nn karşılığım oOodaha ilk günlerden başlayarak kestirmişlerdi. Fakat dost amerikan ve ingiliz (hükümetleri işi Birleşmiş Milletlere götürmekte fay- da umdukları için, Türkiye, sonuçtan hiç ümitli olmadığı halde bir kere de bu yolun denenmesine razı olmuştu. Hafta içinde New York'tan gelen haberler, türk hükümetinin anlaşmaz- lığın Güvenlik Meclisine aktarılma- sından fayda ummamakta ne kadar haklı olduğunu açıkça ortaya koydu. Güvenlik oOKonseyinin geçen Salı ve Çarşamba akşamları yaptığı toplantı- lardan sonra, oturumlara. Genel Sek- reter U Thantın isteği üzerine bu Pa- zartesiye kadar ara verilmişti. Genel Sekreter Güvenlik Konseyine sunula- cak her türlü karar suretinin şu ya da bu grup tarafından reddedileceğini bildiği için, meseleyi çıkmazdan kur- tarmak üzere, perde gerisinde ikili gö- rüşmeler yapılmasını daha uygun gö- rüyordu. Üstelik tarafların pazarlığı- na sunmak üzere üç noktalı bir de plân hazırlamıştı. Bu plânda Thant, İngilizlerin isteğine uygun olarak, A- daya milletlerarası bir barış kuvveti yollanılmasını oöngörüyordu. o Fakat, Makariosa bunu kabul ettirebilmek i- çin, kuvvet NATO devletlerinin değil de, ingiliz Devletler Topluluğu üyele- riyle bazı tarafsız devletlerin yollaya- cağı askerlerden kurulacaktı. İkinci o- larak, Genel Sekreter, oMakariosun yollanacak kuvvetin Güvenlik Konse- yine bağlı olması yolundaki isteklerini karşılamak üzere, kuvvet kumandanı- nın doğrudan doğruya kendisine bağlı olmasını, gerekli hallerde (o Güvenlik Konseyinin üç üyesinden kurulacak bir komiteyle temas kurmasını, ancak çok kaçınılmaz hallerde Güvenlik Meclisi- ne danışılmasını teklif ediyordu. Niha yet, bir yandan Adaya gönderilecek milletlerarası barış kuvveti oradaki dü- zen ve güvenliği sağlarken, diğer yan- dan ilgili devletlerce kararlaştırılacak bir arabulucu da Adanın yeni statüsü- nü tesbit etmeye çalışacaktı. İşin doğrusunu söylemek gerekir- se, bu anlaşmazlığı gerçekten gider- mek niyetiyle masa başına oturanlar i- çin bundan daha iyi bir pazarlık ze- mini bulunamazdı. Fakat Kıbrıslı rum- ların amacı anlaşmak değil, Adadaki türkleri basit bir azınlık odurumuna düşürmek olduğu için, U Thant'ın bü- tün tekliflerini bir tarafa iterek 1s- rarla 1960 Garanti Andlaşmasını hü- kümsüz kılacak peşinde koşuyorlardı. Harcadığı bütün gayretlere rağmen. oGenel Sekreter, Kıbrıs rumlarıyla Türkiye, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri arasında ortak bir görüşme alanı bulamadı. Sağırlar diyaloğu irleşmiş Milletlerin ma meseleleri ohemen hiç bilme- yen ve biraz safca Genel Sekreteri üç noktalı plânını taraflara açıkla- dıktan sonra, nünden ve ikili görüşmelere girişti, ilk görüş me U Thant ile Birleşik Amerika- nın Birleşmiş Milletler daimi temsil- cisi Adlai Stevenson arasında yapıl- dı. Stevenson, Genel Sekretere, Ame- rikanın iki konu üzerinde hassaslıkla durduğunu söyledi. bir milletlerarası bunun masrafları için Sam Amcanın kesesine Makarios durup dururken mevcut mil- letlerarası andlaşmaları çiğnesin, son- bir karar suretinin . “Aktif Politika!" Kibris politikasında A.P. aktif politika istiyor. Aktif politika! Türkiye. hadiseler patlak verdiğinde Kıbrıs semalarına jetler göndermiştir. Bu- nu Kıbrısı işgal etmek için