Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
( ERKEK - BIZ ) Mahkümiyetiniz h:; Ortaya çıkmayınca annem benim ._'h bir Şey yaptığım için ortaya çık 'li hükmederek adama, işin a$- den Öğreninceye kadar noterlik- Mmmlcnet vermiş.. Bu hâdise kar- m ve beni bir daha eve kabul et- ı,": Seklerini, reddettiklerini söylemiş- ı'ğ_“mmh da bitmemişti. Adam İş l"ıh " öleyhine dava açınış, parasını imzaya ödedikleri için hakkını .""'" kalkmıştı. Bunun üzerine han- w lq%”l'm düşmüştü., Parayı aynen Rlüy diğim takdirde beni sahtekârlıkla Ben y”* tesli medeceğini bildirmişti. söyledikten sonra ailem, %?hbı:ı;“. bu parayı adama iadeye %. hankıdıı alırtm. Tn =emnııa Niyeti banka- inat koparabilmekti. Ailem ı:ı_ h“hrı bir makbuz mukabilin- .““ıııııı bu güretle hiç bir alâkam *. a sevinirken, bir gün kara- N4 Yağrıldım.. Beni de dava ettiği- ı._'vmı. öğrendim. Karakalda yer- Nh?“üe de, bu paranın bankaye :k ıwkıbııwıe ödendiğini bildir. n Vük eve gisli gizli girip çıkryor- i Gene Üzüntülü bir hayat başla- Pakat bu sefer kendimi kabahatli Üm için büna tahammül ediyor- 'hî iksamdı. Saat yedi buçük, sekiz Yaz !lîııi'ıydâ._ EBvime geldim.. .Ü’ll W girince annem : W,n sİmadi blr polis aradı.. *Yok!,, '*Mım h’ diye karakoldan arayabilir- “%.q“ k ettim. Ve bu merakımı îdn det İı 'lîı Timdi gider öğrenirim.. Köpe- 'ıı,— m, onua da gezdirmiş bulu - Siz de ben WÜWI vade ,ııı "'*ııla kgşw önünde bir po- $tım.. Yüzüne bakıp yürü- yetişti: mı, diye sordu.. " U * A < eee . D 4 V—'lamu Bütden gelçeceksinir.. * Oraya gidiyorum. Polis te beni takip etti. öi * Ben bundan - bir şey i ' , Btraf Yeti nî gün tehdit suçundan malı- " 'ırıınş. eük. « Fakat ben onu temyiz P"'!ıııh 'iıı &:;m?iaden tasdik edilmiş Bizi İ ne olacak?, hnı Mı_ Müddelumiliğe teslim hır hııde ğ K b rmal Ka Mur lrkadq sizi ı © teslim edecek.. “n!t!mryıcağımı e Yime haber gönderin, di D SaAy ÇE* olacakz. i ' wmb“ndq geçireceksiniz. : Y MA Kenan Çinili — Melekzaği Çinili — (Tefeline bexkülnz hakkı mahfuzdur) tarafından duyulunca köpür- | — NWumara 48 — Gene üzüntülü bir hayat Bir gün polis kara- -koluna çağırıldım Bana “Tehdit suçundan üç ğün varmış 1,, dediler — Kolay.. Şimdi bekçiyi göndeririz, dedi. Oturarak beklemiye başladım. — Kö- pek te yanımdaydı.. Köpek yaramazlık ediyor, polisle bu yüzden çekişmekten çekiniyordum. Nihayet annem geldi. Beni ertesi sabah gelmek üzere, eve götürmek istedi. Muhtelif yerlere baş vurdu. Nihayet komisere çıktı. © da bırakamıyacağını söylemiş, fakat neden sonra beni çağırttı. Ertesi günü gele- seğime söz aldıktan sonra hırakçı. Eve geldim. O geceyi, büyük bir ustırap içinde geçirdim.. Annem geç vakte ka- dar ağlamış ve gağlamıştı. Sabahleyin gene annemin sesile gözümü açtım: — Melekzad kalk yayrum vakit gel- di, diyordu. Bu çağırış üzerimde garip bir teşir yaptı. Titredim. Biran asıl- mıya götürülüyorum sandım., Ânnem ağlıyordu. . — Nereye gideceksin acaba? Müddei umumilikten seni nereye gönderecek- ler.. Ben senden nasıl! haber alabilirim, diyordu. : (Devamı var) karakola kadar gel: | —P TeT Dayak cennetten mi çıktı ? Yaramazlık yapan, uslu durmuyan mektep çocuklarını dövmek eskidenbe- Fi tatbik olunan bir ceza uşulüdür. Bazı yerlerde, mektep çocukları —- kabahati olsun olmasın — haftada iki gün stra dayağına çekilirdi. Dayak usu- Ki Fransada 1850 senesine kadar devam etti. Kral çetçukları bile dayak yerdi. Hattâ diğerlerine ibret olsun diye da ha fazla dövülürdü. Dayak İç'n değ- nek veya kamçı kullanılırdı. Navar mektebinin masrafı faslında “Değnek ve kamcı mübayaası için,, kayıtlarına tesadüf olunur. Mekteplerde (meydan dayağı) nı icat edenler Par Royayal Cizvit yapas- harıdır. 