KÖŞEDEN ALARM İlkalarm, 1961 yılında, lig maçlarının sonuna yaklaştı- ğı Nisan ayında verilmişti .O zaman Futbol Federas- yonu Başkanı, bir danışıklı döğüş söylentisinden duydu- ğu üzüntüyü ve hâdiseyi anlatıyor ve aynen şöyle di- yordu: "Bunlar ciddi kulüplerdir, şike maç yapmazlar". Her ihtimale karşı tedbirli davranacağını da sözlerine ilâve etmeyi lüzumlu görmüştü. O tarihte yayınladığımız bir yazıda sorumluların dikkatini çekmiş ve dilimiz döndüğü kadar tedbirin öne- minin büyüklüğünü belirtmeye gayret etmiştik. Alınan tedbir ne idi, ne yapılmıştı, bilmiyoruz. Ancak, 6 Şubat 1963 tarihini taşıyan bir gazete, bu sefer de, Orhan Şe- ref Apakın ağzından, "Şike maç yapan kulüplere ağır ceza verileceğini, bir müracaat vukuu halinde de tah- kikat sanılacağımı" haber veriyor. Bu bir müjde değil- dir. Spor dünyasında "Şike" diye, bizim bildiğimiz, da- nışıklı döğüşe derler. Danışıklı döğüş, sporun tarifi ile dahi bağdaşamayan bir davranıştır. Sporu karakterize eden, ona eğitim alanındaki değerini veren bütün vasıf- larını birden harcamadan danışıklı döğüşe gitmek müm- kün değildir. Ya spor olan yerde danışıklı döğiiş olmaz; ya da danışıklı doğuşun bulunduğu yerde spor yoktur. Şike maçı, maç tâbirine bakıp da yeni bir soysuzlaşma saymamak lâzımdır. İnsanoğlu, sporu menfaate vasıta kılmasını öğrendiği gün, şikeyi, yâni danışıklı döğüşü de keşfetmiştir. e Ye ve kurallara bağlanmış sporun .beşiği olan eski Yunanistanda paliğapcıarın ii tuttukları imi döğüşleri! ve buna karşı toplumun sert tepkilerinin feri bilinmekte- dir. O günden bu yana danışıklı döğüş hep profesyone- lin kullandığı, endüstri haline gelen sporun istismar et- itği bir aykırı düzendir. Boks organizatörü şike tertip- ler ve profesyonel boksör buna âlet olur. Pankreas gü- reşlerinin yn şike teklif eder ve güreşçi buna razı olur. umi bir deyimle, bu düzen müşteri kzışlırmak için işler. Bir takımın bütün fertlerini sa- tın almanın e takım sporlatında profesyonel de olsa, şike azaltmaktadır. Bununla beraber, pro- fesyonel teniste, "brofesyonel emin ve hatta fut- bolda, skandallere değilse bile, dedikodulara konu teş- kil etmiş hâdiseler son yirmibeş yılın spor tarihinde gö- rülmüştür. Şöyle üstten bir bakış bile danışıldı döğüş ün müşte- ri kızıştırmak ve bu yoldan para sızdırmak için yapıldı AKİS/36 Vildan Aşir SAVAŞIR ğını açıkça göstermektedir. Şu halde, para kazanmak bahis konusu olmadığına göre, amatör sporda bunun yeri olmamak lazım gelir. Halbuki sporun kontrol dışı kalıp, soysuzlaşma istidadı gösterdiği yerlerde amatör- lerin de şike oyunlarına başvurdukları nadir değildir. Bizde yağ pehlivanlarının danışıklı döğüşleri söyle- nir, bilinirdi. Modem spora geçişimizden sonra arkadaş veya takım kayırmayı hedef tutan danışıklı döğüşlere -filân müsabakaya girmeme, oynadığı bir takımda adanı eritme iddiası bulunmayan Mr maçı isteyerek kaybet- me gibi- rastlandığı olmuştur. Futbol Federasyonu Re- isinin ağzından öğrendiğimiz hâdise, profesyonel bir sporda cereyan etmekte ve hedefini' 4e biraz farklıca seçmiş bulunmaktadır. ma ne olursa olsun, menfaat uğruna olmuştur veya olmaktadır. Hâdisenin elem veren tarafı, Futbol Federasyonunu değil, örer bir eğitim müessesesi olduğunu tak- dir etmesinde kati zaruret bulun. den Terbiyesi Teşkil ve bunun başındaki sorumlu Bakanın el iu lüzumlu kılan özelliği şudur: (Profesyonel türboleğkl tarafından oynanmış olmasına rağmen ta- kımlar, amatör kulüplerin takımıdır. Maç, amatör spo- run yönetiminden ve geliştirilmesinden sorumlu bir teş- kilâtın idare ettiği bu müsabaka sisteminin içinde yer almaktadır. Davranış, bunun getireceği kazancı bir ta- rafa koyun, bir yönü ile, lig içerisinde kalmayı hedef tutmaktadır. Mn lig maçları, profesyonellerin oynadığı Ligden ibaret değildir. Basketbolun, Mi rain bütün Türkiyede amatör ligleri vardır. lik sporumuzun temelini de, bu liglerin içerisinde “spor, spor içindir" diye ter döken çocuklar teşkil etmektedir. Amatör gençlik, teknik ustası diye örnek aldığı profes- yonel şöhretlerin hilelerine, tutulma çaresi olarak kul- landığı düzene heves edecek, onu taklit edecek olursa, her şeyden ümidi kesmek lâzımdır. Bu bir kere yol eder- se, arkasından gelecek mânevi çöküntüye millet olarak devlet olarak göz yummaya ve katlanmaya imkân yok- tur. Teşkilât sorumludur, vazifelidir. Ancak, Basın da vazifelidir, seyirci de, öğretmen de vazifelidir. Sporu değil, gençliği konuşan ve düşünen herkes vazifelidir. Telkin, iyi yolu gösterme, öğüt, polis tedbiri, ceza, ne varsa seferber edip, kullanmalı, ilk alarm işaretini ik yıl önce vermiş bulunan danışıklı döğüşe doğru soysuz laşmanın önüne geçmelidir.