YURTTA OLUP BİTENLER Görgünden boşalan Belediye Başkan- lığı makamına kendisinin getirilece - ği haberi çıktığı günün sabahı tele- fon eden bir gazeteciye sorduğu "A- caba İstanbullular, benlin Belediye Başkanlığımı nasıl karşılarlar?" so- rusunun cevabını böylece almış ol- duğunu anlıyordu. Emniyet OMüdürlüğüne geldiği günden bu yana başarılı idaresi, me- deni cesareti ve bilgisiyle İstanbul- luların sempatisini kazanmaya mu- vaffak olan zarif Necdet Uğurun te- lefonları, Belediye Başkanlığı haber- lerinden sonra her zamankinden bir kaç misli fazla çalışmağa (başladı. Uzak . yakın dostları, Necdet Uğuru arıyorlar ve İstanbul (Belediyesinin bugünkü halini çizerek, (Başkanlığı kabul etmenin harcanıp gitmek de- mek olduğunu kendisine anlatmağa çalışıyorlardı. O kadar ki, Necdet Uğur, tanımadığı şahıslardan dahi, Belediye Başkanlığını kabul etmeme- sini, salık veren mektuplar aldı. Te- lasın biraza da, İstanbula Necdet U- gur gibi bir Emniyet Müdürünün bu- lunamayacağı endişesinden geliyordu. Necdet Uğurun, dostlarından ge- len "Aman, kabul etme!" feryatları arasında asıl merak ettiği, İstanbul- luların sesiydi. Bu ses onu, teklif e-, dildiği takdirde, Belediye Başkanlığı- nı kabule itiyordu. Aslında, "Yağma Devri"nden sonra, tam manasıyla if- las bayrağını çekmiş olan İstanbul Belediyesinin Başkanlık görevini ka- bul etmek bir medeni cesaret isi, bir Vatanseverliktir. Necdet Uğurun ka- rakteri de, memleket vazifesine çağ- rıldığı zaman, "Aman, benimi yerim iyi. Harcanırım, bana “ilişmeyin" de- meğe müsait değildir. Yeni Başkanı bekleyen dertler İstanbul Belediyesinin derdi, Napol- yonun dediği gibi, "Para, para, gene para!"dır. Belediye (bugünkü haliyle dünyanın en müflis ve en çok paraya ihtiyacı olan belediyelerinden biridir. Bütün güçsüzlüğü, gelir asi- liği ve personel fazlalığından ileri gelmektedir. Zira, İstanbul oBeledi- yesinde halen 70 bini aşkın görevli çalışmaktadır. Yapılan bir hesaba göre, bu kadronun e işleri çevirmek pekâlâ mümkündür. cak, tabiatiyle böyle bir tasfiyenin yapılmasına imkân yoktur. Modern işletmecilik esaslarına göre, bir iş- letmenin bütçesinin 6 35'ini persone- le ödenen maaşların teşkil oetmesi gerekmektedir. Halbuki, İstanbul - Belediyesinde personele ödenen ma- aş tutarı, ortalama olarak, Bütçenin AKİS/12 96 60'ını aşmaktadır. İşin fecaati de buradan gelmektedir! İstanbul Belediyesinin yıllık büt- çesi 182 milyon 570 bin 377 liradır. Bu bütçenin 9 54.5'ini teşkil oeden 101 milyon lira personele ücret ve maaş olarak ödenmektedir. 96 5.5'ini teşkil eden 9 milyon' 620 bin 5 lira da personelin giyecek ve yiyecek masraflarını karşılamaktadır. 96 20' si demek olan 35 milyon 645 bin 942 lira ise, İstanbul Belediyesinin ka- nunen ödemek zorunda olduğu muh- telif paylardır. 96 8'ine tekabül e- den 14 milyon 974 bin 107 lira da kırtasiye, tedavi vesaire masrafları o- larak gitmektedir. 96 5'i demek olan 9 milyon 350 bin 918 lira ise Kon- servatuvar ve Şehir Tiyatroları gibi müesseselere tahsis edilmektedir. 7 milyon lira tutan W 7'si İstanbulun cadde ve sokaklarının aydınlatılma- sına sarfedilmektedir. Bütün bunlar Belediyenin yıllık bütçesinin tam © 98'ini teşkil etmektedir ki, (geriye kalan & 2'si de mahkeme, PTT ve çeşitli masraflara gitmektedir. Yukarıdaki hesaplardan da anla- şılacağı gibi, İstanbul Belediyesinin ne bir metre yeni yol yapacak ikti- darı vardır, ne de diğer âmme ihti- yaçları için elinde meteliği. Bu ba- kamdan nüfusu günden güne artan İstanbulun Belediye hizmetlerini hal- letme konusunda, gelecek (Belediye Necdet Uğur Ismarlama elbise gibi Başkanından mucizeler yaratmasını beklemek elbette ki hayal olur. Bek- lenen, Hükümetin bir an önce İstan- bul Belediyesine yardım elini uzat- masıdır. İstanbulluların bekledikleri İstanbulluların Belediyeden o bekle- i oniki ana mesele etrafın* da toplamak mümkündür: — İmar hercümerci: Oniki ana meseleden en önemlisi muhakkak ki imar problemidir. İstanbul şehrinin imarı, kelimenin tam manasıyla bir hercümerç içindedir. Şehrin halen bir nâzım plânı mevcut değildir. İstan- bul şehri, Cumhuriyetten bu yana uç imar devri geçirmiştir. Bunlardan bi- risi, 1936'dan 1952'ye kadar süren "Prost Devri"dir. Prost, şehrin bir nâzım plânına hazırlamış, fakat ya- pılan müdahale ve çeşitli tesirler, plânı içinden çıkılmaz hale getirmiş, böylece İstanbul şehri gene bir nâ- zım plâna kavuşamamıştır. 1952 - 19,58 yılları arasında kalan devreye Belediyeciler, zamanın şehircilik mü- şavirine izafeten, "Högg Devri" de- mektedirler. Bu devirde Menderes, İstanbulun imarına el atmış, plânlı plânsız müdahaleler olmuş, neticede İstanbul gene bir nâzım plâna kavu- şamamıştır. 1958 - 1960 yılları ara- sındaki devrenin adına da "Menderes ve Piççinati Devri" denilmektedir. Nevar ki, müşavir Piççinati de bir nâzım plân yapmaya muvaffak ola- mamıştır. kadan gelen İhtilâl ve askeri idare de İstanbulun imar meselesine bir çare bulamamış ve mesele, hal- ledilmeden bugüne kadar gelmiştir. Belediyenin İmar Müdürlüğünden iş çıkarmak, İstanbullu için başlıbaşna bir derttir. Bunun yanında kaçak in- şaatlar da durmadan artmaktadır. 2 — Gecekondular ve Sanayi Si- tesi: Türk Sanayiinin üçte biri İs- tanbulda toplanmıştır. Bunun bir se- bebi iş merkezinin İstanbul oluşu is;, diğer sebepleri de elektrik ve suyun diğer şehirlere nazaran ucuz veril- mesidir. İstanbulda gelişen sanayi, Anadoludan şehre insan akınına se- bebiyet vermektedir. Gelenler ise, ne yapıp yapıp, kısa zamanda bir gecekondu kurmaktadırlar. Halen İstanbul nüfusunun 400 bini gecekon dularda yaşamaktadır. Gecekondu sayısı günden güne artmakta ve o - taya, kocaman kasabalar çıkmakta- . Bu da şehrin nizamsız olarak dağılıp büyümesine yol açmaktadır. Gecekondu mahallelerinin kurulman ve büyümesiyle beraber, beledi ihti-