1845 de, dayak menolunmuştur. dedim., Yarın sahah ıeııs stanbuı radvsu İSTANBUL: 18,30 plâkla dans musikisi, — 19 Safiye Piyano ve keman pşefakatile, 19,30 Konfe- rans; Şelim Sırrı Tarcan (Parisde bir çan- baz!, 19,55 Barsa haberleri, 20 Sadi Huşses ve arkadaşları taralından Türk musikişi ve — halk şarkıları, 20,80 Hayva — raparu, 20,33 ÜÖmer Rıza tarafından arança süylev, 20,45 Semahat Özdenses ve arkadaşları larafın- dan Türk musikisi va halk şarkıları, (saat ayarı), 21,15 arkestra. 1 — Beethoven: Coriolan, Ouverture, 9 — Pucelni: Manon Lescamt, 3 — Morena: Tortajada valse, 4 — Pizzi: Roselba. 5 — Langer: Grossmütterchen. 22,15 Alans haberleri, 22,30 plâkla sala- lar, opera ve operet parçaları, — 22,50 sen haberler ve ertesi günün programı 23 son. BÜKREŞ: 18 plâkla hafif havalar, 19,15 plâk, 20,35 şarkılar, 21,15 cazbant, 22,4â4 Rumen hayva- ları, BUDAPEŞTU; 18: radya orkestrası, 19,30 sigan erkes- trası, 21 öperet parçaları, ve caxbant, BERLİN: 18 radya örkestrası, 19,30 sigğan örkes- trası, 21 aperel parçaları ve cazbant. BERLİN: 90,10 plâkla Rus müziği, 21 radya or- kestrası, 23,20 spor, 23,30 caz ve hafif mü- zik. ROMA: İ ; : 18,15 cazbant, 19,10 müzik, 20,30 radya prkestrası, 21,30 hafif — müzik, 22 temsil nakli, 23,15 piyano kowi_. 24 15 cazbant, VARŞOYVA: 19,15 plâk, 20, müzık, 21 müzık, 22,50 önerelt parcaları, ve dans havaları, Seferlerin mu- ayYen saatlerde | Yapı maması yüzünden çok Sıkınlı çekiliyor Şirketi Hayriyenin gitgide seyrekle- gen, köprüye bir türlü tarifede yazılı vaktinde gelemiyen, saatleri biç bir za- man iş zamanlarına üuymıyan vapurla- rından bizar olan Boyacıkö yove Emir- gân halkı köylerine otobüs işliyeceğini duydukları vakit o kadar sevinmişlerdi ki o gün köyde âdeta şenlik yapmışlar, biribirlerini tebrik etmişlerdi. Köye gelen ilk otobüs bayraklarla donatılmış ve köyün ileri gelenleri bu- ma dolarak hemen vali konağına koş- | muşlar, şehrin bu en büyük mülkiye memuruna ve belediye reisine köyün minnettarlığını bildirmişlerdi, — Zavallı Kköylü kendilerini şehre bağlıyacak bu yeni vasıtanın az bir zaman içinde baş- larma ikinci bir Şirketi Hayriye kesi- leceğini tahmin etselerdi sevinçlerini izharda biraz daha temkinli davranırlar- dı. #tobüslerin ilk zamanlardaki intizamsız- lıklarımı halk hoş görmüştü. Netice iti- bariyle bu otobüsçüler için yepyeni bir hattı. Onlar a semtin ihtiyaçlarına he- nüz yabancı idiler. Bundan başka halk ta bu yeni nakil vasıtasını henüz pek rin otobüs yolcuları bir takım intizam- sızlıklar ve yolsuzluklara müsâmaha ile bakmışlar, bütün bunların zaman ile düzeleceğini ummuşlardı. Bir müddet sonra da belediye bit ta- örife yapmış böylelikle otobüs seferleri “—Muâyyen saatleride yapılmağa başlamış- tır. Ancak bu arada şehrin diğer daha kalabalık yerlerine de otobüs seferleri yapılmağa başlayınca o taraflarda daha fazla bir kâr kokusu alan tobüsçüler, hemen arabalarının bir kısmını Emirgân hattından bu yeni hatlara