SPOR Toto "Bul karayı, al parayı" O gün Fatma hanımın, Hukuk öğ- rencisi torunu ile tartışması sert oldu. Büyükanne ve torun, her haf- ta başka bir teknikle kolon doldurur- lar, gene de benzeri neticeler alırlar- dı. Fal, ihtimali hesap ve spor bilgi- siyle yarış halindeydi ama, tartışma undan çıkmamıştı. £ Anlaşmazlığın sebebi, 20. hafta 9 hilâle, 21. hafta ise baştan üç sıraya ikramiye dağı- tılmış olması idi. Talimatnameyi belki seksen defa okuyan Hukuk öğrencisi, isin aslına akıl oerdirememiş ve büyükannesini ikna edememişti. Büyükanne: , tövbeler olsun, bir daha oynamam!" dedi. Bu kararda yetmişlik Fatma hanım yalnız değildir. Binlerce vatandaş, el- lerine bir daha Toto kâğıdı almaya tövbe etmişlerdir. 20. hafta ile 21. hafta arasındaki 600 bin liralık ge- lir azalması bunun delilidir. Toto, "Bul karayı al parayı" oyunu havası içinde gelişecek bir müessese değil- dir. Kolonlara para yatıran vatandaş, maçların sonunda, şartlar ne getirir- se getirsin, kendi durumunun ne ola- cağını peşinen bilmek istemektedir. Genel Müdürün, "Benden öncekiler yanlış yapmışlar, ben doğrusunu yap- ım" demesi kimsenin yüreğini so- ğutmamıştır. ayi — İştirakçi münasebetleri Sakattır. Çeşitli sürtüşmelere, hak kaybına yol açabilecek durumdadır. Bayi, iştirakçiye karşı sorumluluk da duymamaktadır. Parayı ve kuponla- rı toplamakta, sonra da yüzdesini a- lp keyfine bakmaktadır. İştirakçi- nin kendini emniyette saymaması i- çin sebepler az değildir. Seneden seneye başka başka tat- bik görmüş bir 22. madde vardır. Bu tutum, zarara uğratıldığına inanan vatandaşın tepkisini davet etmekte- dir. Taraflarm haklarını ve menfaat- lerini düzene bağlayan vesikalar, a- dına ne denirse denilsin, karşılıklı bir anlaşmadır. Bunun şartları hiç torunlarının da anlıyacağı dil ve tek- nik içinde kaleme alınmış bulunma- lıdır. Bir hamlede 600 bin liraya varan eksilişi sorumlular bir alarm sayma- lı ve kolları sıvamalıdırlar. AKİS/34 KÖŞEDEN Kayak Sporumuz Vildan Aşir SAVAŞIR Aşk olmayınca meşk olmaz deriz ya, bu söz, öğrenilmesi ve başarılması güç bütün işler için olduğu gibi spor için de doğrudur. İşine aşka va- ran bir sevgiyle bağlanmamış sporcunun, spor öğretmeninin ve idanecisi- nin parlak neticelere ulaştığını kimse görmemişse, sebebi budur. poru boş zamanları değerlendirmenin yolu, frenklerin fizik egzersiz- ler dedikleri çalışmalar, eğlendirici açık hava faaliyetleri ve idmanlar mâ- nasına almıyorsanız, bu iş kolay ve rahat bir iş değildir. Meşakkatlidir, eğlendirici olmaktan uzaktır. Kol gezen tehlikesi de caba. Bu açıdan ba- kıp da sporu insanın içgüdülerine aykırı bulanlar bile vardır. Hatıralarınızı yoklayın; sporcu, spor öğretmeni veya idarecisi diye ba- şarılı isim olarak kimi tanıyorsanız muvaffakiyetinin temelinde, dervişi çileye katlandıran aşkı ve imanı bulacaksınız. Bu olmadan sporun istedi- ği disipline, çalışmaya, alışılmış zevklerden mahrumiyete ve mücadeleye dayanmaya imkân yoktur. Başarı, imanlılarındır. Bunun en tipik örnekle- rine kayak