yapmadığı doğrudur. Türk jetleri meselenin milletlerarası bir konu haline gelmesini sağlamışlardır. Ama A.P. bunun üstünde ne istemektedir? Zira "aktif politika" pek yuvarlak bir tâbirdir. İzahı lazımdır. Aktif politika? A.P. Adaya çıkartma yapmamızı mı istiyor? Yoksa Af. harp mi ilân etmemizi istiyor? Yahut A.P. yunan adalarını işgal et- memizi mi istiyor? Aktif politika denilince akla gelen bunlardır. Tabii siyasi alanda faal olmak da bir aktif politikadır ama o en yapıldığı, hattâ en ziyade o yapıldığı için A.P. nin meramı bu olama mmayı çözmek için en akıllıca yol, A.P. nın iç palkada ye politikadan ne anladığına bir bakmaktır. A.P. "aktifleşti" mi "AP" diy bağırır. Bunu bütün kongrelerde, toplantılarda bir leit- nst haline za tirir, koroyla tempo tutturur, Sonra, başına bâr sopa iner, aktif A.P. o an Suspus olur ve Genel Merkezlerine tıkılan milletvekilleriyle senatör- leri Başbakana telefon ederler; "Aman Paşam ne olursun, gel bizi kur- tar! Buradan bırakmıyorlar bizi..", A.P. "aktifleşti"' mi tutturur, "Biz plan değil, pilav istiyoruz" diye.. 27 Mayısa çatar,, Orduya çatanları himaye kanadı altına alır, Menderesin boy boy resimlerini gazetelerine bastırır, düğünleri, cenazeleri birer par- ti mitingi haline getirir. Sonra, başına birden gene bir sopa iner. Haydi Genel Başkanları koşar İsmet İnönüye. yalvar yakar olur, "Aman Paşam, bize ışık tut !" diye.. A.P. bazen de Meclis içinde "aktifleşir". Bu biraz, garip "aktifleşme"' dir. Zira A.P. böyle hallerde pasif mukavemet yapar.. Salona girmez, ek- seriyet olmamasını sağlar, bağırır, çağırır, Anayasa der, dikta der. Son- ra, bakar bunların hiç bir faydası yok, olması lâzım gelenler oluyor, her şey kendi yolunda yürüyor. O zaman boyun kırar, gelir süklüm püklüm yerine oturur. Ece ama. A.P. nin iç politikada takip ettiği bu aktif politikayı dış politikada takip etmenin imkânı yoktur Ki.. "Hött!" diye ayağa kalka- caksın, aslanlar gibi kükreyeceksin - Irak İhtilali sırasında Menderesin, dostu Nuri Sait. Paşanın yardımına koşmak için güney doğu hududumuza asker yığmaya kalkışması gibi.. -, sonra sana "Otur yerine, bakalım:" diyecekler ve sen tersyüzü edip, bir şey olmamış gibi pişkin oturacaksın... Politika diye, bu neticeye varmaksızın imkânları azami hadde zor- lamaya derler. Yoksa, insan A.P. gibi olursa dünyada "aktif politika" dan daha kolayı bulunmaz. ra da bunun zararını Amerika çeksin, bu olmazdı. İkincisi, amerikan idare- cileri Makariosun 1960 Garanti Andlaş- masını hükümsüz kılacak türden bir karar alınması isteğine şiddetle kar- şıydılar. Amerikalılar U Thant'ın ile- ri sürdüğü plânı benimseyip destekle- meye hazırdılar, şu şartla ki alınacak kararda (1960 Garanti Andlaşmasına da bir atıf yapılsın ve Türkiyenin mü- dahale hakkı böylece Birleşmiş Mil- letler tarafından da tanınmış olsun. iyi niyetli a- geçen Perşembe gü- başlayarak kollarını sıvadı U Thant aynı ün Stevenson'dan sonra Kıbrıslı ramların Dışişleri Ba- kanı Kipriyanu ile avenesini kabul et- tiği zaman, Amerikanın bu şartının - kolay kolay gerçekleşemeyeceğini anla- bl, VE KA MY dı. Rumlar bütün m alınacak kararda 1960 Andlaşmasına hiçbir atıf yapılmamasını, Kıbrısın toprak bü- Birincisi, Kıbrısa kuvvet yollanırken AKİS/17