. Hiç kimseler yoktu.. Şüphesiz talih de kendisine yardım ediyordu. Hava almak üzere bu yolda dolaşmağa çıkmış ve, uzaktan, eski patronunun otomobilini ta- nıyarak gizlenmişti.. Önce hiç bir maksadı yoktu, Fakat mü- kemmel bir intikam fırsatı aya- ğina kadar gelmişken bunu kâçırmak ta istemedi.. : Esasen her şey onun lehin- deydi.. Hattâ arazi »ile.. Filha- , kika, yol, gayet meyilliydi ve bu meylin nihayetinde, takriben otuz metre derinliğinde. - bir u- çurum vardı. Binaenaleyh, “o- tomobilin frenlerini gevşetmek , kâfiydi.. Güzel ve kıymetli oto- mobil kendiliğinden, yolu ine- cek ve bir iki' taklak attıktan sonra, uçurumun dibinde par- çalanacaktı. Hasanı kim itham edebilirdi? Frerileri onun gev- şettiğini kim iddia edebilirdi?. Meydanda kimseler yoktu. * Sabık patronu geriye dönüp 'te otomobilini — bulamayınca, kimbilir ne büyük bir endişeye düşecekti!.. — Hadi bakalım, . Diye mırıldandı ve ağaçlarla parkın parmaklıklarını kendi- sine siper ittihaz ederek, oto- mobile doğru yaklaştı. Bu an- da onu hiç bir şey bundan vaz geçiremezdi.. Kararını evrimiş- Uçurum kenarında... re daha otomobil uçuruma yu- varlanacaktı. Eski ustabaşı ,gözlerini oto- mobilden ayırmıyor ve yarattı- , ğı manzarayı bütün tafsilâtiyle görmek iistiyordu. Birdenbire ürperdi.. Otomobilden gelen bir çığlık duymuştu. Rüya görüyormuş gibiydi. Fakat çığlık tekrar duyuldu.. Bu bir çocuk sesiydi: ' “Otomobilin arka kapısının ü- zerinde bir çocuk göründü ve dehşet ifade eden hareketlerle elini salladı. 'Hasan beyninden vurulmuşa dönerek kekeledi: — ” — Eyvahi.. Ötomobilde kü- çük bir çocuk varmış.. Çocuk.. “Bu çocuk her halde otomo- bilin içinde uyuklamıştı ve Ha- san öotomobilin basamağına at- ladığı zaman, onu görmemişti.. — Bir an, yerinde donmuş gibi kaldı.. —. — Küçük otomobildeymiş!.. Gayri-ihtiyari—-bu cümleyi ' - tekrarladi ve körku içinde ba- ti. Fabrikanın yazıhanesinde - * ki kasayı karıştırırken de ge- , ne böylece kararını vermiş ve bu yüzden, işinden çıkarılmış- tI. « baf Otomobilin yirmi metre ile- risine kadar yaklaşmıştı. Ve birdenbire durdu. Yölün üze' rinde ayak sesleri duymuştu.. Bu, koyun sürüsiyle beraber çiftliğe doğru yollanan küçük .- bir.çobandı.. Hasari bekledi've; çoban yolun dönemetinde kay- bolduğu zaman, tekrar ağır a- ğır yürümeğe başladı. . Arabaya yaklaştıkça, intikâm arzusu da şiddetleniyordu. Sa- gına, soluna ve arkasıma — son ,bir nazar atfetti. “Ötomobilin basamağına çıktı. Ve frenin üzerine eğildi.. Emin * bir hareketle freni açarak yere atladı.. Sönra omuzlariyle oto- mobili itti. Otomobil ağır ağır ilerledi. Hasan, yavaş yavaş dönen tekerleklere baktı. Di- reksiyonu, tam uçuruma doğru çevirdi, sonra, tekrar gizleri- miş oldüğu ağacın arkasına sak- landı... Otomobil ilerliyordu. Yolun meyli fazlalaştıkça, otomobi- lin hızı da artıyordu; Elli met- ğırmakta devam eden çocuğa baktı.. | Küçük çocuk!.. Doğrusu bu- t nü akimdan bile geçiremezdi.. Bu küçük'ona hiç bir fenalık yapmamıştı.. Hayır.. Hiç bir. şey.. Hattâ fabrikadaki bütün müstahdemler gibi, o da, bu sa- 'Tışın kıvircik saçlı sevimli ço- * cuğu seviyordu bile,.. 'Bu n iddet zarfında otomü- bil gitgidu artan bir hızla iler- liyor ve tekerleklerin her dönü- şü onu korkunç felâkete doğru sürükliyordu. k Hayır.. Vakia bu otomöbili parça parça etmek istiyordu, fakat öldürmek, bilhassa bir ço- cuğu öldürmek aklından bile geçmiyordu... Hayır! Bunu ya- pamazdı, Bu korkunç cinayete . onun kabiliyeti yoktu.. Hayır! — Baba... Baba.. ) Otomobil, artık, uçurumdan ancak 20 metre mesafedeydi .