SİNEMA AKİS/34 Martin Ritt'in filmi "Five Bran- ded women - Beş Lekeli Kadın" ise sözü edilen bu Uç türün de dışında bir filmdir. Yani, savaşa karşı mıdır, -sa- vaştan yana mıdır, yoksa ikisinin or- tasında mıdır, işin o yanı, seyredilen film boyunca bir türlü anlaşılıp orta- ya çıkarılamamaktadır. "Five Branded Women - Beş Lekeli Kadın"ın konusu OÜgo Pirro'nun bir romanından alınmıştır ve senaryo ya- zan İvo Perilli'dir. Hikaye, İkinci Dünya Savaşı ve işgal altındaki Yu- goslavyada geçmektedir. Ana mekân bir küçük Yugoslav şehridir. o Serkeş ve kızlara düşkün bir Nazi çavuşu -Steve Forrest -, şehirdeki beş genç kadınla ayrı ayrı ilişki kurar. İşgal sürdürülürken, bu anda partizanlar da gizli mukavemet hareketine giriş- mişlerdir. Olay duyulur ve birgün ser- keş Nazi çavuşu partizanların saldı- rısına uğrar, yaralanır. Kendisiyle 1- lişki kurmuş beş genç kadın da par- tizanlarda ele geçirilerek ibret için saçları dibinden kazıtılır, ayrıca ye- nilgiyi açıklamamaları için de işgal kuvvetlerince şehir dışına sürülür. Ka- dınlar -Jovanka: Silvana Mangano. Daniza: Vera Miles, Marja: Barbara Bel Geddes, Ljuba: Jean Moreau ve Mira: Carla Gravine -, toplumla olan bağlan kopuverince kendi başlarının derdine düşerler. (o Yalnızlık, giderek onları birleşmeye ve birlik olmaya i- ter. Yola düşerler ve durmadan gider- ler. Varacakları bir hedef, elde ede- cekleri bir amaçları yoktur. Köylerden yiyecek içecek çalarlar. İçlerinden Mi- ra, gebedir ve doğumu yaklaşmakta- dır. Amaçsız ve hedefsiz ormanda bir çeşit Robenson hayatı yaşamaya kal- kışan beş "lekeli" kadın, beklenmedik bir anda partizanlarla (o karşılaşırlar, Üstelik bu karşılaştıktan partizanlar, kendilerini sürgüne gönderten ve saç- larım dibinden kazıtanlardır. Kadın kişiliğinde beklenen tepki olmaz. Tam tersi, vatanseverlik ve toprak duygu- lu birdenbire ön plana çıkar ve se- yircinin şaşkın bakışları altında beş "lekeli" kadın, partizanların safların- da işgalci almanlara karşı silah çekip ateş etmeye, barikat kurup yol kes- meye başlarlar. Gerekli oluşumun ne senaryocu ve ne de rejisör oelinden verilme gerekliliği duyulmamıştır. Ara- ya yama gibi sokuşturulan sözde bir insancıllık -işgal kuvvetlerinden Re- inhardt (Richard Basehart) ile Par- tizan Ljuba'nın karşılıklı davranışla- rı- tabii olarak havada kalmakla ve hiç birşey anlatmamaktadır. Havada kalan çabalar gss ve işgalcilerle partizanlar ara- sındaki çekişme uzayıp gider. Filme konulması zorunlu olan kadın-erkek ilişkisi - yâni aşk - için de yine uydur- macılığa (obaşvurulur. (o Partizanların kendi aralarında kurdukları yasaları -ya da savaşın insanların (o kafasına yerleştirdiği merhametsizliği- o belirt- mek için iki partizan birbirlerine â- şık olurlar Bu, birinci merhaledir. Ar- dından gelen de ayni kurtarıcı yolun denemesidir. Birinci, ikinci partizanlar arası aşk -Daniza (Vera Miles) ile Branco (Harry Guardino) ve o Velko (Wan Heflin) ile Jovanko o (Silvana Mangano) - ile sözde insancıllık var- yasyonu aşk -İşgalci Reinhardt (Ric- hard Basehart) ile partizan ILjuba (Jean Moreau) arasındaki - birbirini hiç bir zaman tutmamakta, her üçü de havada asılı kalmaktadır. Asılı kal- maktadır, çünkü senaryocusu ile re- jisör Ritt'in bunlardan doğma bir olu- şumda söylemek istedikleri hiç birşey yoktur. Yalnızca bir süs, bir sinema i- çin şart unsur olarak bunları koy- muşlar ve gereksizce kullanmışlardır. Martin Ritt, filmi "Five Branded Women - Beş Lekeli Kadın"la seyirci- sine neyi vermek, neyi söylemek iste- miştir? Gerçekte hiç birşey! Amaç- sız, dilsiz bir rejisör olarak (o - sıkıcı Hollywood damgalı mizanseni dahil - eline verilen senaryoyu bir çeşit foto- roman biçiminde resimlemiş ve öylece ortada bırakmıştır. Oyuncu - rejisör alışverişi de Ritt'in lehine değildir. Eldeki iyi, ya da kö- tü -ki iyiler büyük çoğunluktadır - o- yuncuların hiç birinden gerektiği ka- dar yararlanmamıştır, yararlanma ge- reğini duymamıştır. o Herkes ortalık yerde gezinmekte, sırası gelince kame- ra karşısına çıkmakta, söylemesi gere- ken sözü söyleyip çekilmekte, kısaca- sı yalnızca sesli resim çektirmektedir. Televizyondan ve tiyatrodan sine- maya geçmelere bağlanan umut, ger- çi bir Martin Ritt'de başlayıp bitme- mektedir ama, Ritt örneğinin getirdi- ği gerçek A.B.D. sineması için hayli korkuludur: Hollywood, nerden ge- lirse gelsin, nasıl gelirse gelsin, her rejisörü kısa samanda kendi bünyesi içine çekip ohalletmekte ve kişiliğini çarçabuk yok etmektedir. Ritt, bunun canlı örneğidir.