sino Royal'i tekrar elden geçirdiğinde bir çok teknik noksanlık ve aksaklık gördü. Bir takım silâh- lardan bahsetmişti ama, bunların adlarını ve çap- larını doğru yazdığından emin değildi. Her teferru- atı mütehassısından sormak âdetini o vesileyle edin- i. Tuttu, bir silâhçıya mektup yazarak bilgi istedi. General Donavan kendisine böyle bir silâh hediye et- miş olduğu için 38lik polis Colt'unu doğru yazmıştı. Anca gelen cevaptan öğrendi ki meselâ "28"lik Biret- ta" diye bir tabanca yoktur. Bu, "25'lik Beretta"dır. Halbuki Berettâ, James Bond'un silâhıydı! Casino Royal'in gözden geçirilmesi işi, nihayet yaz sonunda bitti. O sıralarda Anne, kendisine bir erkek çocuk doğurmuştu. Fleming babalık mesleğine 45 yaşlarında başlıyordu. Oğluna iki küçük ad verdi: Caspar ve Robert. Robert, lan'ın İskoçya'dan Ame- rika'ya hicret eden büyükbabasının ismiydi. Eylülde Fleming, kitabının baskısını görüşmek üzere editör Cape ile karşı karşıya geldi. Talebi, Ca- sino Royal'in 10 biri basılmasıydı. Cape, tecrübesiyle, bunu fazla buldu. 7 bin üzerinde mutabık kaldılar. Fleming, bu ilk baskıdan yüzde 10 telif hakkı alacak- tı. Kitap ilkbaharda çıkacaktı. Gerçekten de çıktı. Casino Royal kitapçı vitrin- lerinde boy gösterdiğinde lan Fleming'in koltuğunun altında ikinci kitabının müsveddeleri vardı: "Yaşa ve bırak ölsün!" Ocakta iki ay için Jamayka'ya gittiğinde, tıpkı Casino Royal'i yazdığı metodla "Yaşa ve bırak öl- sün!"ü hazırlamıştı". Gerçekle hayal arasındaki fark FÇileming, kitabının satışını merakla izledi. Hayalleri büyük ve parlaktı. Bir başarı kazanacak, bir ba- -arı kazanacaktı ki bütün hayatı değişecek, servet ve şöhret ayağına gelecekti. Mayıs ayının sonunda gördü ki satılan kitapla- rının miktarı 4750'den ibarettir. Bu kendisine 218 İngiliz lirası kazanç getirdi. Gerçek, hayallerinin çok altındaydı. Gerçi editörü sonuçtan memnundu ve bu- nun iyi bir başlangıç olduğunu söylüyordu. Ama Fle- ming ne ummuş, ne bulmuştu! Hayalperest romancının ikinci bir memnunsuzluk sebebi, Amerikalı editörlerden aldığı cevaplardı. Ki- tabını bunlara da göndermişti. Bunların üçü, sonra- dan satış rekorları kıracak olan eserle hiç ilgilenme- mişler ve onu olduğu gibi geri çevirmişlerdi. Başka bazı editörler bu kadar kırıcı davranmamışlarsa bir ümit vermemişlerdi. Romanı iyi bulmadıklarını saklamıyorlardı. Buna mukabil kitap hakkındaki tenkitler müs- bet oldu. Kendisini Peter Cheyney, Eric Ambler, John uchan gibi meşhur zabıta romanı yazarlarıyla kı- yaslıyorlardı. Romanı okuyanlar bundan hoşlanmış" lardı. Bir diyecekleri yoktu. James Bond'u tanımış- lar ve sevmişler, onunla ilgilenmişlerdi. AKİS James Bond'un Ölümü "Yaşa ve bırak ölsün!" böyle bir hava içinde ya- yınlandı. Bu ikinci James Bond'un kaderi de birin- cisinden fazla farklı olmadı. Kitap gene az satıldı, fakat iyi tenkitler aldı. Yazar lan Fleming'in ilk ver- diği ümitleri devam ettirdiği belirtiliyordu. o Gene, hoş bir eser yaratmıştı. Üstelik Amerika da, kendisi- ne yavaş yavaş ısınıyordu. Romanlarından cep kitap- ları yapmak ve televizyon yayınlarında kullanılması teklifleri başlamıştı. Fleming, aradığını henüz bula- mamıştı ama istikbale iyimser bakıyor ve çalışıyor- du. Hattâ, belki de biraz fazla çalışıyordu. Fiziki ça- lışması çok yorucu olmasa da mütemadiyen gergin bir atmosfer içinde bulunuyor, bilhassa, gelmeyen o "bomba gibi patlayan başarı"yı çabuklaştırmak için temaslar yapıp duruyordu. Her yıl bir roman vermek usulünü devam ettiri- yordu. Bir kitabı yayınlanırken öteki kitabının müs- veddeleri hazır oluyordu. Bunları, iki aylığına git- tiği Goldeneye'de, hep aynı tempoyla yazıyordu. Üçüncü kitabı olan "Moonraker — Son Kozu edi- törü Jonathan Cape'e verdiği nisan aynıda sırtında ağ- rılar hissetti. Önce, golf oynarken adalesini burktuğu rl kapıldı. Fakat ağrıları geçmeyince doktoru- na göründü. Doktoru siyatik teşhisi koydu. Demek ki a yon Yaşlanmak, James Bond'un babasını en fazla ürküten şeydi. Her halde, fazla da yıpranmıştı. Ma- ceralı yulara eklenen son, didinme yılları vücudunda izler bırakmış olmalıydı. ütün bunlara en aklı, 007'nin yeni bir ma- cerasındaydı. James üç macera yaşamıştı. Şim- di sıra, dördüncüsündeydi Amerika'nın "Vogue" adındaki meşhur moda dergisinde gördüğü bir ilân yen: James Bond kitabının hem konusunu, hem de İngilizce ismini verdi. İlân bir pırlanta ilânıydı. Pırlanta alma tavsiye ediliyor ve "A Diamond is Foreever — Bir pırlanta ebedidir" deniliyordu. Fleming bu sloganda bir vaad ve bir de tehdit hissetti. Pırlanta hem ilgi çekiciydi, hem de göz kamaştırıcı. Tam, 007'ye lâyık bir taş. eming sloganı e değiştirdi Kitabının adını "Diamonds are Foreever — Pırlantalar (oebedidir' yaptı. Pırlanta acir ve komisyoncularıyla temasa geçti. Onlardan pırlantayla ilgili hikâyeler, vakalar dinledi- Bunlar öylesine çoktu ki.. Fleming, pırlantay- la uğraşmanın bir ihtiras olduğunu farketti. James Bond ölümden kurtuluyor James Bond'un babası, kahramanın bu dördüncü macerasını tasarlarken, belki fiziki yorgunluğunun da sonucu, tükendiğini hissetti. 007'ye artık ancak bir sön macera yaşatabileceği kanısındaydı. Bond, amansız düşmanı SMERSH'in elinden tam üç kere kurtulmuş, onu üç kere ezmiş, zaferi kazanmıştı. Pır- lantalı hikâyede SMERSH, 007'yi ezmek için bütün gücünü seferber edecek, tüm kuvvetiyle Bond'un üzerine yüklenecekti. Tuzağın yemi, bütün kadın kah- 35