16 Kasım 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

16 Kasım 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ss İ Filmler Martin Ritt'in Jgpoliywood sinemasının son on o yıl- lık geçmişinde yer alan genç kuşak rejisörlerinin büyük bir o çoğunluğu doğrudan doğruya televizyonculuktan —çok az bir kısmı da Brodwayden— gelmektedir. Sinema ile televizyonun ve tiyatronun birleşik yanları, işe ön- ce tiyatro ve televizyonda (başlayan olmaktadır. mede, bugün en az dokümantercilik o- kulu kadar yararlı sayılmaktadır. Be- lirli ilkeler ve kalıplar içinde sı kalmış Hollywood sineması, kendi çinden yetişecek iyi sinema Malan katiyen bir ortam hazırlamamaktadır. Gerçek Hollywood'lular üç yoldan gel- mektedirler: ya senaryoculuktan, ya rejisör yardımcılığından, ya da mon- tajcılıktan, Televizyon-sinema alışve- rişi, montajcılık ve senaryoculuk o yol- larını tamamen kesmiştir. Üçüncü ve son yol ise, yorucu ve üzücü bir yol- dur ki, tercih eden pek çıkmamakta- dır. Rakip olma korkusunun sürdürül- düğü, yıllar gelip geçtikten, köprülerin de altından çok sular aktıktan sonca televizyon-sinema yakınlaşması, tele- vizyon için çekilen filmlerin sinema için yeniden çekimleriyle (e başlamıştır. Sinema kadar yaygın ve etkili olma gücünden-hiç olmazsa şimdilik-yoksun bulunan televizyon, bu yeni "centilmen "na pek karşı çıkmamıştır. Böylece, sinemadan kendine oçekmiş- olduğu oyuncuların bir çeşit de kefa- retini ödemiş olmaktadır ki, bu durum televizyonun da işine gelmektedir. Bugün Hollywood'da umut bağla- nılan genç kuşak rejisörlerinden me- selâ bir Sidney Luvnet, bir John Fran- kenhelm'er, bir Robert Muligan ve bir Martin Ritt sinemaya tiyatro ve tele- vizyon yolundan geçip gelmişlerdir. Martin Ritt. 1919 doğumludur, New York'ludur. Babası mühendisti. Ritt, ilk gençlik yıllarında uzun bir süre bir kasap yanında çıraklık etti. Kolej- de sporla uğraşmasının yanı sıra, ti- yatro ile de yakından ilgilendi. Yalnız du. Kolej sonun n'ın ya- nında iş buldu, Kazan o sıralar "Gol- den Boy - Altın Yumruk" oyununu sahneye koymuştu, sürdürüyordu. Bir yıl süreyle genç Ritt, John Garfield'in "Altın Yumruk" daki rolüne çıktı, son- ra başka bir tiyatroya geçti, orada da çeşitli roller oynadı. Savaş patlak ver- diğinde, Ritt, oyunculuğu bırakmak NEM A zorunda kaldı ve askere gitti. Dönü- şünde ise, Broadway sahnelerinde bu defa oyuncu olarak değil de rejisör olarak boy vermeğe başladı. Sahne- ye koyduğu oyunlarla ilgiyi üzerine çektiği pek söylenemez. Fakat Arthur Miller'in ünlü oyunu "A View From The Bridge - Köprüden Görünüşü Van Heflin ve Eileen Heckert ile sah- neye koyduğunda. Ritt, adından bek- lenmedik bir anda söz edilmeye baş- landı. Yollar açılmıştı. Önce televiz- yonda bir küçük deneme devresinden sonra 20th Century Fox ile hemen bir anlaşma izmaladı ve "No Down Payment - Maaşsız İş" ve Paul New- man, Joan Woodward. Lee Remiek, Anthony Francoisa ve Orson Welles ile de "The Long, Hot Summer - Aşk Mevsimi"ni çevirdi. Daha sonrakiler B.. ve ikinci filmler, gerçi tiyat- rodaki "Köprüden Görünüş"ün ba- şarı oranına ulaşamadılar ama, Ritt'in sinemadaki kişiliğini ortaya koymaları bakımından yine de önem taşıyorlar- dı, üçüncü filmi, Paramount adına çevirdiği o "The Orkide"ydi. New York'un kenar köşe mahallelerinden birinde ogeçen olaya göre, eski bir haydut, mensup olduğu çete tarafından öldürülüyor ve dul ka- rısı da o çeteden biriyle uzun süren çekişmelerden sonra evleniyor ve ço- cuğuna baba buluyordu. Ritt, "Kera Orkide" de kendisinden (o beklenileni pek veremedi. Sinemanın acemisi de- ğildi, değildi ama, konuları işlerken, ya da olayı anlatırken anlaşılmaz Ut tutukluğa gidiyor, bu yüzden de tiyat- rodaki rahatlığını büsbütün kaybedi- yordu. "Aşk Mevsimi" ve "Kara Orkide"- den sonra yurdumuzda gösterilen Ü- dördüncü - women - Beş Lekeli Kadın" -bir A.B.D. - İtalyan ortak yapımı ürünüdür ve kalabalık oyuncu kadrosuna karşılık, Ritt acısın- dan yine de başarılı bir film değildir. Savaş filmleri Bütün ulus sinemalarında başlangı- cından bugüne iki türlü savaş fil- mi çevrilmektedir. Bir, savaşa 'karşı olanlar; yâni savaşın kötü yanlarını, karanlıklığını, çirkinliğini ve gereksiz- liğini gösterenler; bir de, savaştan ya- na olanlar. Savaştan yana olanlarda kahramanlık, bayrak ve savaşın ge- rekliliği söz konusu edilmekte ve se- yircinin ulusal duyguculuk yanı alabil- diğine sömürülmektedir. Bir de bu iki tür arasına sıkışmış kalmış üçüncü bir tür vardır ki, onlarda da ortada ka- lınmakta, savaşın ne gerekliliğinden, ne de gereksizliğinden söz açılmak- ta etliye sütlüye pek karışmadan,; ko- nusunu savaş Sırasında geçen bir o- laydan alan herhangi bir hikâye anla- tılmaktadır. Her üç türün ustaları vardır, her üç türün bu ustaları işle- rini usturupluca okotarmakta ve hiç bir "kör kör parmağım gözüne" ye git- memektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: