James Bond'un Ölümü re sık sık briç oynamaya gidiyordu. Anne ile birbir- lerini o sırada daha iyi tanımak fırsatını ONA Pa derhal cezbettiler denilse yeridi o günler lan hakkında nasıl düşündüğünü şöyle ii — lan alelade olmayan, eğlenceli, dayanılmaz bir şekilde cazipti. Kendisini çok çekici buluyordum, fakat beni asıl, karakteri ilgilendiriyordu. O zamana kadar tanıdığım bütün erkeklerden bambaşka bir ha- vası vardı. Kendisini ele vermek istemeyen bir tarafı bulunduğunu hissediyordum. Sanki hep müdafaaday- dı. Ama bu, yabanilik taşıyan bir müdâfaaydı. lan bu haliyle vahşi bir hayvanı andırıyordu. Anlıyordum ki hareketlerini nezaket olsun diye yapmıyor, davranış- larını hesaplamıyor ve kendisinden bahsetmeyi hiç sevmiyordu. Tabii bu cephesi merakımı çekti ve O duvarın arkasında nenin bulunduğunu keşfetmek ar- zusunu bende uyandırdı." Briç masası etrafında başlayan (karşılaşmalar daha samimi şekil aldı. Beraberce sinemaya gitmek, oradan çıkıp Charlotte sokağındaki italyan lokantası Bertorelli'de hafif bir yemek yemek âdetini edindi- ler. Belki de karakterlerinin çok farklı olmasıdır ki onları birbirine çekti. Beraber olmaktan hoşlanıyor- lardı. Bir delilik yapmamak için ihtiyatlı davranıyor- lardı. Ama Anne hissediyordu ki bu macerası, geçici bir macera niteliğinde değildir. Fleming de, öteki ka- dınlar gibi, ir anda fırlatıp atamayacağını farkediyordu. Dengini bulmuştu. Lord O'Neill İtalya harekâtı sırasında öldüğün- de, Anne, Fleming ile değil, başka bir lord ile, Lord Rothermere'le evlendi. Ancak kader, çiftin yakasını bırakmıyordu. Anne Rothermere'in tatili, 1946'da, emirigin Jamayka'daki ikametine rastladı. Komşu oturuyorlardı. Anne, arkadaşı Westminster düşesiyle birlikte lan'ı evinde ziyarete geldi. Sevdiği adamın hayatının o bilmediği tarafı genç kadını âdeta büyü- ledi. Birbirleri olmaksızın yaşayamayacaklarım Ja- mayka'da anladılar. Jamayka' va 0017'nin babasının kaderi üzerindeki tesiri şaşırtıcı lan ile Ani evlenmeleri hemen olmadı. Fle- ming, James Bond'vâri hayatını daha bir müddet sürdürdü. Devamlı bir yuvayı kurup orada yaşayabi- leceğinden tamamile emin değildi. O günler Anne ken- ni şöyle yazıyordu:. — Dünyanın hangi merkezinde olursa olsun, bir tek gün kalamıyorum ki seni tanıyan ve seninle ma- cera geçirmiş olan bir güzel kadına rastlamayayım.." e'a göre Fleming kendisini seviyordu, çünkü onu eğlendi yordu. Onu sıkmıyor, onu üzmüyordu. Onu güldürüyordu. Fleming, bütün canlı tarafına rağmen zaman zaman bir melankoliye kendini kap- tran cinsten bir erkekti. Anne'ın varlığı, hele öyle anlarda büsbütün kıymet kazanıyordu. Birbirlerini | çeşitli yerlerde daha sık görmeye başladılar: Paris'te, Londra'da. Jamayka'da. Dediko- dular başlamıştı. Sosyete haberlerinde, henüz isimle- rini açıkça söylemeksizin onlardan bahsediliyordu. 34 Fleming hâlâ müteredditti. Bir defa, para meseleleri- ni yoluna koyamamıştı. Sonra, kendisi âsüde, Anne kalabalık bir hayatı seviyorlardı. 1951 yazında âdeta bir kriz geçirdi. Psikolojik bir kriz. Evlenmeli miydi, ayrılmalı mı? Zira ii erin bu şekilde devam ettiremeyeceklerini anlıyor. Nihayet Daily Express, Lord ve Lady Rotherme- re'in ayrıldıklarını yazdı. Bir süre sonra, 22 Mart 1952'de, Jamayka'nın se- vimli bir mahallesinde, balık, rom, muz X benzin ko- e arasında lan Flem ming ile Anne Charteris ın kızlık adı buydu- Silo Arl Şahitlerden biri İngiliz yazar ve artisti Noel Coward idi. Coward, Goldeneye'de Fleming'in komşusuydu. O tarihte James Bond doğmuştu. Fakat henüz şöhrete kavuşmamıştı. Kitapçı peşinde bir yazar yi enmesinin hemen arefesinde Casino Royal'ı, 62 bin kelimelik bir macera romanı olarak yazdıktan sonra, lan Fleming için iş, bunun yayınlanmasının sağlanmasıydı. Hatta, Kemsley Grupu içindeki duru- mu sarsılmış olduğundan bir de yeni görev bulması gerekiyor Fleming, Yeni İngiltere" de dostu Ivar Bryce'ı zi- yarete gitti. Bryce bir süre önce erika'nın en zen- gin kadınlarından biriyle evlenmişti ve bir çok bü- yük işin başındaydı. Şimdi, Kuzey Amerika m cilik Birliği adındaki dev konsorsiyum ile de ilgilen- mek istiyordu. Fleming'e, bu topluluğa genel müdür muavini sıfatıyla ve Avrupa temsilcisi olarak girme- yi teklif etti. James Bond'un babası bunu müsait kar- şıladı: Para durumu düzelecekti. James Bond, daha para getirmiyordu. Fakat önce, Casino Royal'in yayınlanması lâzım değil miydi? Fleming nihayet, editör Jonathan Ca- pe'de çalışan arkadaşı William Plomer'e açılmak ka- rarını verdi. Onu yemeğe davet etti. Yemekte konu- nun etrafında dönüp du uruyor, bir türlü meramını açıktan söyleyemiyordu. "Şu cümleyi, sen olsan na- sıl yazarsın?" diyordu. "Bu tâbiri acaba nasıl kullan- malı?" diyordu. Plomer, gözünü kırparak sordu: — Yoksa bir kitap mı yazdın?" Çok şükür, meseleye girilmişti. Fleming; "— Evet!" dedi. Plomer Casino Royal'i okudu. Beğendi. Jonathan Cape'e hararetle tavsiye etti. Fakat yazarın, eserini sakin bir kafayla tekrar gözden geçirmesinde fayda vardı. Meselâ gelecek kış, Jamayka'ya gittiğinde bu- nu e di. leming'in o kadar bekleyecek sabrı yoktu. Der- hal bir mektupla Plomer'e, yazdıklarını düzeltmek için iki aya ihtiyacı olduğunu ve zaten, hemen de işe koyulduğunu bildirdi. Bütün hayali, ilk romanında müthiş bir bomba patlatmak ve böylece, fazla başarı kazanamadığı gazetecilik hayatından kurtulmaktı. AKİS