kikatın derinleştirilmesi için gerekli dökümanları toplamıştır. Bununla da yetinmemiş, İETT Genel Müdürlüğü- ne getirildikten bir süre sonra Gene- ral Tulganın Vali ve Belediye Baş- kanı olduğu devrede, Görgünün ya- kın mesai arkadaşlarından beş yük- sek dereceli İETT yetkilisinin işine son vermiştir. Aynı zamanda İlter ile uzaktan akrabalıkları da bulunan Görgün, bütün bunlara ses çıkart- mamış, fakat Belediye Başkanı Olun- ca da İETT Umum Müdürü bulunan ve emekliye ayrılmış olan İlteri zayıf düşürmek, sonra da işine son vermek istemiştir. İETT Umum Mü- dürü ile Belediye Başkanı arasında- ki mücadele devam ederken, Sular İ- mıştır. Asım Tufanın da askerlikten ayrılan bir şahıs olduğunu dikkate olan Gör- gün, hazır soğuk harp başlamışken, iki Umum Müdürden de kurtulmak istemiştir. Bu arada Belediye, kullandığı su ve elektrik bedelini ödememiş, su ile elektriğin kesilmesini istemiştir. Gör- günün hazırladığı taktiğe göre. so- kak çeşmelerinde, Belediye dairele- kesilince, halk Sular İdaresine karşı hoşnut- suzluk duyacak ve kendisi de bunu elinde koz tutarak, Sular İdaresi U- mum Müdürünü görevinden uzaklaş- tıracaktı. Sular İdaresinin Belediye- den olan alacağını tahsil edebilmek için, her aboneye yapıldığı gibi Bete- İnsanın hatırına nasıl, nereden ge- lir? Hayret, vallahi! Şu satırla- ra bakın: "Halk Partili olmayan gazete- ler Ramazanı iyi karşıladılar. Ona göre hazırlık yaptılar. Gazetelerin- de bir Ramazan Köşesi ayırdılar: Ramazan fıkraları, seçme vaızlar, menkıbeler, dini tefrikalar O vesai- re.." azete, bu! Kimi şöyle hazır- lanır, kimi böyle hazırlanır. Kimi- nin okuyucusu sundan hoşlanır, ki mininki bun azete, ticari bir müessesedir. Sürümüne ne çeşit bir yayın düzeninin fayda getireceğine inanırsa, onu tatbik eder. Mesele, mesleğin ahlâkına ve esaslarına sa- dık kalmak. Yoo, meğer böyle değilmiş! "Halk Partili olmayan gazeteler YURTTA OLUP BİTENLER İstanbulda karakış kürek Kazma diyenin de sularını kestiren Asım Tu- fan, böylece Görgünün hazırladığı tu- zağa düşmüştür. İETT İdaresine de Yobaza bak! Ramazanı iyi karşıladılar." Halk Partili olanlar, o dinsizler karşıla- yacak değiller ya.. Ramazan Köşen oldu mu, dini- ni seviyorsun. O halde, Sinema Kö- şen varsa sinemaya, Tiyatro Köşen varsa tiyatroya düşkünsün demek. Spor Köşesi sportmenliğe delâlet ediyor. Peki ama, bu satırların çıktığı gazetede geçenlerde bir kocaman "baldır bacak resmi" vardı. Affedersiniz, acaba o hangi bağlılığın delili idi? Hele hele, tam da Ramazanın ikinci günü, bir "Halk Partili al- mayan gazete"nin, üzerinde "Oku- duktan sonra lütfen yerel atmayı- nız" başlığını taşıyan Ramazan Köşesinin tam yanında bir çıplak kadına bir adamın saldırışını gös- yaktırıyor sarfedilen elektriğin karşılığı (oolan parayı ödemeyen Belediye, elektrik- lerin kesilmesini beklemişse de, O teren bir resimli romanda şu satır- lar okunuyordu: “Ziça, dini bütün bir papazın dahi nefesini derhal kesebilecek bir görünüşteydi. Siyah oda geniş, simsiyah bir zemin teş- kil ediyor, hafif mum ışığında genç kız yine karanlığa karışan siyah elbisesiyle akılları (o durduruyordu. Bir bütün teşkil eden siyahlık üze- rinde vücudunun açıkta kalan be- yaz kısımları dağınık, insicamlı ve bu yüzden tasavvurun fevkinde a- kıl durdurucu idi. (..) Ziçanın üze- rine eğilirken ellerini de onun ge- niş yakasına doğru uzattı. Bu ya- ka pek genişti. Kızın göğüslerini pek az gizleyebiliyordu... Ya o, o neye bağlılığın delilidir? Ne yobazlar var, şu dünyada yahu! AKİS/11