İŞ ÂLEMİ Onun için, alınan yetkinin ne ka- dar devam edeceği ve kıstasların ne ol- duğu muhakkak tespit edilmelidir. Bir diğer mesele de 23. maddedeki grev ve lokavtın başlaması ile ilgili- dir. 23. maddenin 2. paragrafında, yapılan bildiriden itibaren altı gün geçmedikçe greve başlanılmaz" denil- mektedir. Böylece, grevin asgari baş- lama müddeti belli olmakta, fakat â- zami müddet bilinmemektedir. Yâni altı gün geçmeden greve başlanama- maktadır, fakat ne zamana kadar? Meselâ 10 sene müddette bir grevin başlamaması kaabil olabilir mi? Bir mesele de, uzlaştırma kurulları- nın durumlarıdır. Bu kurulların çalış- ma usül ve sistemleri belli değildir. Kanuna göre, ihtilaflı hususlarda, bu kurulların karar verme yetkileri ol- duğu belirtilmektedir. Ancak, bu ih- tilâftan nenin kastedildiği anlaşılama- maktadır. Yâni, sadece şu veya bu maddelerde (o anlaşamamış (oolmak- tan mı bahsedilmektedir, yoksa mese- lâ, hiç müzakereye oturmamış olma- nın veya karşılıklı görüşmelerin bir hakaret havası -hattâ bilfiil hakaret - içinde geçmesinin ihtilâf olup olma- dığı belli değildir. Grev ve lokavtın şartları imdi, bir hayli toplu sözleşme yapıl- dığı için, tatbikat safhasına geçilin- miştir. Onun için tatbikattaki aksak- lıklarla ilgili meseleler ortaya çıkmak- tadır. Toplu sözleşmenin ihlâli hafin- de tarafların grev veya lokavt yap- masına kanunun 19. maddesi gereğin- ce cevaz vardır. Ancak, gerek grevin, gerekse lokavtın Oo yapılabilmesi için, muazzam bir formalitenin ikmali ge- rekmektedir. Diyelim ki işveren, top- lu sözleşmede bahis konusu olan ye- meği vermiyor Sendika, durumu işve- rene ve Çalışma Müdürlüğüne yazı ile bildirecek, Müdürlük yazıyı aldık- tan oniki iş günü içinde bir uzlaştır- ma toplantısı tertibleyecek ve en az üç iş günü içinde bunu taraflara bil- direcektir. Altı gün içinde tarafsız a- racı seçecekler, toplantı ancak 15 gün sürebilecek ve bu müddet zarfında ta- nıklar anlaşmaya varamadıkları tak- dirde özel hakeme başvurmak için da- ha altı gün geçmesi gerekecektir. Bun- dan sonra ne yapılacağına gelince 19. maddenin 6 bendinde ne yapılması gerektiği şöyle ifade edilmektedir. AKİS/16 -Maddenin o kısmını bilhassa alıyo- ruz. Zira kolay kolay ne anlamak, ne de anlatabilmek kaabildir-: "Bu bende göre greve veya lokav- ta karar verilmesi halinde taraflar- dan birinin veya Çalışma Bakanlığı- nın esas hakkında dâva açılmadan ön- ce veya dâva sırasında hakeme baş- vurması üzerine, mahkemece hakka- niyet gerektiriyorsa, yahut grev veya lokavtın durdurulmasında uyuşmazlı- ğın konusu olan hakların korunması bakımından tehlikeli olan veya önem- li bir zararın doğacağı anlaşılan hal- lerde, grevin veya lokavtın durdurul- masına karar verilir." Bu duruma göre yemeği verilmeyen sendika, evvelâ işverene, sonra (oBa- kanlığa müracaat edecek, bir uzlaştır- ma kurulu teşkil edilecek, anlaşamaz- larsa özel hakeme başvurulacak, bu hakemin verdiği Oo karara uyulmadığı takdirde grev hakkı doğacak. Ama, hakkaniyet gerektiriyorsa bu hak ne zaman doğacak?.. Buradaki "hakkani- yet gğerektiriyorsa"nın ne mânasını anlamanın imkânı vardır, ne de esa- sen türkçede böyle çetrefil bir terim mevcuttur. Kaldı ki, mahkemece hak- kaniyet gerektiriyorsa (o denilmektedir. u mahkemenin ne mahkemesi oldu- gu da belli değildir. 1 Filhakika, "iş mahkemesi olması gerekir" denilecek- tir. Ama, nereden belli? Eğer dâva Hukuk Usülü Muhakemeleri Kanunu gereğince yürütülmeğe başlanırsa, sen- dika üyelerinin değil kendileri, çocuk- ları bile yemeği yemek imkânını bula- mıyacaklardır. Böylece toplu sözleşme ihlâl edildiği takdirde grev yapmak bir hayâl olmaktan ileri gidemiyecek- tir. Onun için bu maddeyi daha anla- şılır ve işler hale getirmek şarttır. Sendikalar Kanununa gelince... imdiye kadar 275 sayılı Toplu Söz- leşme, Grev ve Lokavt Kanununa ait aksaklıkları söz konusu etmiş bu- lunuyoruz. 275 sayılı Sendikalar Ka- nununa da kısaca temas etmek lâzım- dır. Sendikalar Kanunu muhakkak ki 275 sayılı kanuna nazaran çok daha derlitoplu bir mahiyet arzetmektedir. Fakat kanunun aidatla ilgili madde- sinde öyle muazzam bir pot kırılmış- tır ki, sadece bu nokta bile sendikala- rın bilhassa yeni kurulmuş sendika- ların - "taazzuv etmesini" tamamiyle önleyebilecek niteliktedir. 23. maddenin 3. fıkrası, "Sendika- nın yazılı müracaatı ve aidatı kesile- cek sendika üyesinin listesini vermesi üzerine, işveren üyelik aidatını işçi- lere yapacağı ücret tediyatından kes- tiğini dur. İşveren, sendikaya karşı kesmedi- gi aidat tutarınca sorumludur" de- mektedir. Görüldüğü üzere, madde bü- yük bir iyiniyetle okaleme alınmıştır. Ama, işverene yüklenen sorumluluk, işçilerden aidat kesilmesidir, yoksa, a- idatın sendikaya ödenmesi değil... E- sasen sendika da, kesmediği aidat tu- tarınca sorumlu bulunmaktadır. Ama ödemediği aidat tutarınca değil... Bu açık kapıdan istifade eden bir takım işverenler, üyelik aidatını kes- mekteler, fakat sendikaya ödememek- tedirler. o Böylece yeni kurulmuş bir sendika, mali bakımdan en sıkışık dev- resinde, kesilen aidatı ele geçiremedi- ginden, varlığını devam EN DANE sen işverenin bunu ödeyeceğine dair bir hükmün de madde içinde yer al- ması muhakkak lâzımdır. Çünkü sen- dika parasını kurtarıncaya kadar bazı ahvâlde parayı ödeyecek sendika bile bulunamamakta, bu yüzden işveren aylardan beri ödememekte ısrar ettiği parayı, bu sefer hakikaten "ödeyecek kimse yok ki.." diyerek kime vereceğini kestirememektedir.