âktarmışlar- dır, Belediye Emirgân hattına otobüs işletilmesi imtiyazını verirken oraya iş- letilecek otobüslerin asgari olarak ade- dini tayin etmiş midir, bilinemez,. Yal- nız bu şekilde adetleri birdenbire ondan beşe inen atobüslerle bittabi belediyenin tesbit etmiş olduğu tarife tatbik edile- memektedir. Bu rakamdan gerek yolun bozukluğu, gerek arabaların haddi zatinde çürük ve hurda olmaları dola- yısiyle daima tamirde bulunan bir iki arabayı çıkaracak olursak geride kalan- larla akşam ve sabah her yarım saatte bir sefer yapmanın imkân dahilinde o- lamıyacağını takdir etmek zor olmaz. 'Yakın semtlerde oturmak bahtiyarlı- ğgında olanlar akşamları işlerinden ev- lerine dönerlerken Eminönü Postanesi- nin önünde, yağmurun altıda soğuktan titreşen ufak bir grupu görürler ve her halde kendi kendilerine: — Bunlar bu pis havada acaba ne bekliyorlar? diye sorarlar. Merakımızı tatmin için burunları pan- carlaşmış, boyunları omuzlarının içine çekilmiş, asık suratlı kadın ve erkekler- den müteşekkil bu ufak grupun bir iki dakika için, içine karışalım.. Onların gözleri köprünün bir noktasma dikili olduğu için sizin aralarındaki mevcudi- yetinizin farkına bile varmazlar. Merak bu ya, siz de onların baktıkları itiska- mete bakarsınız.. Fakat gözleriniz, um- duğu fçvkalâde bir hâdise yerine, gör-. mıî; pek alışık olduğu şeyleri görür; Adamlar, ötomobiller, tramvaylar, ge- ne adamlar, Yuvarlak, kara sırtları elek- w trik ışığında parlıyan ve insana, tarili tabilde öğrenmediği çirkin, yabancı bir hayvan hissini veren şemsiyeler.. Tam bu sırada içinde bulı.mduğımuz kaçük gfuımn birdenbire hayata geldiğîni gö- ı'ı.inünüı | Şimdi gözler köprünün üstünden bir gelin arabası revşiyle g'elen bir otobü- se mıhlanmıştır. Biribirine karışan — s0- — —— - İstanbul kon uşuyor .Emırganlıların büyük bir derdi Otobüsler , 4 ee - ü Fmirngün - Emindmü otobüsleri Eminönünde beklerken Buktan çatallaşmış seslere kulak kabar- tırsınız : — Bu doksan bir mi acaba?. — Doksan bir olamaz., Tamire gir- — Mavi araba galiba. .Uzaktan renk- | leri de seçilmiyor ki!. Bu sırada otobüs te Eminönü mey- danımma girmişt.ir. Başlar ve meraktan büyüyen gözler, onu tek kollu Cemal Gişesinin önüne kadar takip eder. Bura- da bir sürü reklâm ampullerinden çı- kan kuwvvetli ziya altında keskin bir iki göz, otobüsün yazısını okumağa mu- vaffak olur : — 'Şişfi - Fatih. Grup arasında sukutu hayali pek keskindir, Somurtkan dudaklar arasın- dan çıkan homurtular da muhtelif isti- kametlere tevcih edilmiş küfürler eksik | değildir , İÜşte gittikçe kalabalıklaşan bu grup Emirgân otoblislerinin yolcularıdır, Evvelki akşam Eminönünden geçer- ken gözüm postanenin önünde birik- miş böyle bir grupa ilisti.. Hemen yan- | larına sokuldum. Toplantı, muhtelif tabakalara men- sup kimselerden müteşekkildi. İçlerin- e şişmanca, otuz yaşlarında gözüken, temiz giyinmiş bir bayın yanma yaklaş- tım, Yüzü asık olmadığı zamanlar pek sevimli olabileceğini tahmin ettiğim bu bayla bir konuşma zemini açmak güç olmadı : — Çoktanberi mi bekliyorsunuz?. “— Birader, saat altıya çeyrek kala geldim, şimdi saat yediyi geçiyor. Al- tıda otöbüs kalkmadı, ha şimid gelir, ha şimdi gelir diye altı buçuğu bekledik.. İstanbula doğru bir otobüs geçti. An- laşılan yedi buçuk postasmı yapmak için Sirkeci taraflarında