var, aynı sonuç bilgisayardan da çı- kınca kendine güveni artıyor.” İSTANBUL'DA COMMODORE 8296 ANADOLU'DA COMMODORE 64 Artık aklımıza Atilla Bey'in bu işe nasıl kalkıştığını, neden C OMMODORE al- dığını sormak geliyol “Benim kardeşim Belçıkcı ya bir iş gezısıne gitmişti. Orada biri bahset- miş, senin 5-10 kışılık işini tek bir Com- modore öd görür demiş. Sonra bura- da Commodore furyası çıkınca, bizim aklımıza onun söyledikleri geldi. O yüzden biz bu işe önce Commo- dore ö4'le başladık. Çok da memnun- duk makinadan ama hafızası yetersiz- di. Bütün müşterilerimizi, bütün muda- melelerimizi aynı diskette toplayamı- yorduk. İkide bir her disketteki toplam- ları sonra bir de elle toplamacık zorun- da kalıyorduk. Bakın demin Commodore'un ne ta- sarruf sağladığını sordunuz? Şimdi Anadolu'da falan bunu bulmazlar. Bu Commodore aslında çok iyi bir yatırım, Özal'ın sağladığı vergi indirim- leriyle aslında maliyetin yarısını zaten hükümet karşılıyor. Bakın size açıkla- yayım.” Bu noktada Atilla Bey ayağa fırlıyor çizerek bize açıklamaya başlıyo Şimdi diyelim ki, 10.000.000 körınız var. Bildiğiniz gibi hükümet kurumlar vergisi falan olarak S650'sini alıyor. Halbuki 4.000.000 liraya bir bilgisayar alsanız, hükümet bunu kördan düş- menize izin veriyor. Ö zaman beş mil- V Ganmmmarı a aNs e yon yerine üç milyon vergi vermiş olu- yYorsunuz. Ama tabii biz cam pazarlayan yet- kili satıcılar arasında bir numarayız. Mesela bizim müşterilerimiz bu maki- nayı alamaz, çok gelir. Onların 1.000 tane falan müşterisi vardır. Ama bir Commodore öd onlar için ideal olur. ÖO programıyla bizim bile neredeyse bir yıl boyunca işimizi gördü.” DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ Mİ? Bütün bunları dinledikten sonra ar- tık kendimiz bir sorun, bir bit yeniği keşfetmeye çalışmaktan vazgeçip. “Peki hiç mi sorununuz yok?” diye so- commodore ruyoruz. “Ne bileyim intibak süresince hiç mi güçlük çekmediniz?”. “Olmaz olur mu?” diyor Atilla Bey, “Mesela da- ha Yusufun bizim için hazırladığı program tamamen bitmedi.” “Ne gibi sorunları var?” Bize göstermek üzere Afilla Bey programı çalıştırıyor. Bir kayıf çağırıyor ama program READ E R veriyor. Atilla Bey bize “gördünüz mü” derken fotoğrafçı arakadaş disket sürücünün açık olduğunu işaret ediyor. Atilla Bey kendi yaptığı yanlışa kahkahalarla güldükten sonra birden ciddileşiyor. “Evet, ama işte en büyük eksiğimiz bu” diyor. “Şimdli siz burada olmasay- dınız, bu dikkatsizliğin sonucunda ben telefona sarılıp Yusuf'u arayacaktım. Çünkü yeterince bilgili değiliz bu ko- nuda. Bize Türkçe bilgiler veren kay- naklar lazım. Adama bunu askere an- latır gibi adım adım anlatmak lazım.” Bu manual üzerinde, bir'süre daha bilgilenme olanaklarının, danışman- lık hizmetlerinin eksikliğinden konuş- tuk. Bizim de gözlemleyebildiğimiz ka- darıyla yönetim düzeyinde kendisin- den azami ölçüde yararlanılmakta birlikte henüz büronun gündelik yaşa- mına girmemiş. Genel Müdür'le ara- da bir yardıma gelen kardeşi dışında kimse kullanmayı bilmiyor. Kendisine part-time olarak da olsa bir program- cı İstihdam etmeyi düşünüp düşünme- diğini soruyoruz. “Programcılar kiy- metli”, Ayrıca Atilla Bey bilgisayarı çok açıkça tanımlanmış belli bir işlevi, mal akışını ve muhasebe hesaplarını kont- rol etmek üzere almış. İzin isteyip cayrılıyoruz. Uzaklaşma- dan dönüp Camsan A.Ş.'ye bir kez daha baktığımızda, lake yüzeyleri, alüminyum ışıltılcırı, elekironık sesleri çağrıştıran Commı U evci- men ve tanıdık ortam içerisinde ken- disine ne kadar rahat bir yer edinmiş olduğunu düşünüp esnekliğine bir ke- re daha şaşmaktan kendimizi alamı- yoruz