KIBRIS OLAYLARI rıstaki Amerikan Elçiliğine bomba at- tılar. Bu hareketin onlara ne kazandı- racağı malüm değildir. Ancak bu, A- tina ve Lefkoşede bir kuvvetli hükü- met olmadığı, buna mukabil Ankarada sağlam, kendinden emin ve memleke- tin gerçek kuvvetlerinin güvenine sa- hip bir hükümet bulunduğu intibaını dünyanın dört bir tarafında hemen u- yandırdı. Bu hafta dünya basını, ter ay önceye nazaran 180 derecelik bir fark göstermektedir. Her tarafta övü- len türklerin ve Türk Hükümetinin gösterdiği anlayış, itidal ve basiret, her tarafta yerilen Makariosun sarsak. kö- tü niyetli, anlayışsız ve tehlikeli (otu- tumudur. Dünya umumi efkârı işin aldığının delilini oteşkil (O etmektedir. Bundan başka çıkar yol olmadığı ka- naati her gün biraz daha kuvvet Ka- zanmaktadır. Zaten Amerikanın kol- larını sıvayıp işin içine girmesi de Du- nun neticesidir. Birinci kısmın sonu Hal böyle olunca, Londrada, Konfe- ransın "Birinci Kısım'"ının tamam- landığı ilân edildi. Kıbrısta, geçen Noelde patlak ve- ren çarpışmalar başladıktan sonra toplanan Londra Konferansının gün- deminde iki önemli mesele vardı. Bun- ların birincisi, Türk Hükümetinin is- mek, Adaya yeni bir düzen vermek ge- rekiyordu. Birinci Kısımda halledilen, birinci mesele oldu Bu netice, ne kadar geçici ve kısa ömürlü görünürse görünsün, gene de memnunlukla karşılanmak gerekir. Çünki başlangıçta tarafların her ko- nudaki görüşleri birbirine o kadar ay- kırıydı ki, Konferanstan bir sonuç çı- kacağını düşünmek bile insana yersiz geliyordu. Bir anlaşmaya varılıncaya kadar or- taya çeşitli engeller çıkmış, toplantı, birkaç kere, hiçbir sonuca ulaşamadan dağılmak tehlikesi geçirmiştir. Fakat İngilterenin, sonuçları ne olursa olsun. Parti liderleri Kıbrıs konusunda aydınlandıktan sonra Başbakanla Suya eren ayak başında "Canım; bir küçük adada bir avuç müslüman zam-zum edip duru- yor; girsinler rum ekseriyetin o idare- sine, ne var patırdı çıkaracak" diye Makariosu ohanlı görmeye çalışırken meselenin altında çok daha ciddi hu- susların obulunduğunu, oMakariosun Rusyanın oyununu oynadığını, Âkde- nizdeki müvazenenin bozulabileceğini ve o "küçük ada"nın bütün dünya ba- rışım tehlikeye düşürebileceğini farke- dince ayılmıştır. Şimdi söylenen "Bu Makarios kendini ne zannediyor? Bir sözleridir. Bu. federatif sistemin ne kadar yol AKİS/10 rarlâ üzerinde durduğu, Adada düzen ve güvenliğin yeniden kurulması me- selesiydi. Gerçi çarpışmalar başladık- tan sonra Türk Hükümetinin ısrarıyla Kıbrısa gönderilen ingiliz ( birlikleri çarpışmaların iyi kötü kesilmesini sağ- layabilmişlerdi ama, çeşitli sebepler- le, İngiltere bu kuvvetini devamlı o- larak Kıbrısta tutmak istemiyordu.. Londra Konferansının gündemin- deki ikinci mesele Adaya yeni bir sta- tü vermek meselesiydi. Kıbrısta olup biten son olaylar, buradaki türk ve rum topluluklarının artık bir arada yaşayamayacaklarını açıkça göstermiş- ti. Bu bakımdan, iki topluluk arasın- daki bağıntıları yeniden gözden geçir- eninde sonunda Kıbrıstan elini aya- gını çekmek istediği (o anlaşılınca, iyi kötü bir anlaşmaya varmak gerekmi ve ancak bundan sonra bir görüş bir- liğine varılabilmiştir. Onun için, Kon- feransın hiç değilse Adadaki sükün ve güvenliği korumak için bulduğu çare, Batı dünyasında gelecek için ümitli bir başlangıç sayıldı. Kızgın kediler Buna mukabil, varılan netice, hükü- metlerine rağmen Yunanistanda ve Kıbrıslı rumlar arasında infial yarat- tı. Yunanistandaki infial tamamen his- sidir ve haksızdır. Bir menfaate da- yanmamaktadır. Yunanistanda aklı başında herkes bilmekte, anlamakta-