sporumuzda rastlar». Birinci Dünya Harbi Sıralarında ordumuzun yaptığı vazife icabı talim- ler bir yana, bizde modern kayak sporunun ilk adımları İstanbul Valisi rahmetli M. Üstündağın günlerine rastlar. Bu adımlar, o devirde ziyade- siyle meşhur olmuş Taksim Dağcılık Kulübü ile başlamıştır. Sonra bir avuç hevesli, işi sosyete özentisi olmaktan çıkartıp, bir müsabaka sporu haline getirmek için Türkiye an Cemiyetleri ittifakı çalışmalarına ka- tılmışlar, 1936 mpi im katılmışlar, tenkide, hattâ tezyife uğra- mışlardır. Türk Spor kurumu idarecileri devletten biraz daha himaye gör- müşler, resmi makamlar daha anlayışlı davranmışlar, halk biraz daha alâ- ka göstermiştir. İş de Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğüne o kıvamı i için- de intikal etmiştir. Bugün bu alanda elle tutulur ne varsa bu bünye için- de meydana gelmiştir. Kayak sporunun otuz yıla varan tarihi içinde bir takım telinler parla- mıştır. Bunlar as olmuşlar, lider olmuşlar, tertipleyici, idare edici olmuş- lar, derken sessizce "sahi şimdi neredeler?" arasına karışı vermişlerdir. Yalnız bir adam vardır ki, hiç bir zaman sahadan ayrılmamış, bayrağı elinden bırakmamıştır. Müsabık olarak da, kayak öğrencisi olarak da, öğ- retmen ve idareci olarak da bayrağı daima daha ileri götürmenin savaşı içinde ve basında bulunmuştur. Bu savaşçı, Asım Kurttur. Kışta kıyamette, "Sıcacık evini bırak da gel, seni dağa götüreyim. Ka- yağı denersin, düşer kalkar, bir yerini incitirsin. Tipi bastırır, sığınacak yer ararsın!" daveti, insanları dağbaşında toplamağa yetecek kadar çe- kici sayılamaz. Kaldı ki, kayağın ilk denemeleri da ayrıca cesaret verici değildir... Hele hava rüzgârlı ve soğuksa... Asım Kurt bu daveti tesirli kılmasını bilmekle kalmamış, topladığı insanlara bir şeyler öğretmesini, onlara yüreğindeki imandan, ateşten bir şeyler vermesini de başarmıştır. Bugün Türkiyede dağevi, sığınak, kayak istasyonu, tramplen diye ne varsa hepsi sadece onun zoru ve zorlamasiyle yapılmıştır. Sarıkamışta, Erzurumda, Kayseride, Sivasta, Bitliste, Ankarada, Borsada ve başka ne- rede varsa, göz dolduran kayak ekiplerini adım adım, tek tek o m o teşvik etmiş ve o yetiştirmiştir. Coğrafyacı geçinenlerimizin çoğunun rini haritada bildikleri dağlarımızın tepelerine bayrağımızı, onun liderlik ettiği ekipler dikmiştir. Şu anda yabancı bir uzmanla birlikte idare ettiği kursta da kayakçılar ve dağcılar yetiştirmek için ee ği yeni lider- lerin yüreklerinde aynı alevi tutuşturmak için çalışmakta Dağcılık ve kayakçılık gözden ırak bir spordur. Sorumlu kişiler onu kendi reklâmları bakımından değersiz bulurlar, tutmazlar. Fakat Kurt, Cilo dağına tırmanır gibi, buzlu duvarlara vurduğu her kazmanın ve ata- bildiği her adımın kendisini zirveye biraz daha yaklaştırdığına inanmak- tadır. Türkiyemizde b lerasyon başkanlarının, olmuşları devşiren hazır yiyici kişiler olmaya hakları yoktur. Bizi kalkındıracak çalışma tarzı olarak ka- yak işlerimizi örnek almak lâzımdır. Bu zordur ama, mümkündür.