Der.: İskender Savaşır Bir fabrikaya girdiğinizi düşünün. İşlerin giderek daha büyük bir bölü- münün bürolarda ve hizmet sektörün- de yoğunlaştığı bugünlerde, fabrika çok sayıda insan için acayip, tanırma- yan bir yer. Girince ilk önce devasa, gri makinelerin farkına varacaksınız: Tornalar, cendereler, matkaplar, ma- nivelalar, miller ve adını bilmediğiniz daha bir sürü alet. Dökme demirden masalar cilalı. Ortalığın gürültülü olduğunu farke- diyorsunuz. Madeni levhalar öğütülü- yor, traşlanıyor, dövülüyor, eğiliyor, kesiliyor; tazyikli bir hava akımı, ke- sim sırasında ortalığa saçılan yonga- ları kesicilerden uzağa üfürüyor. De- ğişik yağ ve eriyikler ortalığa ekşi, çü- rüğü andırır ama makinelerin başın- da çalışanlara tanıdık ve neredeyse hoş gelen bir koku salıyor. Ürünün karmaşıklığından ya da üretilmesi gereken parça sayısının az- lığından ötürü, henüz otomatize edil- memiş bir fabrikada olduğumuzu var- sayıyoruz. İşte bu mütevazi ortam, bütün imalat sanayiinin çekirdeğini oluşturan mekan. Örneğin bir uçağın hassas birkaç yüz parçasının ya da em- salsiz bir kalıbın üretilmekte olduğu bir fabrika. Böylesi bir fabrikada iş- çiler henüz hünerlerini yitirmek, va- sıfsızlaşmak zorunda kalmamış. Mü- hendisin tasarımını, tamamlanmıış bir parçaya dönüştürecek olanlar onlar. Bu ise, iyi bir koordinasyondan ya da hangi manivelanın ne zaman çekilece- ğini bilmekten çok daha farklı türden hünerler gerektiriyor. Çünkü iş kolu ilgilendirdiği kadar, kafayı da ilgilen- diriyor. Bir cenderenin işletilmesi, böyle bir yerde çalışan bir işçinin işinin karma- şıklığı hakkında bir fikir verebilir. Herhangi bir maden parçası kesilme- den önce, çok titiz bazı hesap ve plan- ların yapılması gerekir. İşçi cendere- yi hazırlar, yapılması gereken işlem- lerin sırasını, elektrikli testerenin dön- me hızını vs. belirler. Sonra, sözgeli- mi çelikten bir kütle cendereye sıkış- tırılır. Elektrikli testere yüklenir, ko- numu ayarlanır ve makine çalıştırılır. Bilgisayar ve Çalış 56 Çelik kütle hızla dönmekte olan tes- tereye temas ettiği anda, doğması muhtemel sorunları ancak yılların tec- rübesine sahip bir usta görebilir. Tes- tereden fırlamakta olan yongaların renklerinde görülen en ufak bir deği- şiklik, bütün parçanın kusurlu olaca- ğına işaret edebilir, motorün sesinde- ki ufak bir fark, kesimin yeterince hassas olmayacağının belirtisi olabi- lir, testerenin dişlilerinin gürültüsüne karışan bir “*parazit”” bütün parçanın atılması gerektiği anlamına gelebilir. İşçilerin bütün bunları görmesini ve buna bağlı olarak ne yapılacağını bil- mesini sağlayan tecrübe ya da “sez- gi'', tanımlanması çok güç bir yete- nek. Biraz da bu yüzden, sanayiinin bu alanları yakın zamana kadar, ör- commodore neğin montaj sanayiinin band üreti- mi aracılığıyla otomatize edildiği gibi otomatize edilemedi. Ama bugün Sa- yısal Kontrol (SK-Numerical Cont- rol), ne kadar karmaşık olursa olsun her işin, işçilerin karar ve yetenekle- rinden bağımsız olarak yapılabilece- Bini vaadediyor. Sayısal Kontrol Nedir? Bir anlamda Sayısal Kontrol'ün ta- rihini bilgisiyarların tarihi kadar eski- dir. Genellikle bütün kaynak kitaplar- da bilgisayarın babası olarak anılan Charles Babbage'ın esinlendiği “*do- kuma makinesi” aslında ilk Sayısal Kontrollü makine örneğiydi. Jacgu- ard adlı bir Fransızın buluşu olan do-