HAFTANIN İÇİNDEN <D. P. gibi bir parti» azı kimseler zannediyorlar ki 1964 Türkiyesinde "D.P. B gibi bir parti"yi iktidara getirmek kaabildir ve bu Mecliste bir sayı işidir. Bunlara göre bir belirli sayıda milletvekili şu veya bu yoldan derlendi mi, Türkiye bugün üzerinde bulunduğu yoldan alınabilir. İdare ele geçirilebi- lir, “vicdan hürriyetine dayanan bir rejim" adı altınla bir Müslüman Türkiye Cumhuriyeti, "özel teşebbüse öin- rinin releri hiç kımıldamamış kiye, "dört yıl süren bir kâbus"tan sonra uyanarak kendisini 26 Ma- yıs gününün ziyadesiyle nurlu ufukları önünde tekrar bu- labilir. Bugün vergi reformlarının ısında bir takım ma- haretli zenginler paracıklarının, toprak reformuna karşı vaziyet almış büyük arazi sahipleri mallarının, meslekleri Keban ticareti" elan ve şimdi işsiz kalmış parti esnafı ge- imleri nurcusundan ticanisine din esnafı ticaretinin anantiiil böyle bir iktidar değişikliğinde aramaktadır. Bunu düşünmek milleti hiç bilmemektir, Anayasayı hiç kaale almamaktır, memleketteki gerçek kuvvet den- gesinden yer haberi olmamaktır ye aya di ayakların altındaki görmemektir. "D.P. gibi bir parti"nin bütün bunları yapabileceğini sanmak için my çok safdil olmak an Buttun böyle bir imkânın mevcut bulunduğuna inanarak aşırı gayret içinde olanlar İk defa harekete geçmiş değillerdir, 25 Ekim 1961 öncesi günle- rinde "Ba; gibi bir adam'ı Semi maka- , "D. Pp. gibi bir parti"yi iktidara getirmeyi sadece Mecliste bir sayı işi addederek yola çıkanların, uğradık- ları hüsranı unuttukları seçiliyor. Ama bunu onlara hatırlatmak zor olmayaca! "D.P. gibi bir parti'nin bu memlekette yeri pa dığının iyice bilinmesi lâzımdır. Kelimelerden koi bir gerçeği söylemenin saati gelip çatmıştır : "D.P. gibi bir parti"'nin bu memlekette iktidarda yeri yoktur, mu- halefette yeri yoktur. «D.P. gibi bir parti'"ye bu memle- ketin sağlam kuvvetleri ve belki de Anayasanın esasını e, gözlemekle, korumakla görevli orga a- lefetti demokratik sistemi yerl ek ki bir sistem yaşama kudretine sahip bir değil, en andan iki siyasi teşekküle ihtiyaç göstermektedir. Ümit hep, ta- hammül edilen partiye bir gün aklıselimin hâkim olaca- ğıdır. Ama bu ümit yok olduğu saman DP nin başına gele- nin “D.P. gibi bir parti"'nin de başına gelmesi sürpriz sa- amalı P. makta 1 tr hi Gr a bıraktığı gün ayılacaklardır, an- Metin TOKER cak bütün gemilerini yakmış olduklarından bu bir fayda vermeyecektir. Türkiyenin kaderi, ei önüne gelenin tu- tursuzca oynayacağı bir oyuncak deği u gerçeğe kızalabilir, bu gerçeğe “biddetleniebili. bu gerçeğe ateş püskürülebilir. Ama insanlar kkü ler kendilerinin ve memleketin başına bir kaza götirmek istemiyorlarsa bunu dikkatle göz önünde bulundurmak mecburiyetindedirler. Cumhuriyetten sonra, hele ilk yıl- mleketin sahibi addettikleri ve bir referandum ya- pılsa milletin oyunu alacağından emin bulunduktan Ha- nedanın geri geleceğini up edenler, bunun gerçekl eş- r "Bun üsaade edilmiyecektir" dediklerinde kızmışlar, hiddetlenmişler, ateş püskürmüş- lerdir. Bu onları hazin bir hayâl sukutundan kurtarma- tır. Türkiyede Muhalefet Partileri içinde ere 1946-50 arası D.P. sinin sorumlularıdır ki yeni Türkiyen ren- siplerinden zerrece şaştıklarında iktidardaki Emer partilerini “iki jandarma göndermek suretiyle" kapata- cak kudrete sahip oldukları gerçeğini gözden kaçırmamış- lar ve ona göre davranmışlardır. Yazık ki bu sorumlular "iktidardaki kuvvetler"in Sadece "iktidardaki parti" ol- duğunu Here ve "iktidardaki parti" kendileri olduk- larında her şeyi yapabileceklerini NM etmişlerdir. Tür- kiyede "iktidardaki kuvvetler" 27 Mayıs 1960 günü ken- dilerini açığa vurmuş kuvvetlerdir. iktid dardaki parti” ancak onların desteğini ve güvenini sağlarsa payidar olur. Türkiyede hiç bir parti, bu "iktidardaki kuvvetler” e rağ- men, memleketi idare eden çarkların başına gelemez. Ge- lirse, kalamaz. "D.P. gibi bir parti" ise bu kuvvetlerin gü- venine sahip parti değildir. "DP. gibi bir parti" iktidarda ve muhalefette, bir günde tarümar edilir. Anayasanın esasını kabul etmeyen bir siyasi teşekkülün bu memlekette Anayasanın himaye gölgesini kendisi üzerinde hissedebileceğini sanmak için de- li olmak lâzımdır, 1960'dan bu yana memleketin ekonomik ve sosyal alanlarında alınmış bulunan ve bundan sadece mitinglerde gösterip "bunu 5 kuruşa içireceğiz" “bütçe açığını özel teşebbüs kendisine imkan verilirse ediyor; yeni vergilere o halde ne lü- ma devrinin Türkiyede kapan- dığı bilinmelidir. Medi al “sosyal adaletle kalkınma beraber olm: kalkınma oldukça sosyal ada- let de kendiliğinden olur” diyeceksin, ümmetçilik ve nur- culuk faaliyetini vicdan hürriyeti sayacaksın, yurdun dört köşesinde bir mensubun her Allanın günü 27 Mayısın in- tikamından bahsedecek ve sen bu prensiplerle memleketi ihya etmek için işbaşına gelebileceksin! .P. nin kendisi de, “yaparım, olur" prensibiyle bat- mıştır. Yaptı ve hiç bir şey olmadı Hayır oldu : Dünya başına yıkıldı, Zira bilmediği, sosyal hayatta bir yolun üzerine çıkmış toplumların o yoldan kolay kolay alınamayacaklarıydı. Bu gerçek o tec- rübeden sonra bari bugün vaktinde anlaşılsa! AKİS/7