HAFTANIN İÇİNDEN Birlik kuvvettir!” "Türkiye ile Pakistan ve İran arasında yeni bir işbirliği- nin tohumları atılmaktadır. Orta Doğudaki bu geliş me çok yakın bir zamanda kendisinden daha da fazla bahsettirecek ve üzerinde dikkatte durulmasını gerekti- recektir. Orta Doğunun arap olmayan, fakat müslüman, Moskovayla kur yapmayan, fakat Batı bloku içindeki yerlerinden memnunsuzluk duymaya başlayan bu üç büyük ve kuvwvetli memleketinin bir araya gelmesi bölgenin jeopolitik dorumuna tesir edecektir. Türkiye ile Pakistan ve İran bir pakt içinde zaten beraberdirler. Bu, Bağdatsız kalmış eski Bağdat Paktı, bugünkü adıyla Merkezi Andlaşma Teşkilâtı, CENTO' dur. Fakat CENTO 'nun biri resmi, diğeri yarı resmi iki başka ortağı daha vardır. Bunlar, İngiltere ile (Amerikadır. CENTO içindeki kararlar üçlü değil, beşli alınmaktadır ve toplantılarda umumiyetle bölgenin üç mensubu bir cephe, anglo-amerikanlar bir başka cephe teşkil etmek- tedirler. Şimdi, Türkiye ile Pakistan ve İran CENTO'nun dışında da bir çok noktada birlik halinde hareket etme- nin hazırlıklarını yapmaktadırlar. Dünyada, paktlar kadar manâlarını ve mahiyetlerini şartlara göre değiştirmekte aceleci topluluklar yoktur. Tarih bunların misalleriyle doludur. Son yıllarda (o bun- ların adeta bir koleksiyonu teşekkül etmiştir. Avrupayı paylaşmak için imzalanan Alman - Sovyet Paktını alman lara karşı dünyayı korumak için kurulan İngiltere - A merika - Rusya ortaklığı takip etmiş, harp kazanılınca batılılar ile komünistler de ayrılarak her biri kendi or- taklığını teşkil etmiştir. NATO bunların biridir, CENTO bir başkasıdır, Varşova Paktı öteki tarafın NATO' su- dur. Bu paktlar gayelerindeki devamlılığa göre kuvvetli veya zayıflamış şekilde devam etmişler, ömürleri bitti- ğinde rafa kaldırılmışlardır. Rafa kaldırılan paktlardan klasik bir tanesi Yugoslavya ile Yunanistan ve Türkiye arasında imzalanmış olan Balkan Andlaşmasıdır. Yu- goslavya Rusyanın dinden kurtarılıp Batının himayesine alınır alınmaz, asıl hedefi bu olan Balkan Andlaşması bütün manâsını kaybetmiştir. Şimdi, Balkanlarda böyle bir imkân olsa Amerika mutlaka Rumanyalı bir oand- laşmanın şampiyonluğunu yapardı. Mamafih gene de böyle bir ümit kaybolmamıştır. Uzun lâfın kısası şudur ki, bir zamanlar sapasağ- lam görünen paktlar, paktları teşkil edenlerin menfaat- lerini ayarlayan şartların değişmesiyle manâlarından ve mahiyetlerinden çok kaybetmişlerdir. NATO 'nun çektiği sıkıntı budur. NATO, Avrupayı istilâ etmesinden korku- lan Sovyet Rusyaya karşı avrupalıların Amerika ile sıkı işbirliği ihtiyacının neticesidir. Bu tehlikenin bugün, or- tadan kalkmış ası NATO 'dan gelen çatırtı ses- lerinin başlıca sebebidir. General de Gaulle bu durumun "şuımardı çocuk" luğunu yapmaktadır, NATO' nun öteki partnerlerinin NATO'ya bağlılık dereceleri komünist teh- likesinin kalkmış olduğu noktasında Fransanın çalımlı Metin TOKER Cumhurbaşkanı derecesinde iyimser olmaları veya olma- malarıyla orantılıdır. CENTO 'da da vaziyet aynıdır. Buna mukabil Türkiyenin, Pakistanın ve İranın hem Orta Doğuda, hem de dünyanın siyaset sahasındaki ih- tiyaçları ve menfaatleri bir kalmıştır. Hatta, çözülen pakt devrinde bu ihtiyaç ve menfaatlar daha da birleş- miştir ve müştereken savunulmaları acele bir lüzum larak milletlerimizin karşısına çıkmıştır. Politika eğer sadece hak, hakikat ve ahde vefa olsaydı, eğer büyük ve kuvvetli müttefikler sadece bu prensipleri kaale alsa- lardı Orta Doğunun üç memleketi kendi aralarında bir- leşmeye belki bu kadar kuvvetle itilmezlerdi. Ama hâdi- seler göstermiştir ki "Sizin bir Kıbrısınız veya Keşmiri- niz var. Benim başımda düzinelerle bu çeşit mesele var" diyen Amerika da kendi bakımından haklıdır. Bugünkü dünya, ihtiyaçları ve menfaatleri bir olanların kendi gö- beklerini bizzat kestikleri dünyadır. Tarafsız Blok adı altında oynanan oyun budur. Birleşmiş Milletlerde bu oyun devam etmektedir. Türkiye, Pakistan ve İran da nihayet külahlarını önlerine koymuşlardır ve kuvvetin ancak birlikten doğacağını görerek harekete geçmişler- dir. Bu yeni birliğin başka paktlarda olmayan bir kuv- vetli tarafı varı ç milletin arasında, samimi sevgi mevcuttur. Pakistanlıların "Türkiye" dediklerinde (o yü- reklerinin titrediğini hep hissediyoruz. Eyüp Hanın Tür- kiye başkentinde gördüğü -basit halktan gördüğü- iyi ka- bul bu hislerin karşılıklı olduğunun delilini teşkil (o et- miştir. İranlılar, türkler ile pakistanlıların arasında, her iki tarafa da yakınlık göstererek, her iki taraftan da ya- kınlık görerek bir dostluk köprüsü teşkil etmektedirler. Bizim şarklılığımız batılılar gibi her şeyi sadece menfaat açısından ele almamıza mani olduğundan ve her şeyi- e mutlaka biraz his koymamızı gerektirdiğinden yeni "Saadabat Paktı" çok rüzgâra karşı sımsıkı duracak güç- te olacaktır. Üçlü birlik komünizme karşı batının yanında kurul- mamaktadır. Üçlü birlik tarafsızlık etiketi altında batıya karşı bir şantaj organı da değildir. Üçlü birliğin Mosko- vanın himaye kanatları altında doğmadığını belirtmeye ise ihtiyaç dahi yoktur. Ama bütün dünya meselelerinde artık bu üç memleketin bir ve beraber ve bloklardan daha müstakil hareket etmesini, dış politikalarını bir takım Peşin hükümlerden Oo kurtarmal; herkesle başları dik ve komplekssiz konuşmalarını, kendilerine Üçüncü ke yg kuvvetli müttefikler bulmalarını beklemek lâ- zımdır. aynı zamanda, Türkiyenin bir yeni dünyada Erim beklenilen rolü oynamaya Oyeniden karar verdiğinin de ifadesini teşkil etmektedir. İçten içe hu- zursuz çok millet birbirine yaklaşan Türkiye, Pakistan ve İranın cazibesini duymakta gecikmeyecektir. AKİS/5