HAFTANIN İÇİNDEN Bu A.P. Başını Yer Hi“ kimsenin sesini çıkaramadığı bir devirde, çok kim- senin kafasını sallamakla yetindiği günlerde D.P. nin kapatılması için teşebbüse geçilince ben "D.P. kapatıl- mamalıdır" dedim. O sıralarda, bugün A.P. yi ele geçir- miş olanlardan bir takım İhtilalin bir Kuvvetli Adamıy- la birlikte tertip yapmakla meşguldü ve ona dalkavuktuk ediyor, gazetelerinde onu göklere çıkartıyor, askeri ida- renin devam etmesi tezini savunuyordu. Zaten D.P. nin kapatılması o tertipçilerle bir takım aklıevwvellerin müşte- rek gayretleri sonucudur. Tertipçiler. D.P. kapatılıp da onun yerini bir başka teşekkül aldı mı onun başına ra- hatça geçebileceklerini D.P. de oynatamadıkları atları- nı oynatabileceklerini zira her biri D.P. nin beşinci, onuncu sınıf, çurçur adamlarıydı ( hesaplıyorlardı. On- lar hesaplarında muvaffak olmuşlar, ortaya A.P. diye, bütün siyasi tarihimizde seviye itibariyle görülmemiş bir teşekkül çıkarmışlardır. Aklıevwveller ise D.P. yi kapattı- rırlarsa zorlu bir rakipten kurtulacaklarını düşünüyor- lardı. Onlar, tabii hayâl sukutuna uğramışlardır. Onun için, parti kapatmanın bir fayda sağlamaya- cağını bilirim. Parti kapatmanın daima aleyhinde vazi- yet aldığımı da bu mecmuanın okuyucuları bilirler. Bün- yevi rahatsızlıkların arızi tedbirlerle tedavi olunamaya- cağı muhakkaktır. O yüzden, beni A.P. nin kapatılması- nı istemekle suçlamaya kalkışmanın bir faydası yoktur. Ama, A.P. ne olacaktır? Suikast Hadisesi "A.P. Me- selesi"'ni memleketin bir büyük meselesi olarak şu anda fin plâna çıkarmıştır. Feryat da edilse, küfürler de sav- rulsa, yavuz hırsızın ev sahibini bastırmak istemesi ter- tibi gürültü ve patırdı da koparılsa gerçeklere ta karşı- dan, cesaretle ve aklın, mantığın gözleriyle bakmak saati gelip çatmıştır. Bu haliyle A.P. nin, seçtiğimiz hayat tar- zı içinde yeri olmadığı neticesine (bugün memleketin sağlam kuvvetleri varmıştır, yarın ilgili kazal merciler konunun üzerine eğilmek durumunda kalacaklardır. On- lar da ayın neticeye vardıkları takdirde hiç kimse derin bir hayrete düşmemelidir. Görünen eN yavuz iste- mediği, birim pek kıymetli bir atasözümi Onun için her şeyi bugünden ciddi şekilde düşünmek t adsız çok durumu önlemenin tek yoludur. A.P. nin bir taktiği vardır: Azar, azar, azar. Sonra, yarattığı ortam bir patlamaya yol açar. A.P. hemen süklüm püklüm olur. Lâfla, almadığı variyet yoktur. Kötü hadiseyi telinde her- kesin önüne geçer, tebliğler yayınlar, iyiniyet gösterisi ya- par, hattâ saflarında temizliğe girişir, ihraç kararları ve- rir, ihraç ettiklerini en ağır tekilde suçlar. Bu, suların durulduğu inancına varılıncaya kadar sürer. O zaman A.P. eski A.P. olarak tekrar ortaya çıkar. Bu, AP nin ip- lerini ellerinde tutanların nazarında bir kurnazlıktır. Memleket öyle bir noktaya gelmiştir ki bu oyunun oynanmasına artık müsaade edilmeyecektir. Bu oyunu A.P. oynamakta devam ettiği ve mukadder akıbetine ma- ruz kaldığı takdirde Türk Demokrasisi yoluna gene devam edecektir, A.P. seçtiğimiz hayat tarzının "lâzimi gayrı müfarık — olmazsa olmaz"ı değildir. Bir memlekette, hele. kırk sene önce de olsa devrim yapılmış, bünye değişikliği gerçekleştirilmiş olursa o top- Metin TOKER lum içinde çeşitli cereyanlar bulunur. Bunların içinde za- rarlı, hattâ tehlikeli olanlar da vardır. Bunların hepsi yenilebilir, alt edilebilir. Eğer, bunların mihrakı haline gelmiş bir teşekkül memleketin siyaset hayatında birin- ci derecede önemli rol oynamazsa. Bu birinci derecede rollerden biri İktidardır, ikincisi Muhalefettir. 