oyalanıyor, vâa- | kit geçiriyor. Bu sırada yanımıza birisi daha geler rek söze karıştı: — Bari gidelim de şu karşıki polise söyliyelim bir zâbıt tutturalım., — Geçenlerde yaptık neye yaradı? Cemaat ne yaparsa yapsın İmam gene bildiğini okuyor. Bunlara kulak kabars , tıp dertlerini dinleyen birisinin aralarıe na katıştığının farkına varanlar yavaş yavaş etrafımızı çeviriyorlar, — İçlerine den sarışın, çalık benizli, ortayaşlı, U« fak tefek bir adam bararetli bararetli anlatıyor: | — Sabahleyin, Fmirgândan ilk poss tayı yapan otobüs tamam yarım sant | sonra kalktı.. Şoför uyuya kalmış! Ona dan sonraki postayr yapacak olan da “Benim erramı değil, ben şimdi vitmem,, dedi, Tamam yarım saat bekledik.. Üz- telik vapuru da kaçırdık. Bitisi duvardakf -bir lTevhaya İşaret gederek: — Bari, diyor, belediyenin şu tarifes sini kaldırsalar oradan,, Çünkü onu göndükçe insan büsbütün sinirleniyora Tarifeye bakryorum, Emirgândan İs» tanbula son otobüsş sekiz buçukta.. Yol elli, elli beş dakika sürdüğüne göre, yedi buçukta gelmesi beklenen otohite- le Emirgâna gidersek sekiz buçulkla ı*';. nebileceğiz.. Bu yolculuğun gidip gel- me bilet parası olan otuz beş kuruşa sa. tın alımamryacak kadar enteresan öla. cağını tahmin ettim ve kendimi yolcu« lar meyatnma kattım . y (Mabadi yarınki nüshamızda) Altı buçuk postası da yapılmadı. Demin Meşhur bir lngiiiz doktorunun nasihatleri İngiltere kralımın doktorlarımdan Sir Maurice Cassidy kendisine getiti- len hastaların yarısınm sinir ve eV- ham hastası olduğunu söylemekte ve kendilerini doktora göstermek istiyen hastalara gu tavsiyelerde bulunmak- tadır; 1 — Sizi muayene eden daoktaoara, muayeneden evvel diğer bir doktorun hastalığınız hakkında neler söyledi- ğinden bâah#etmeyiniz. 2 — Kendisine eski Töntgen cam- larmızı göstermeye kalkışmayınız, 3' — Doktorunuzun üç sene evvel size verilmiş olan reçetelerle alâkacla_r olmasını istemeyiniz. 4 — Ong saçma sualler saormama- ya gayret ediniz. Sir Maurice Cassidy'nin doktorlara da*tavsiyesi vardır: 1 — Hasta her şeyden ewel teşelli- 'iye muhtaçtır. Vazifeniz onun cismani ıstıraplarıyla birlikte ruhi acılarmı da gıdermektır, 2 — Hastanın ödasma hiçbir vakit. paltonuzla girmeyiniz. İşiniz nekadar acele olursa olsun bunu hastanm sez- memesine dikkat ediniz. Hasta şizin hemen yapılması JTâzimgelen başka bir işiniz olduğunu anlıyacak olursa, Domuz ve ördek yiyen balık Berlinden bildirildiğine göre Polora ya - Litvanya hududundan geçan (Dü«. na) nehrinden balıkaılar, şimidye ka- dar görülmemiş bir balık tutmuşlar- dır, Balığın ağırlığı 150 kiloymuş... Baltık denizinden geldiğine hükmü- lunan balığın karnı açılınca midesina de bir domuz, birçok da yaban örde« ği bulunmustur. Köylüler; domuz ve ördek yiyen bu balığın etini satmmalmak İistememiş- lerdir. kendisinin lâzım olan ihtimamla mu- ayene edilmediği zehabma kapılır ve alacağı ilâçlardan fazla bir iyilik beke lemez. - 3 — Hastanm yatağımnm üstüne ©- turmayıniz. 4 — Hasta size bütün dertlerini anlatırken etajerin . üzerinden aldığı- Dız gazetenin sayfalarmı karıştırma- yınız. Sir Maurice'a göre bir doktor mes- lekinde muvaffak olabilmek iİçin bir mühim hastalık ve bir mühlim ameli- yat gecirmiş olmalıdır. O, hasta haleti ruhiyesinin ancak bundan sonra lâyr- kıyla takdir edilebileceği kanaatinde«,