INPUT/ OUTPUT Yalnızca mikroişlemci ve bellekten oluşan bir bilgisayar müthiş işlemler yapabilir; ama biz bu işlemlere ne müdahale edebiliriz, ne de işlemin sonucunu görebiliriz. İşlemci bil- gisayarın beyni, bellek de iç oranları ise, şim- di bilgisayarımıza beş duyu organıyla kol ba- cak takmamız gerekiyor. Belleğin bazı anahtarlarım mikroişlemci- den bağımsız olarak açıp kapatan, yani bel- leğe belli sinyal dizileri gönderen cihazlara input (giriş) cihazları; bellekteki sinyal dizi- leri uyarınca belli işlemler yapanlara da out- put (çıkış) cihazları adı verilir. İnput ve out- put cihazları, asıl bilgisayarın bir parçası de- Bil, elektrikle işleyen ve anlamlı sinyal dizi- leri üreten (veya anlamlı sinyal dizilerinden etkilenen) herhangi bir alet, input/output ci- hazı olabilir. En basit input cihazı klavye, Klavye, sıra sıra tuştan oluşan ve bir tuşa basıldığında & bit'lik bir sinyal gönderen bir nesne, Tuşla- rın üzerinde birtakım harflerin bulunması hiç önemli değil. Önemli olan, örneğin soldan beşinci tuşa basınca ÖLL10ĞÜL gibi bir sin- yalin çıkması. Bu sinyal belleğe ulaşınca mik- roişlemcinin bunu neye çevireceği, progra- ma bağlı bir olay. Bir başka input cihazı joystick. Joystick, sadece 16 farklı çeşit sinyal gönderebilen ba- sit bir alet. Paddle ise 256 çeşit sinyal gön- derebiliyor. Optik okuyucu ve lightpen, bir noktada ışık bulunup bulunmadığına göre | veya Ü sinyali gönderen cihazlar. Elektrikli piyano klavyesi de, tıpkı normal klavye gibi bir sin- yal üretici. Ses dalgalarını elektrik dizileri- ne çcvırcn bir mikrofon da bunun gibi. En basit output cihazı ise ekran. Ekra gelen elekırık sinyallerini çeşitli renkierde mikroskopik ışıklı noktalara çeviren bir alet. Printer ise, yine benzer Ül sinyallerini kafa motorunun darbelerine dönüştüren bir out- put cihazı. Bir fabrikanın üç yüz kapısını köntrol eden veya bir robotun manivelelarını hare- ket ettiren bir motor; yüzlerce ampulü ya- kıp söndüren bir ışıklı tabela sistemi; gelen sinyalleri elektronik dalgalara çeviren bir radyo servisi veya ses dalgalarına çeviren bir hoparlör de output cihazları. Bazı cihazlar da hem input, hem de out- put yapma imkânına sahip. Teyp ve disk birimleri, manyetik bir or- tama kayıtlı sinyal dizilerini okuyup bilgi- sayara iletebiliyor, hem de bilgisayardan ge- len sinyalleri manyetik ortama kaydedebili- yor. Bir mödem aracılığıyla telefon cihazı da, bilgisayar sinyalleri ile telefon sinyallerini bir- birine dönüştürebiliyor. C ÖDORE-64'ün, dışardan gelen sinyalleri almak ve dışarı sinyal göndermek için, sekizi dışardan görebildiğiniz, biri de içeriden klavyeye bağlı 9 kapısı bulunuyor. Bu kapılardan sinyal alma/sinyal verme iş- lemlerini ise VIC (Video Interface Chip), SID (Sound Interface Device), CLA | ve CLA D (Complex Interface Adaptor) isimli dört çip yürütüyor. Bunların tek işi, belleğin belli bir noktasına mikroişlemcinin yerleştirdiği dizileri kapıya iletmek ve kapıdan gelen di- zileri, mikroişlemci istediğini yapsın diye bel- leğin belli noktalarına koymak. PROGRAMLAMA VE PROGRAM DİLLERİ Geldik işin püf noktasına, Bilgisayarın bir işe yarayabilmesi için, bir kapıdan gelen kod- lu sinyaller dizisini, belli kurallar uyarınca, birtakım başka kodlara çevirip öbür kapıya vermesi gerekir. İşte program denilen şey, bu çevre işleminin kurallarını mikroişlemciye bildiren kodlar dizisi; bir çeşit tercüme reh- beri. Örneğin “CIAL klavye kapısından 01001010 kodunu getirirse, belleğin uygun bir yerine T0110101110101000111101011101 kodunu koy ki VIC bunu ekran kapısına göndersin; veya başka bir yere OT111 koy da printer işlesin” anlamına gelen bir kod. Doğal olarak, programın, mikroişlemci- nin anlayabileceği bir dilde olması gerekiyor. Mikroişlemcinin ise sadece makine dilinden anladığını gördük. Makine dili de, adı üs- tünde, insan kafasına pek uygun olmayan bir dil. Ama başka bir kurallar sistemine gü- re yazılmış bir programı makine diline ter- cüme eden programlar da mümkün. Bu programlara compiler (derleyici) veya inter- prerer (yorumlayıcı) adı veriliyor. Tabii işin ideali, bilgisayarı normal konuşma diliyle, örneğin Türkçe programlayabilmek. Fakat insan dilleri bilgisayar için çok karmaşık ve muğlak olduğundan, makine dili ile insan dili arası ortalama diller geliştirilmiş. BASIC, Pascal, Cobol, Fortran, Logo, Lisp, Forth, C bunlardan bazıları. CÖOMMODORE-6G4'- ün ROM'unda, BASIC programları hemen makine diline çeviren, böylece mikroişlem- cinin BASIC'ten anlamasını sağlayan bir yo- rumlayıcı var. Ama bu yorumlayıcıyı dev- reden çıkarıp doğrudan doğruya makine di- linde yazmak veya kaset ve diskette bulunan başka programlama dillerinin derleyicileri- ni yükleyip bu dilleri kullanmak da müm- kün. Hatta derleyicisini yazmak koşuluyla kendiniz de bir programlama dili icat ede- bilirsiniz. Bilgisayarınızdan yararlanmak için prog- ramlama bilmeniz tabii ki şart değil. Kaset- lerde, disketlerde, kartuşlarda usta program- cılarca yazılmış binlerce program var; bun- ları kullanabilmek için LOAD ve RUN koüd- larını bilmeniz yeterli. İşin özeti, bir input bir de output cihazı ve birinin sinyallerini öbürünün verilerine çeviren iyi bir program- la, COMMODORE-ö64'ün yapamayacağı şey yok. Dünyada bazı insanlar, birkaç düğme- den gelen kadları (input), Moskova'yı bom- balayacak füzeleri kontrol eden sinyallere (output) çeviren programları yazıyorlar. Biz, iyisi mi, joystick'ten gelecek kodlarla (input) ekranda Moskova'yı temsil eden ışıklı nok- taların sinyallerini (output) koöntrol eden programlarla yetinelim, S CONT UMOCĞNE eC