29 Şubat 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

29 Şubat 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yardımsevenler Derneği, haklı olarak. I numaralı dernek sıfatını Ayrıca Büyük Elçiliğin kapısında teş- hir edilen çok ince, o nispette de ucuz elişleri ile büyük rağbet gördü. Gene, bu alanda Türkiyenin I numaralı ka- dını da muhakkak ki, Yardımsevenler Derneği Başkanı Dr. Mediha Eldem- di. Dr. Mediha Eldem, otuz küsur yıl- dır ömrünü sosyal işlere âdeta vakfet- miş ve bu alanda türk kadınının varlı- gını göstermesine önayak olmuştur. 19 Şubat 1928 tarihinde kurulan Dernek. Atatürk tarafından adlandı- rılmış ve o günden bugüna faaliyetine daima daha fazla hız vererek, muhte- lif il ve ilçelerde 38 merkez ve 56 şube açmıştır. Derneğin başlıca amacı ve ana prensibi, yardıma muhtaç kimseyi ça- lıştırarak, ona çalışma sahaları açıp, bu imkânları vererek yardım etmek- tir. Bunun yanında, iş yapma imkâ- nından mahrum güçsüzlere, o tahsil- de bulunan gençlere ayrıca maddi ve mânevi yardımlar yapılmaktadır. Der- nek, baş prensibine uygun olarak, yur- dun muhtelif yerlerinde iş atölyeleri değerlendirerek, bunlara satış sahaları açarak, maddi gelir sağlanmasına önayak olmuştur. Birçoğu Dernek malı olan hizmet bi- nalarında nakış, dikiş, trikotaj atölye- leri çevrenin ihtiyacını karşılamakta ve büyük müesseselerden olsun, şahıs- lardan olsun siparişler kabul etmekte- dir. Ankaradaki Genel Merkez bina- sının üst kısmı kız talebe yurdu ola- rak inşa edilmiştir. Dernek gençkız- ların 250 lira aylıkla burada huzur i- çinde tahsillerini yapmalarını sağlıya- rak, ayni zamanda bir kültürel yar- dım müessesesi kurmuştur. Yardım sevme heyecanı ır Büyük Elçiliğindeki suvarede ü- yeler, bir yandan ince ve zarif eliş- lerini misafirlere satmaya çalışırken, bir yandan da Dernek için yeni faal üyeler kazanmaya ve "yardım sevme" heyecanını yaratmaya çalışıyorlardı. Davetliler arasındaki Prof, Dr. Ra- sim Adasal, yeni kitabından, kadının ada da koşuşuyor ve misafirlerini ağırlıyorlardı. Bir yardımseven olan ve Yardım- sevenler Derneği yararına şarkı söyli- yen çok kibar ve değişik tipli Saniye Can ise, o gece Irak Büyük Elçiliğin- de bütün kalpleri fethetmesini ve an- karalılara yardım aşkını aşılamasını bildi. kazandı. Dikkat, Dikkat! Gerici Mesut Suna sayın İnönüye karşı giriştiği meş'um hareketi izaha çalışırken, bazı camilerde verilen vaazların etkisi altında kaldığını söy- lemiştir. Bu sözlerin gerçekle ve olayla olan ilgisini tespit edecek durumda değiliz. Ancak, muhakkak olan birşey varsa o da, 1964 Türkiyesinde, Ramazan ayında, gerici vaizlerin, başkente kadar yurdun her köşesinde rahatça ça- lışmış olduklarıdır. Bunlar, binbir emekle başarmaya çalıştığımız kalkınmayı, ileriye gidişi köstekleyici, akla, mantığa ve hattâ dine aykırı nasihatlarını okur-yaaar bile olmıyan saf ve geniş bir halk kitlesine yaymak üzere, kor- kusuzca ve fütursuzca faaliyet göstermişler, bu yönde kanun ve nizamları çiğnemişler ve en ufak bir takibata uğramamışlardır. Başkentin birçok sokaklarında, kim olduğu bilinmiyen şahısların te- ravih namazı kıldırmak bahanesiyle balkonlara çıkıp ezan okuduklarını bu sütunlarda, geçen yıldanberi, her fırsatta yazar dururum. Hattâ, hattâ Akay sokağının başında, Atatürk Bulvarına iki ein ötede, kim olduğu bilinme- yen bir şahıs, sokak kaldırımlarında, okuyarak ve izbe gibi korkunç bir yerde namaz gösterileri tertipliyerek “halkı dine ve imana davet etmek- tedir. Bu şahısların din ve iman aşkına hareket etmedikleri acıktır. Fakat çev- relerinde pek çok kişiyi aldatmakta ve etkileri altına almaktadırlar. Atatürkten ilham alan, onun yolunda yürümüş olan Habib Burgiba Tu- nusta Devlet dairelerinde, ödevli şahısların, oruç yüzünden ödevlerini aksa- tamıyacaklarını ve kalkınan bir memlekette, en büyük günahın ödevi aksat- mak olduğunu ilân ederken, bizde, ne yazık ki, devlet daireleri mescide çev- rilmiş, mesai saatleri bozulmuş, çalışma intizamı diye birşey kalmamıştır. Ramazanda Kayseri» giden bir ahbabım, öğle vakti, kaldığı otelde ve dışarda yemek bulamamış, halkın geceleri hiç uyumıyarak sahuru bekledik- lerini ve sabah namazım müteakip derin bir uykuya dalarak, iftar vaktini ettiklerini, ekonomik hayatın altüst olduğunu görmüştür. Çalışmayı redde- den ve uykuda geçirilen oruç vaktinin oruç sayılamayacağını söylemek ise bir cesaret meselesi imiş!.. Bugün yurdun herbir köşesinde, masum halk kitleleri gösterişçi, çıkarcı, istismarcı din sahtekârlarının eline terkedilmiş, eski karaborsacılar, Vatan Cephesi kurucuları, sömürgenler. Reform Hükümeti idaresindeki ilerici Tür- kiyede sinsi ve tehlikeli bir yeraltı çalışmasına girişmişlerdir. Bunlar, ne ya- zık ki, kendilerini hiç olmazsa din yönünden ikaz edenleri komünistlikle it- ham edecek kadar da cüret sahibidirler. Ben şahsen, sokaklardan, balkonlardan selâhiyetsiz ve şüpheli şahıslar tarafından okutturulan ezanların bir kısmını tespit ederek ilgililere bildir- dim. Ayrıca Ankara Müftülüğüne telefon ederek, yetkili bir şahsın bu konu- da beni aydınlatmasını istedim. Müftülüğün, yetkili şahıs olarak takdim et- tiği Cemalettin Kaplan, namaz kılınan her düzlükte, her vatandaşın ezan okuyabileceğini bildirdi! Ben. böyle olacağını sanmıyorum Devrimlerimizin kökü din istismarcılığının önlenmesine dayanır. Din almasına sebebiyet veren en büyük r. Büyük Atatürk bunu görmüş, milletimizi bu illetten kurtarmış ve böylece yalnız Türkiyeye değil islamiyete en büyük iyiliği yapmıştır. Din istismarı olan her yerde dine aykırılık vardır, fesat ve kötülük var- dır. Vatan hainleri din maskesi kullanırlar, komünizm dünyanın her yerinde, mikroplarını bu vasatta üretmiştir. Dikkatlerimizi bu noktaya toplamak ve devrimlerimizin kökünü bu pa- razitlerden kurtarmak zorundayız. Jale CANDAN AKİS/29

Bu sayıdan diğer sayfalar: