le düz elbiseler (o süslenmektedir. Bu kamerlerin eş torba çantaları da çok şık olmaktadır. Güzellik Yazın derdi Yazın birkaç derdi vardır. Bunlardan ikisi ayaklar ve saçlardır. Ayaklar yazın, açık ayakkabılarla çabuk bozu- lur ve devamlı itina ister. Bu itinayı yalnız başlarına beceremiyen kadın- ların onbeş günde bir defa pediküre gitmeleri ve hergün de yatarken, bir- kaç dakikalarını ayaklarına ayırıp, ge- rekli temizliği yapmaları, açık ayak- kabı giyebilmekte devam edebilmek i- çin şarttır. Kapalı ayakkabıları da sık sık havalandırmak lazımdır. Bunlarla daima piyasada bulunan çorap altlık- ları kullanmak da ihmal edilmemeli- dir. Kışın insanı şık yapan belki ağır biç kıyafettir ama, yazın itinalı bir kadını şık yapmak için itinalı, ütülü bir basma elbise yeterlidir. Yanmış bir cilt, bakımlı ayaklar, çiçek gibi in- sanmış, ütülenmiş bir basma elbise... İşte şıklığın şartları! Ancak, ya saçlar ne olacaktır? Ya- --- pediküre sık sık gidilebilir. Fakat berbere gitmek hem zordur, hem de deniz mevsimi biraz faydasızdır. De- nizden faydalanmak için baş ıslanma- -ıdır. Zaten başını suya sokmadan yü- -en kadın çok zarif de durmaz. Sıkı lastik bereler sıkıcıdır. Denizde ayak çıplak olarak kuma basmalı, baş ser- best olmalı, bol bol suya dalmalıdır. Denizden sonra tatlı su ile duş yap- mak şartıyle deniz suyu saçlara hiçbir fenalık yapmaz. Yazın saçların çok sade bir şekilde kesilmiş olmaları bü- yük kolaylık yaratır. Düz saçları çok kısa ve kat kat kesmek veya onları perma yapmak, sanıldığı gibi hiç de pratik bir çare değildir. Saçlar ya çok kıvır kıvır olur, ya da boy boy, prasa gibi durur. Orta kısalıkta ve hepsi ay- ni uzunlukta kesilmiş saçların uç kı- sımlarına akşamları yumuşak plâstik sünger bigudiler takmak ve hattâ saç- lar biraz kuruduktan sonra, gene bu bi- gudilerle, öğle uykusunda veya istira- hat zamanında bu saçlara biçim ver- mek çok kolaydır. Bunları biraz içe veya biraz dışa çevirmek yaz için yeter. Düz bir kâhkül, bu düz saça istenilen havayı da kolaylıkla getirecektir. İşin bir de hilesi vardır e saçları, şık yaz türbanları ve şık şekilde bağ- lanmış bandlarla, eşarpla kısmen giz- lemek... Piyasada bunların çeşitlerini bulmak veya elbiseye uygun şekilde yaptırmak mümkündür. AKİS/30 Atatürkün Dokunulmazlığı Jale CANDAN Bundan birkaç yıl önce, genç bir kadın, doçentlik tezini hazırlamak üzere, "Muhteva analizi açısından, anglo-amerikan kitaplarında türk devrim- leri" konusunu seçmişti. Asıl üzerinde durduğu nokta, devrimlerin ne şe- kilde aksettirildiğinden çok, neden, hangi kaynaklara dayanılarak bu şekil- de aksettirildiği idi. Genç kadın ön yargılar yanında kaynakların etkisini araştırırken, Atatürk ve Milli Mücadele hakkında bir takım yanlış tahlil ve tefsirlerle dolu bazı yabancı kitaplara mehaz teşkil eden eserler arasın- da sık sık bir isme rastlamıştı: "Turkish Ordeal". Turkish Ordeal, 1928 yılında Londrada, ingilizce olarak basılmış bir ki- taptı. İşin ilginç tarafı, bu kitabın tanınmış türk fikir kadını, kadın hak- ları savunucusu Halide Edip Adıvar tarafından yazılmış olmasıydı. Araştırıcı Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (o kütüphanecilik asistanı doktor Berrin Yurdadoğ, bundan sonra meselenin daha çok üzerinde dur- du. Nihayet, tezini verdikten sonra, bundan iki hafta kadar önce, incele- mesini, Fakültede, Kadının Sosyal Hayatını Tetkik Kurumunun düzenle - diği bir konferansta kamu oyuna açıkladı. Yurdadoğ, iki kadın yazardan Atatürk isimli mukayeseli konferansın- da amerikalı gazeteci Claire Trice'in "Türkiyenin Yeniden Doğuşu" isimli kitabından parçalar okumuş ve konferansın bu ilk kısmında okuduğu her kelime alkışlarla kesilmişti. Claire Trice türklerin İstiklâl Mücadelesini Türkiyede izlemiş, Atatürkle tanışmış ve bu büyük liderin büyük dâvasını, bütün azameti ile kitabında aksettirmişti. Konferansın ikinci kısmında Yurdadoğ, Adıvarın, o zamanlar yazmış olduğu kitaptan parçalar okumaya başlayınca, dinleyiciler birden büyük bir şaşkınlık ve teessüre kapılarak önce susmuşlar, sonra yazarı protestoya başlamışlardı. İşte bir süredir Başkentte tartışılan ve nihayet basına inti- kal eden konferans bu konferanstır. Berrin Yurdadoğun iddiasına göre, Halide Edip Adıvar 1962 yılında, "Türkün Ateşle İmtihanı" ismi altında ve birçok pasajları kısaltılmış olarak türkçeye tercüme ettiği bu kitapta her- şeyden önce Atatürkün Milli Mücadeledeki inkâr edilemez rolünü, liderli- ğini bilmezlikten gelmiştir. Birçok yabancı yazara mehaz teşkil eden bu kitap, tarihi gerçeklere aykırıdır. Dinleyiciler, Halide Edip Adıvarın bu kitabı Atatürke kırgın olduğu bir devirde, İngilterede yaşarken yazdığını çok iyi bilmekteydiler. Gene bili- nen bir gerçek, Adıvarın 1962 yılında türkçeye çevirdiği kitabından bazı pasajları çıkararak, o zamanki görüşlerinin yanlış olduğunu, bu yoldan amu oyuna açıklama yoluna gittiğidir. Buna rağmen kadınlar infial duy- maktadırlar. Çünkü birisi, herhangi bir sebeple, Atatürkün dokunulmazlı- ğına dokunmak istemiştir. Bence bu hassasiyet artık yersizdir. Atatürk bugün eseriyle, yalnız Türkiye Cumhuriyetini yaratan mücadesiyle değil, hürriyet ve insan hak- ları uğrunda savaşan her millete, kadın haklarını savunan her kadına ön- derlik eden, ışık tutan Atatürk ilkeleriyle ölmezliğe kavuşmuş, Milli Mü- cadeleyi izleyen günlerde onun hakkında yabancı basında çıkan sayısız gerçekçi yazılar yanında yersiz bazı ithamlarla dolu olanlar da, eserin bü- yüklüğü karşısında çoktan silinip gitmiş, yazarlarını mahcup durumda bı- rakmaktan başka bir işe yaramamıştır. Atatürkün dokunulmazlığı eserlerindedir. Aynı hassasiyeti onun eser- lerine karşı gösterir ve türk kadınları olarak Atatürk ilkelerini yaymakta daha fazla başarı sağlarsak bu gibi olayları daha rahatlıkla karşılıyabiliriz.