ŞEHİR Seller Kabına sığmayan dere Şaat akşamın beşini hayli seçmişti. Tartışmakta oldukları teknik ko- nunun inceliklerine dalmış olan genç mühendislerden biri pencereye göz- atınca yerinden sıçradı: " — Aaa, taşkın!" diye bağırdı. Öteki de ne olduğunu merak et- miş, pencereye koşmuştu. Görünüş gerçekten heyecan vericiydi. Yaz bo- yunca, hattâ kışın ortalarında sâkin sâkin kendi hâlinde akan dere, öğle- den sonra yağan yağmur ve dolunun etkisiyle birden kabarmış, çoğunluk" la fakir halkın oturmakta olduğu ma- haileye doğru taşmağa başlamıştı. Mühendislerden biri pencereden gör- dükleriyle de yetinmeyerek binadan çıktı, taşkının en şiddetli olduğu köp- rü dolaylarına kadar indi. Ö yayalar için geçilemez hâle gelmişti. Olay, önceki hafta Salı günü, An- karanin tam göbeğinde, dergi ve ga- zetelerin topluca bulunduğu Rüzgârlı sokaktan sadece birkaçyüz metre u- zakta geçiyordu. 6u yıl biraz fazla yağışlı giden mevsimin de etkisiyle, zaten az-çok alışkın oldukları bu manzaraya, o semtin halkı artık sık Şık tanık olmağa başladılar. Bundan beşbuçuk yıl kadar önce bir Eylül günü, ortalık günlük gü- neşlikken, yine aynı dereden -Bent- deresinden- gelen korkunç selin önü- ne kattığı 172 vatandaş, hayatlarını kaybettiler, o zaman 40 milyon lira tahmin edilen zarar ve hasar mey- dana geldi. Bu felâketin üzeninden daha dört yıl bile geçmeden, 1961 Haziranında yeni bir taşkın oldu, Ankarada sel basmadık pek az semt kaldı. Yine bir hayli zarar ziyan oldu ama -çok şükür ki-, bu sefer can kaybı azdı! İşin aslı Bütün bu felâketlere sebep olan ta- biat olayları nelerdir ve çevrede yaşayan insanların bu sebeplere ne oranda etkisi vardır? Yağışların, se- beplerin en başında geldiğinde o hiç şüphe yoktur. Ama jeolojik (o çağlar- danberi yağan yağmurların, yerin yü- zeyini kararlı bir şekle soktuğu da bir gerçektir. Yani, normal şartlarda böyle olayların meydana gelmemesi gerekirdi. Oysa ki, Ankarada eski- den pek sık görülmeyen bu taşkın- lar son yıllarda listelemeğe başlamış- CİLİ K tır. O hâlde, ortada değişen birşeyler vardır. İşte bunun nedenini araştırmak üzere, 1961 Haziranında, o sıralarda Devlet ve Hükümet Başkanlığı gö- revlerini üzerine almış bulunan Ce- mal Gürselin emriyle, Ankara Valisi- nin başkanlığında, Devlet Sn işleri, Orman Genel Müdürlüğü ve Toprak - Su ile İmar ve İskân Bakanlığı yet- kili temsilcilerinin katıldığı bir ko- mite teşkil edildi ve Ankara şehrini tehdit eden taşkınların ve sellerin önlenmesi için çalışmalara başlandı. Devlet Su İşleri, bu çalışmalarda, yağmur suları derelere (katıldıktan fakat doğru sonuçlar veren bir me- tod da uygulanıyordu. Köylülerin hububat öğütmek için kullandıkları “dibek taşlan" bu amaçla kullanıldı. Taşın oyuk kısmına biriken suyun derinliği, bir gün önce yağan yağmu- run milimetre olarak değerini iyi bir yaklaşıklıkla veriyordu. Genç mühendisler (o çevreyi iyice incelediler, yağan yağmurun eşdeğer olduğu noktaları birleştirerek, yağış haritaları çizdiler. Sonunda görüldü ki, başkenti tehdit eden en şiddetli yağışlar, Elmadağın Kayaşa bakan yamaçlarında ve Dikmen sırtlarında oluyordu. Buralarda toplanan sular çoğu yerde ot bile bitmeyen yamaç- lardan hızla derelere inerek, başkent- te tehlike yaratan taşkınları doğuru- yordu. Bu sular, özellikle Çubuk barajı Seller altında Arikars Sebebi belli afet sonra alınması gereken tedbirleri in- celiyecekti. Orman Genel Müdürlü- güyle Toprak-Su, yağışların müm- kün mertebe yavaş bir şekilde dere- lere katılmasını sağlayacak çareleri araştıracaklardı. İmar ve İskân Ba- kanlığı ise, dere yataklarına ev -da- ha doğrusu gecekondu- kurmuş va- tandaşlarla ilgili hususları inceleye- ceklerdi. Hemen görüleceği gibi (o problem çok yönlü, çok bilinmeyenli ve çö- zümleri de çok çeşitliydi. Bu bakım- dan, böyle bir "koordinasyon komi- tesi"nih kurulması çok (yerindeydi. Ama, bu "koordinasyon"dan kısa bir süre sonra ortada eser kalmadı. Ni- tekim DSİ, çalışmalara, işin önemine yakışır bir yön verdi, derhal çevre- deki köylere ekipler çıkararak, yağan yağmurun miktarım kestirmeğe Ko- yuldu. Bunun için "dededen kalma", yönünden gelen Çubuk çayına, Kayaş istikametinden gelen Hatip çayına, Kolejin yanından geçerek Sıhhiyeden Gençlik Parkına doğru akan İncesu deresi ve Bahçelievlerle Anıtkabir a- rasından geçen Dikmen deresine ka- rışmaktadırlar. Yağışın derelere inti- kali nekadar çabuk olursa taşkın teh- likesi de okadar büyük olacağından, çorak yamaçları ot biter duruma ge- tirmek, meyva bahçeleri, otlaklar ye- tiştirmek, toprak yamaçlarda topra- ğı tutacak teraslama veya o çitleme yapmak gerekmektedir. Hattâ bazı yerlerde yeniden orman yetiştirilme - si bile düşünülebilir. Göçmen Şehir Bütün bunlardan başka, başkentte birden artan nüfusun yarattığı problemlerden olan iskân meselesinin çözümlenmesi de şarttır. Dere yatak- larına gecekondularını yerleştiren,