« Altı yaşında bir çocuğu öl - dürmek.. Buna imkân yoktu.. -Hasan ileriye doğru atıldı. Otomobile yetişip, onu' tam vaktinde durdurmak lâzımdı. Eski ustabaşı, bütün enerjisini ayaklarında temerküz cttiırmiş, parmaklıkların üzerinden atla- 1 /“yarak boğazımı tıkayan bir hız- la koşuyordu . Otomobile yavaş yav:aş yeti-__' şiyordu.. Fakat uçurum da yak- laşıyordu. Ümitsizliğin verdiği son ve fevkalbeşer bir-gayretle . * âdeta havaya atlayarak, otomo- bilin basamağına. atıldı ve fre- ni bütün şiddetile- kendisine doğru çekti.. Otomobil iki üç metre kadar gıcırdayarak kay- dıktan sonra durdu., Uçurum üç metre ilerdeydi.. —'Oh Tamam zamanıydı. Hasan kanter. - içinde kalmış olan: alnını silerek; ciğerlerini âdeta patlatan derin bir nefes al dı. Patronun oğlu onu tanınmış ve çocukça bir saflıkla ona kü- Ti y ae ae aarem ea e saaşaa p e e e gyara — yyl, & * : K A | * - AĞ A çük kollarını uzatarak gülüyor- düu., Tehlike geçmişti.. hâlâ karkacaktı?. Hasan başını çevirince, çeh- g| resi bembeyaz kesilmiş olduğu — — halde, nefesini tıkayan — bir 4 hızla kendilerine doğru koşmak İNT ta olan Bay Nuriyi gördü. O da tüyler ürepritici sahneyi görmüş ve çocüğu kurtarmak ' için koşmağa başlamıştı. Fakat ——— | | Ne diye şüphesiz müdahalesinde geç kalacaktı. İki erkek, hareketsiz durarak her ikisi de sıkılmış bir halde biribirlerine baktılar, - Evvelâ Bay Nuri kendisini topladı.. Çok samimi bir tavırla, dost- ça bir şekilde elini eski ustaba«- şısına uzattı. — Teşekkür ederim.. Teşek- kür ederim, Hasan.. Çocuğu- mü kurtardinız... Size | şükran borcumu nasıl ödeyeceğim?,. Hasan, fenalık yapmak iste- diği adamın, şükranlık hislerini kabul etmekten mütevellit bir hicap ve sıkılganlıkla başını ö- nüne eğdi.. — Rica ederim bayım.. Sizi temin ederim ki..a | — Evet.. Evet.. Alicenaplı- * ğınızı .ehemmiyetsiz . bir şey miş gibi göstermeğe çalışma- yın.. Tuzağa * lüzum yok.. Bu korkunç kazaya mâni olmanız için sizi Tanrr yolum üzerine ' gönderdi.. Bunun mükâfatını ogörmeniz lâzımdır. Gene usta- başı olarak yanıma girmek is- |— Bayım.. — Evet kabul etmelisiniz.; Hasan, çirkin bir hareket ne- ticesinde kaybetmiş olduğu işi- ni işte böylece, gene kazandı. ; Çok namuslu bir insan oldu ve i bay 'Nuri ondan , en küçük bir * — şikâyet dahi duymadı. Hasan ise, hiç haberi olma- dan kendisini * tıpkı. otomobil gibi manevi uçuruma düşmek- ten kurtaran küçük çocuğa nis hayetsiz bir şükran — horcu Hi hissetmeğe başladı. — T Serinlemiş ! ' İhtiyar bir kadın, çok st- cak bir yaz günü, ilk defa ola« rak tayyareye biniyor.. Bir kaç dakikalık — uçuştan sonra kadın pilotun omuzuna : vuruyor ve pervaneyi göstere- iy rek şöyle diyor: İ — Eğer kabilse, şimdi artık — vantilâtörü — durdurun.. Bir hayli serin olmağa başlakı. 'BULMACA Yukarki dört şekli öyle bir şekilde. birleştiriniz ki, meyda- »na iki harf çıksm. Bunlar bir 'Türk ülkesinin birinci ve üçün- cü harflerini teşkil etmektedir- ler.: K - Ç Bilmecemizi doğru. halleden- lerden birinciye bir kol saati, İ- kinciye bir pergel takımı, üçün- ' Cüye bir lâstik - top ve ayrıca 200 okuyucumuza muhtelif he- diyeler verilecektir. HABER ÇOCUK SAYFASI Bilmece küponu 22 İKİNCİKÂNUN