DÜNYADA OLUP BİTENLER Fransa Tazı ve tavşan General De Gaulle'ün uzun süri- denberi görmekte olduğu "Bü- yük Avrupa" rüyası, Atlantikten U- rallara kadar uzanan ve içine, bu çerçeve içinde birleşecek Almanya- yi, zamanla kendilerini Moskovanın hegemonyasından kurtaracak Doğu Avrupa ülkelerini, hattâ Çin tehli- kesinin etkisiyle yüzünü Batıya çe- virmek zorunluğunu duyacak Sov- yetler Birliğini de alacak bir "eşit devletler topluluğu" kurmaktır. Bu topluluğun içinde, bir tek, ekono- mik gücüyle herkesi yutabilecek du- rumda olan Birleşik' Amerika ile, onun dümen suyundan gittiği sürece İngilterenin yeri yoktu Ancak, hemen a eli gibi, bu rüyanın gerçekleşmesi pek çok şeye bağlıdır. Bir kere, Doğu yarısı- nı kaybetmiş olmaktan sabırsız bir huzursuzluğa kapılan Federal Al- manya, şimdilik dağın ardında görü- nen bu ümidi yürekten benimseme- li, birleşmesini sağlamak için tıpkı Erhard döneminde olduğu gibi ken- disini Birleşik Amerikanın kolları a- rasına salıvermekten dikkatle ka- çınmalıdır. İkincisi, Sovyetler Bir- liği, bu fransız tasarısını, Doğu Av rupayı kendi etkisinden koparıp Pa- rise bağlamak için düşünülmüş bir dolap olarak görmemelidir. Üçün- cüsü, Doğu Avrupa ülkeleri. Gene- ral De Gaulle'ün kurmak istediği bu yeni düzenin kendilerine Almanya karşısında (oyeteri kadar güvenlik sağlayacağına İnanmalıdırlar. Çün- kü, bir kere birleşip güçlendikten sonra, Almanyanın, bu sefer de, Po- lonya ve Çekoslovakyaya verdiği toprakları geri almak istemiyeceği ni kimse kestiremez. General De Gaulle'ün geçen haf- ta yaptığı Polonya gezisi, Fransız Devlet Başkanının rüyasını gerçek- leştirecek koşulların hiçbirinin ye- teri kadar olgunlaşmadığını ve Po- lonyanın Almanya karşısında duy- duğu güvensizliğin hâlâ geçmediği- ni açıkça ortaya koymuştur. Ger- çekten, De Gaulle'ün Polonyaya yap- tığı bu .gezinin ilk amacı, "Büyük vrupa" tasarısına doğru bir adım olmak üzere, oVarşovayı Moskova tasarı çerçevesinde birleşmesine ra- zı etmekti. Oysa, savaştan önce Fransa ile imzaladığı güvenlik and- 14 laşmasının kendisini Alman çizme- leri alana düşmekten kurtaramadı- &ım hâlâ unutamayan Polonya, Sov- yetler Birliğine bağlılığı varlığının ve düzeninin temel taşı olarak gör- düğünü General De Gaulle'e kesin- likle hatırlatmıştır. De Gaulle'ün Polonyaya yaptığı bu çağrılar, Varşovalı yöneticileri kendisine yaklaştırmak şöyle dur- sun, alman ve sovyet yöneticileri a- rasında da büyük endişeler yarat- mıştır. Çünkü,. General De Gaulle, Polonyalıları kendisine yaklaştıra- bilmek için, Oder - Neisse çizgisini bu ülkenin batı sınırı olarak gördü- günü açıklamıştır. (o Bilindiği gibi, Federal Almanya, bu çizgiyi Alman- ya ile Polonya arasındaki sınır ola rak tanımamakta, İkinci Dünya Sa- vaşından önceki sınırlan -ki Öder - Neisse çizgisinin 150 kilometre do - gusundadır- istemekte devam et inektedir. Şimdi De Gaulle'ün ken- di tasarılarım gerçekleştirmek ama- cıyla alınanların kesesinden cömert- lik yapması, Bonn'da gözle görülür bir endişe yaratmış ve Fransa ile işbirliğini savunanları güç duruma düşürmüştür. Öteyandan De Gaulle'- ün, Polonyayı açıkça Sovyetler Bir- liği karşısında bağımsızlığa çağır- ması da Moskovayı gücendirmişler. Büyük Şarlın "Büyük Avrupa" rüyası, Polonya gezisinden sonra, bir kâbusa dönmek eğilimindedir. Mareşal Mobutu Şu Kongonun işleri Mısır Çömlek patladı Bu haftanın ilk gününde başkan- lık ettiği Bakanlar Konseyi top- lantısından çıkan Albay Nasır, ka- pının önünde bekleşen o gazetecile- rin karşısında (gözyaşlarını (o tuta- mıyarak, "Bana kardeşimden yakın- dı" dedi. Gerçekten, kardeşini kay- betmiş bir insan da, ancak Başkan Nasır kadar acılı olabilirdi. Başkan Nasırın, ölümüne bu ka- kolu olarak bilinen ve geçtiğimiz Haziran ayında patlak veren Arap- İsrail savaşının ertesine kadar Baş- kan Yardımcılığı koltuğunda oturan Mareşal Abdülhakim Amrdan baş- kası değildi. Mareşal Amr, Mısır or- duları İsrail (o karşısında bozguna uğradıktan sonra bozgunun bütün sorumunun birkaç komutanla bir- likte kendi üzerine yıkıldığını gör- müş ve koltuğundan o uzaklaştırıl- mıştı. Daha sonra da, bu ayın baş- larında, Albay Nasıra karşı bir dar- be düzenlemekle suçlanmış ve evin- de göz hapsi altına konulmuştu. Bütün bu olup bitenler kendisine pek ağır gelmiş olmalı ki, Kahire - den alınan haberlere bakılırsa, geç- tiğimiz haftanın sonlarında zehir içerek intihar etmiştir. Kendisine karşı düzenlenmek is- tenen bir darbeye adı karışmış ol- makla beraber, Nasırın Mareşal Amrın ölümünden büyük bir a- cıya kapıldığına şüphe edilemez. Çünkü Amr, yirmi yıla yakın bir sü- redir, Başkan Nasırın en yakın ça- lışma arkadaşı, danışmanı olmuştu. Mareşal Amrın her zaman başarılı bir danışman olduğu o söylenemez. Gerçekten, Mısır - Suriye birleşme- sini Suriyede ki başarısız yönetimiy- le Önce çıkmaza sürükleyen, sonra da parçalayan, Mareşal Amıdır. Bundan başka, Başkan Nasırı ana- vatandan kilometrelerce ouzaktaki bir ülkeye asker yollamaya zor- layarak Mısırı Yemen çıkmazına so- kan da, yine odur. Fakat buna rağ- men, biraz önce de belirtildiği gibi, son bozguna kadar Başkan Nasırın sağkolu olmaya devam etmişti. İsrail karşısındaki bozgunun ö- nünde sonunda Başkan Nâsırın ba- şına patlayacağı sanılıyordu. Fakat Nasırın ustaca mizansenleri sonun- da, Tanrılara verilen kurban, Mare- şal Amr olmuştur. Şimdi üzerinde 23 Eylül 1967