bulunmayı kararlaştırıp dağıldılar. İş, bu kada rla. a kalmadı. Dağıl- bol bol ve poz poz resimleriyle süslen- miş bir sayfada dördüncü "ifşaatçı" da sahneye çıktı. Bu, iki yıldır kendi adına bir şirket kurmuş, bu şirkete filmler çeviren Evrim Ferdi. Gençkadın, hem yapımcılara yük- leniyor, hem de kendi adına niçin şir- ket kurduğunu ve niçin yalnız bu şir- kete filmler çevirdiğini (o açıklıyordu. Buna göre, ayni "yatak odası" teklif- leri Fere de yapılmıştı. Kendisinin ke- narda köşede kalmasının, bir türlü Şo- ray, Sayar ayarı oOolamamasının tek sebebi, bu tekliflere kahramanca gö- güs gelmesinden geliyordu ve naçar kaldığından kendi adına şirket kur- muş, yakasını bu "azgın" yapımcıların elinden ancak böylelikle (o kurtarabil- mişti. Ferin yatak odası halâ bakirdi ve annesinden başka o odaya giren tek bir yabancı insan olmamıştı. Yapımcılar, obu şiddetli saldırılar karşısında ne yapacaklarını daha be- ter şaşırdılar, "İfşaatçılar" ın hepsini çok yakından tanıyorlardı. İlk düşü- yuna götürülmüş bir mesele karşısın- da ilk olarak akıllılık gösterip (o ayni seviyeye inmediler, Fakat susmak da bını versin, hesabını!." diye ortalığı tozu dumana katıyordu. "İçimizdeki Şeytan"lar akat, ne olursa olsun bir açıklama, F a da bir düzeltme o zorunluydu. Halk gözlerini dikmiş, ne diyecekler diye yapımcıların ağzının içine bakı- yordu. Susmak, saldırılanı (o kabullen- mak anlamına gelecekti. İlk yüksel- tilen ses, biraz zayıf, biraz kısık çıktı: Yapımcılar, "İfşaatçılar"ı dinlemeden ir karar vermeyeceklerdi. Hele gel- sinler, bir dinlensinler, aralarındaki o "şeytan ruhlu, hainler" bir bir ortaya çıksın, sonra çaresine (o bakacaklardı. Çare dedikleri de "hainlere aramızda yer yoktur" dan öteye (o geçmiyordu. Yalnız, ne "İfşaatçılar" yapımcıların karşısına geliyorlar, one yapımcılar herhangi bir harekete girişiyorlardı. Olay, gide erek önemini kaybetmeye başladı ve "ifşaatçılar" okurla seyirci gözünde yeni bir reklâm oyununun oyuncuları, yapımcıları da bu kahve döğücülerinin nın. deylcilerı kabul e- dildi. Gerçek problem ise, ortalarda yetimler gibi kalakaldı. SİNEMA AKİS/31