mek niyetinde olmadıkları yolundaki teşhisi çabuk doğrulandı. i büyük batılı bunu Atinaya hissettirdiler ve Atinanın muvafakatini aldılar. Maka- riosun daha fazla mızmızlık yapacağı açıktı. Nitekim, yaptı da.. Bir takım mukabil şartlar ileri sürmeye kalkıştı. Ama Amerika ile İngilterenin sıkı tu- tumu karşısında Papaz Başkan için ya- pılacak iki şey vardı: oYa kendisini Rusyanın kucağına atmak -ki Rusya- nın, Kıbrısı kucağına almaktan faz- la hoşlanıp hoşlanmayacağı belli de- ğildir ve Rusya Makariosu, kucağına almadan okşamayı tercih eder görün- mektedir-, ya da Adanın kaderinin Batı Bloku içinde m karara bağlanmasını kabul e İngiltere ve peri yo Papaz Başkana açık açık söylediler. Haftanın ortasındaki Çarşamba ül ati bir gün olarak, Lefkoşede keşif bir dip- KIBRIS OLAYLARI lomatik faaliyetle geçti. Bilhassa İngi- lizler, Papaz üzerindeki müs- bet netice vereceğinden ümitvardılar. Aksi bir ihtimalin ne kadar vahim ha- diseler doğurabileceği Makariosa ha- tırlatıldı. Fakat bu arada, hem Yunanis- tanda, hem de Kıbrısta tahrik edilmiş ve hisleri alevlendirilmiş kütleler so- kağa dökülmekte gecikmediler e Ted- hişçiler işi daha da ileri götürüp Kıb- Ne var bunda şaşacak ? gbrısın Papaz Başkanı, fransız Le Monde gazetesinin anlaşılmaz bir sebepten dolayı türklere kargı olan muhabiri Eric Rouleau'ya bir demeç vererek, görüşlerini söylemiştir. Bu demeçte, üzerinde dikkat ve ibretle durulacak noktalar vardır. Makarios şöyle demektedir: “At- lantik Paktının ir üyesi, muh- temel bir türk müdahalesine karşı en ufak bir itiraz sesi yükseltmemiş- tir. Londra Konferansında Bay İnö- nünün temsilcileri, gerekirse memle- ketimizin taksimini türk ordusunun zorla gerçekleştireceğini söyleyecek kadar ileri gitmişlerdir. dığımız bilgilere göre İskenderuna türk kuv- vetleri yığılmaktadır. Bizim gözümü- zü korkutmak istiyorlar. Fakat u- mumi efkar şunu bilmelidir: Ada- nn parçalanmasına bütün gücü- müzle karşı koyacağız! Belki bir baş- piskoposun şiddetten bahsetmesi doğ- h ru görülmeyebilir. ep karşı nasıl savaşmayabi- Makariosun Türkiyenin müdaha- le hakkı konusundaki görüsü şudur: "Bu sözümona hak anlaşmaların ha- talı bir tefsirinden ileri gelmektedir. Bunu meşru göstermek için türk ce- maati hadiseler çıkarabilir. Ama o halde bile, mütehassıslar demektedir- ler ki, müstakil bir memlekete bir- likler gönderilmesi ancak o devle- tin rızası ve Güvenlik Konseyinin it- tifakla muvafakatine bağlıdır. Ben bir hukukçu değilim ama, bu görüşü tamamen paylaşıyorum, Papaz Başkan anlaşmalar konu- sunda ise şöyle demektedir : "Bu andlaşmalar Kıbrıs halkına, istikla- lini kazanmasından önce zorla kabul ettirtilmiştir. Bu bakımdan gayrimeş- ur. Milletlerarası münasebetler- de çözülemeyecek izdivaçlar veya e- Makarios Hukuk değil, guguk! bedi bağlar yoktur." Bu sözler, Kıbrıs Meselesine ışık- ların en güzelini getirmektedir. Bu sözlerden anlaşılan bir başka husus, Makariosun sadece hukukçu olmadı- ğı değil, hukuktan da hiç bir şey an- lamadığıdır. Eğer andlaşmalar ko- nusunda herkes bu fikre sahip olsay- dı, dünyada andlaşma diye bir mef- hum bulunur muydu? Bugün bir ve- sikanın altına imzanı atacaksın, o vesikanın sana sağladığı nimetleri a- lacaksın, ama aynı vesikayla yüklen- diğin vecibelerin itasına sıra geldi- ğinde "Milletlerarası münasebetler- de çözülemeyecek izdivaç yoktur" di- yeceksin! Bu, "Hitler Mantığı" dır. Bitlerin mantığının dünyayı da, kendisini de nereye götürdüğü ise herkesin gözleri önündedir. Andlaşmalar gayrımeşrudur! Mü- kemmel, o halde, Kıbrıs Devletinin kurulması da gayrımeşrudur. Zira bu devlet o anıtlaşmalarla kurulmuştur Ama bizim Papaz çok akıllıdır: And taşmaların Kıbrıs Devletinin kurul- masını tescil eden kısmı meşrudur. Türkiyeye haklar tanıyan kısmı gay- yetkiler veren kısmı gayrı meşrudur. Meşru olanın ne, gayrmmeşru ola- nın ne olduğu hususu tartışılabilir a- ma, herhalde bu sözlerin ve bu tu- tumun gayrıciddiliği üzerinde hiç kimse bir şey söyleyemez. Paktına dahil hiç bir üyenin, Türki- yenin müdahalesine karşı hiç bir iti- raz sesi yükseltmemiş olmasının pek basit sebebi bu pakt üyelerinin mil- letlerarası andlaşmalar konusunda bambaşka prensip ve telakkilere sa- hip olmalarının neticesidir ve bunda şaşılacak hiç bir şey yoktur. Millet- lerarası münasebetlerde çözüleme- yecek izdivaçların olmayacağı aşi- kardır. Fakat milletlerarası münase- betlerde izdivaçların çözülmesinin bir yolu vardır ve bu yol, Makariosun şiddet yolu olmaktan çok uzaktır. Hem Papaz Başkanın üzülmesi için hiç bir sebep yoktur. Türkiye de iz- divaçın artık devam etmeyeceği fik- rini kesin olarak benimsemiştir ve ayrılığı, dünyaca kabul edilmiş me- deni usullerle mutlaka sağlayacak- tır. Makarios işine geleni kabul ede- cektir, işine geleni kabul etmemek i- çin şiddete başvuracaktır ve buna karşı hiç bir şey söylenmeyecektir. Papazın o hergün pilav yediğini Makariosa kim söylemiş ki?