YURTTA OLUP BİTENLER Bunun üzerine, elinde çanta bu- lunan ve kuşkulu gözlerle etrafa ko- laçan etmekte olan şahsın, arkadaş- larından ayrılarak, alanın dışına doğru koştuğu görüldü. Fakat, saat- lerdir koşturmaktan birer "yorgun savaşçı" durumuna düşmüş olan ga- zeteciler, az sonra bu şahsın, "ber- ber rolü oynayan" bir polis olduğu- mı öğrendiler. Dehşetli oyuna gel- mişlerdi. Fakat ne oluna olsun, şans bir kere gazetecilere gülmeye başlamış- tı. Kaçan şahsın polis olduğunu öğ- renen muhabirler, geride kalan meç- hul iki kişiye yaklaşınca, yine polis oldukları her hallerinden belli bir takım adamların, orta boylu, koyu renk elbiseli, seyrek saçlı bir gen- ci, apar-topar, bir otomobilin içine soktuklarını gördüler. Bu genç, on- ları saatlerdir uğraştıran Nuhtan başkası değildi. Renginin sararmış olmasına, ve sesinin titremesine rağ- men "Orijinal I Nuh" olduğunu sak- layamıyor ve resminin çekilmesini önlemek için başını otomobilin kol- tukları arkasına gizlemeğe çalışı- yordu Son raundu gazeteciler mışlardı. Gazeteciler, elbette ki emekleri- ni değerlendireceklerdi. Nitekim öyle yaptılar ve Nuhtan bazı soru- ların cevabım istediler. Nuh, önce, ısrarla susuyordu. Fakat az sonra, başına gelenlerden bin pişman, ağ- lamaklı bir sesle, — Ne olur, bana birşey sorma- yın, söyliyemem!" diye sızlanmağa başladı. kazan- Olay, haftanın başındaki Pazar günü, Yeşilköy hava alanında geçti. Romanya gezisinden dönen Başba- kan ve beraberindeki heyet o gün burada törenle karşılanırken, gaze- teciler, son günlerin en popüler ada- mı, Nazmiye Demi relin özel berberi Nuh Akgünü, uzun çalışmalardan sonra ve polisin bütün klasik nu- maralarına rağmen buldular ve ko- nuştular. Fakat Nuh, aldığı talima - ta sıkısıkıya uyarak, ağzından hiç- bir şey kaçırma ı. Belli ki, "Diplo- matik Kuvaför" olmak ona pek ya- ramamış, bu yüzden dertsiz başı derde girmiş ve anasından emdiği süt burnundan gelmişti. Berberi gizleme oyunları Diplomatik Berber" Nuhtan bir- şey öğrenemeyen gazeteciler, işi bu kadarla bırakmak niyetinde de- gillerdi. Başbakan Demirelin, "Sa- 8 Kulağa Küpe... önemsiz işler müdürü ! "Başbakan Demirele Romanya öm sormuşlar. — Bu, berber işi nedir?" diye. Demirel boynunu kırıp ba- şını. pa Ben büyük işlerin ada- mıyım" demiş. Sonra, Dışişleri Bakanı Çağ - layangili göstererek ilâve ev miş: "— Bunu ona sorun!” Poliste bir "Önemli İşler Müdürlüğü"nün bulunduğu bi- linirdi ama, doğrusu, Hükü mette de bir 'Önemsiz İşler Bakanlığı'nın bulunduğu ilk defa açıklanıyor. kın. Berberi sormayın! oHaşlarım haa!" edası taşıyan asık yüzüne rağmen, soruları ardarda sırala- dılar. Demirel, yöneltilen sorula- rı, büyük bir öfkeyle de olsa, ce- Nazmiye Demirel "Bu başa bu traş” AKİS vaplandırmak zorunda kaldı. Örne- gin, şöyle dedi: — Bana böyle uf ak işleri, lüzum- suz soruları sormayınız. Ben, küçük işlerin değil, büyük işlerin adamı- yun. Bunlarla uğraşacak vaktim yok. Bunları Çağlayangile sorun." "Büyük işlerin adamı"ndan bir- şey alamıyacaklarını anlayan gaze- teciler, bu defa, Demirelin deyimiy- le, bu "küçük iş"in görevlisi sandık- ları Dışişleri o Bakam Çağlayangile yanaştılar. Anlaşılan, bu mesele daha yolda, belki de olayın patlak ver- diği günlerde düşünülmüş ve yazıl bir metin hazırlanmıştı. e Nitekim, daha ilk soruda Çağlayangil hemen cebine davrandı ve çıkardığı o bir metni, Şeref salonuna aldığı gaze- tecilere okudu. Demirelin "küçük iş- ler" diye kendisine havale ettiği bu görevi Çağlayangil hiç de öyle ka- bul etmemiş ve gayet ciddi ve fi- raklı bir demeç hazırlamıştı. Ör- neğin, "Nazmiye Demirel, az mas- raf yapan, evinde yemeğini bile ken- disi pişiren bir kadm"dı ve "böyle bir kadına hücum etmek insafsızlık" ti. Hem,"heyetin kalabalık olması, dış keleiie Türkiyenin prestijini koruyor"du! Aslına bakılırsa ne Demirel, ne de beraberindekiler, sorularla karşı- laşmasalardı bu konuya hiç de de- ğinmeyecek ve hattâ, ellerinden gel- se, bu konuyu hiç açtırtmıyacaklar- dı bile. Demirelin, sorular karşısın- daki öfkesi de bunu gösteriyordu. "Diplomatik Berber" Nuha gelin- ce, onun basından kaçırılması için her türlü tedbir düşünülmüş, gaze- tecilerin atlatılması için birtakım klâsik polis oyunlarına bile başvu- rulmuştu. Örneğin, Pazar sabahı İs- tanbuldaki üç büyük gazeteye tele- fon eden meçhul bir şahıs, Berber Nuhla Nazmiye Demirelin trenle ge- leceklerini bildirmişti. Buna pek ih- timal vermeyen gazeteciler, yine de sabahın erken saatlerinde Sirkeci garına gitmiş, fakat yanıltıldıkları- nı trenin gelmesinden az sonra ke- sinlikle anlamışlardı. Zira ortalar- da ne Nazmiyânım, ne de "Diplo- matik Berber" Nuh vardı. "Büyük işlerin adamı" Demirel ve Nazmiyânım ile bunların yakın çevresini Romanya gezisi boyuncu tedirgin eden "Diplomatik Kuvaför", bütün "iyiniyet" ve "büyüklük" ki- dialarına rağmen, daha başlangıçta kamuoyundan ve basından saklan- mış, açıklanan resmi listeye Nuh 23 Eylül 1967