1950'yi he- men takip eden ilk yıllar İktidarın tâ kendisi gericiliğe, yobazlığa, devrim aleyhtarlığına prim vermeseydi, o İkti- darın Bakanları devrimler arasında "tutan devrimler- tutmayan devrimler" tefrikini yapmaya kalkışmasalardı hep suyun altında kalmış bir zümre orada kalmakta de- vam eder, bir gün boğulur, kaybolur giderdi. Bir iktidarın ve onun arkasındaki bir koca zümrenin böyle bir yolu tutmuş olmasıdır ki gazeteci Yalmana yapılan "Malatya Suikasttı'nın Türkiyede ortamını yaratmıştır. O devrede, artık tetiklere uzanan «ilerin çıktığını görünce D.P. nin idarecileri akıllarını başlarına toplamışlar, tavizci grupu ve "Demokrasi, kelle başına oydur" prensibinin savunu- cularını işbaşından uzaklaştırmışlar ve bir mutlu dönüş yapmışlardır. Ama sonradan, "Sabık Başbakan olmam!" tarzında bir iptidai inat devrin Kudretli Adamına musallat olun- ca ve D.P. her iktidarın tabii yıpranmasına maruz kalıp da makbul yollardan seçim kazanma şansım yitirince İk tidar gene yılana sarılmıştır. Yılanın D.P. yi de, onun başlarını da ne hale getirdiği herkesin gözleri Önünde- dir. A.P. bugün o D.P halindedir. Yalnız siyaset hayatı- mıza değil, kendisine de bir çeki düzen verecek tek çare olan Siyasi Partiler Kanununa karşı canım dişine tak- mış mücadele etmektedir. "Canım efendim, demektedir, partilinin biri bir yerde bilmem ne yaparsa bundan do- layı milyonlarca namuslu, dürüst vatandaşın içinde top- landığı bir koca parti cezalandırılır mı?" Bu sualin ce- vabı, "Evet"dir ve A.P. tamamile emin olmalıdır: Ceza- landırılacaktır. O parti hakkında Anayasa Mahkemesi mutlaka harekete geçecektir. Zira bir partili, bir yerde bilmem ne yapabilir. Eğer o parti bunu tasvip etmiyorsa, bu tarz davranışların ve davranışlarda ifadesini bulan ce- reyanların mihrakı değilse hareketi reddeder, bahis ko- nusu şahsı reddeder, Anayasanın temel prensiplerinden yana vaziyet alır. Siyasi Partiler Kanunu bunu yapmayan partiyi sorumlu tutmaktadır. Bunu yapanı değil. O halde? Ama A.P. tavşana kaç, tazıya tut diyecek, Mesut Sunayı yaratan ortamı Salt Sina Yücesoy ile besleyecek, sonra bu memleketin kaderinde, siyaset hayatında söz sahibi olacak! A.P. Salt Sina Yücesoya ne yapmıştır, lüt- fen söyler misiniz? Bu yolda gitmek A.P. nin iktidarı bulmasını sağlamayacaktır. Bir parti o yolda sadece be- lâsını bulabilir ve yolun yolcusu olursa, o yolcular bu be- lâyı mutlaka bulacaklardır. Bu sözleri ağır bulmak kabildir. Ama, arabanın din- gili kırılmadan yol gösterenler asıl dostlardır. Bu sütun- lardan D.P. ye "Düşeceksiniz, hem fena düşeceksiniz. Ak- lınız varsa paraşütünüzü açınız denmiştir. İkazın kar- şılığı hiddet ve şiddet oldu. Fakat bu, sukutu önlemedi. AKİS/7