AKİS manın imkânı olmadı. "Başbakan Süleyman Demirelin altıncı basın toplantısı" başlığını taşıyan ve An- karada basılmış bir bültenin sadece okunması için böyle bir toplantının düzenlenmesine neden lüzum görül" düğü anlaşılamadı. Zira bülten, za- ten, kapının önünde dağıtılmıştı. Bu sebepledir ki, Süleyman Demire- lin, sadece bunu kıraat etmek için tâ Ankaralardan, hem eşini de bera- berine alarak, İstanbullara kadar gelmesine, -AP'liler de dahil-, şaş- mayan kalmadı. Tam 57 dakika süren, 16 sayfalık bültenin okunma faslından sonra, kendisine övgü nutukları çekenleri dikkatle ve mütebessim bir yüzle dinleyen Başbakanın, bunlara ge- rektiğinden çok teferruatlı cevapla; verdiği halde, hoşuna gitmiyecek soruları yönelten gazetecilere, âdeta azarlarcasına, karşılıklar (o vermesi, dikkati çekti. Örneğin," bültenin 15. sayfasında, "Kalkınma hamlemizin mütevazı bir misalini İstanbuldan vermek, istiyorum" diyen ve "b misalin bütün yurt sathına hiçbir güçlük çekilmeden teşmil edilebile- ceğini" ileri süren Başbakan, "üç gün zarfında, İstanbulda, maliyeti I milyar 500 milyon lirayı aşan te- sisin li atılacak ve birçok tesis yordu. Gene ayni sayfada, lında İstanbulda köy ve gecekondu- ların tümünün elektriğe kavuşacağı Delirtiliyordu. Nitekim, bu örneğin "bütün yurt sathına hiçbir güçlük çekilmeden teşmil edilebileceğine inanacak ka- dar saf olmayan bir gazeteci, bülten okuma faslından sonra ayağa kalk- tı ve: — Gerek iktidarların, gerekse muhalefetlerin tek amaçları, sosyal hedeflere varmak, sosyal hedeflere ulaşmaktır. İstanbul için verdiğiniz yatırım ölçüsünü, meselâ geri kal- mış bir bölgemiz için de verebilir misiniz" diye sordu. Bu, açık-seçik bir soruydu. Ma- demki Demirel, sadece üç gün için- de, İstanbulda 1 milyar 500 milyon liralık bir yatırım yapacağını ve bu örneğin de "hiçbir güçlük çekilme- den bütün yurda teşmil edilebilece- gini söylüyordu, o halde, geri kal- mış bir bölgemiz için yatırım ölçü- sü neydi? Hakkâriye, Mardine, Ağ- rıya, Muşa, Bingöle, Karsa... ne öl- çüde yatırım yapılmıştı veya yapıla- caktı? 15 Temmuz 1967 Kulağa Küpe Fark! AP İktidarının başı, İstan- bulda Sular İdaresine git- pa ve şöyle buyurmuş: İstanbulun su mesele- sinin mim önce hallini isti- yorum!” Hep istiyoruz. Hep istiyo ruz. Ama arada bir fark var: Biz kendimizi Boncuklu İbrahim zannetmiyoruz! Demirel, Yalovanın 34 köyünün elektriğe kavuştuğunu belirtirken, "Gece uçakla Yalovanın üstünden uçanlar, güzel bir manzara görecek- lerdir" diyordu. Acaba Hakkârinin, Urfanın, Siirtin üstünden uçulduğu zaman görülecek manzara ne ola- caktı? Bina, mina, kombina.. Kapının önünde, kendisine güçlük- le yer bulup oturabilmiş gazete- Demirel konuşuyor Dizi dizi inciler YURTTA OLUP BİTENLER ci Sadun Tanjunun bu sorusuna Başbakanın kolay cevap veremiye- ceği belliydi. Nitekim, daha önce konuşan gazetecilere -ki hepsi AP- liydi- güleryüzle cevap veren Demi- relin suratının asıldığı ve sinirli bir şekilde konuşmaya başladığı görül- dü. Başbakanın, Tanjuya cevabı şu oldu: — Sizin için söylemiyorum a- ma, İstanbula hizmet etmek, mem- lekete hizmet etmek değil midir? Sorduğunuz sual çok şümullüdür; Anlatmaya kalksam, Başbakan gene çok konuştu, dersiniz. Saatler alır. Vereceğim şey, genel rakamlar ola- cak. Vardır. Başlıyorum." Toplantıdaki herkes, İstanbul â- yarında bir yatırıma kavuşmuş ta- lihli bölgeyi -veya şehri- merak edi- yordu ki, dağ, donin doğura bir farecik doğurdu: "— Urfada bir et kombinası ya- pıyoruz. Diyarbakırda bir et kombi- nası yapacağız. Bingöle bir et kom- binası yapılacak. Siirtte petrol tesis- lerini büyütüyoruz.." Demirel, illeri ve bu illerde yapa- cağı binaları, kombinaları, tesisleri ardarda sıraladıkça heyecanlanıyor- du, Örneğin, Diyarbakırda -henüz binası bulunmıyan- bir Tıp Fakülte- si açacaktı. Van - Kotur demiryolu- nu -ki yıllarca önce başlanmıştır. yapacaktı. Daha, bunlara benzer, bugüne kadar çok sylenip yazılmış şeyleri arkaarkaya sıralamaktan ge- ri kalmadı. Tabii bu, Tanjunun so- rusunun cevabı değildi. Yüzlerdeki ifadeden bunu anlıyan Demirel, her zaman olduğu, gibi, konuyu değiş- tirdi. Durup dururken, "Zengini da- ha zengin, fakiri daha fakir yap- mak" iddiasını ortaya attı ve hiç ge- reği yokken, şöyle konuştu: " Yani İstanbula 10 yapmışsak, diğer vilâyet ve bölgelere de 10 yap- madan elimizi işe sürmiyelim mi? Bu zihniyet, zengin-fakir ayırımını, kıskançlığını (o besliyen, körükleyen bir zihniyettir. Bu slogan, fakiri zengine düşman etme sloganıdır! Hür teşebbüse karşıdır! Ben Başbakan isem, cevabım, mantığa uygun suallere olacaktır. Sosyal adaletten ne anlaşıldığı, bu- gün Türkiyede, , vuzuha kavuşmuş değildir. Biz, İstanbula yaptığımız hizmet ve yatırımlarla bütün yurda 7