7 Stereo dinledim Bülent Arelin Dönüşü ülent Arel yurda döneli beş - altı hafta oluyor. Üç yıldır New York'tay- dı. Çağdaş musikinin yeni serüveninin, elektronik musikinin, ilk türk öncüsü olma gibi seçkin bir duruma erişmişti bu süre içinde. Dileyelim ki şimdi bu seçkin durumunu sürdürebilmesi için gerekli imkanlar sağ- lansın kendisine. New York'taki son gecesinde Arel ile birlikteydim. Olağan bir ayrılık öncesi gecesi değildi bu, Arelin çabalarının yeni bir gerçekleşmesini sağ- lama açısından özel bir önem taşıyordu. O gece, Columbia Üniversitesin- de, o günlerde süregelmekte olan elektronik kongresi ile ilgili bir konser verildi. Bilirkişiler için düzenlenmiş bir konser. Elektronik bilimi musiki- ye ne yönde uzanmıştır? Bu uzanışın bilimsel ve sanata alt belirtileri, beklenir sonuçları nelerdir? Bu konularda uzmanlar konuştular, örnekler verdiler gösteriler yaptılar, yeni ortamın gereklerini sunmaya çalıştılar. Bu türlü toplantıların çarpıcı bir gösteriyle sona ermesi gerekir. Ameri- kanın topluluk ilgisini dik tutma metodları özellikle bunu gerektirir. Ni- tekim de öyle oldu. Gece, Arelin Stereo Elektronik Musikisinin çalınma- sıyla sona erdi. Dinleyicilerin, salonun dört bir yanından fırlayan sesleri şaşkınlıkla izleyişleri görülecek şeydi Arelin Stereo Elektronik Musikisini daha önce birçok kere dinlemiş- tim ama, eseri gerçek kimliğiyle ilk o gece tanıdım. Daha önce dinledik- lerim hep, tek yollu, bilemediniz çift yollu malzemeyle çalınışlarıydı ve bu çalınışların hepsi de küçük odalarda yapılmıştı. Arelin uzay musikisi olarak düşündüğü bu eserin büyük salonda, türlü yerlere yerleştirilmiş yükselteçlerden, çok yollu olarak çalınması gerekirdi ki, bestecinin ara- dığı etki gerçekleşebilsin. O gece de, sanırım, eserin daha önce aynı salonda çalınışında olduğu gibi, küçümseyici, alaycı yargılara varan tenkidçiler olmuştur. "Sesten roketler m çadıruy maş boşlukta, ne yapalım yani!" demişti bir tenkid- çi unutmam. Arelin bu eserinin, ya da esterlerinin çoğunun, iç değeri üze- rindeki kaygılı yargılarımız ne olursa olsun, inkâr edilemez bir gerçek, ustalığının sağlamlığıdır, işbirliğinde sağduyuya oOdayanan kolaylıktır. Arelin bu meziyeti, çalgı musikisi eserlerinde olduğundan daha da çok, elektronik eserlerinde gerçekleşiyor. O gece çalınan eserlerden diyelim ki bir Mario Davidovsky'nun musikisini, belki iç değerleri, özellikle imgeleme- nin genişliği açısından Arelinkinden üstün tutarım gerçi ama, Arelin, bugü- nedek dinlediğim elektronik musiki bestecilerinin büyük çoğunluğu ya- nında ağır basan temiz işçiliğini görmezlikten gelemem. Arelin olağan- üstü bir uygulama zekası vardır. Robinson Crusoe düşünüşü diye tanıta- yım bunu, isterseniz. Daha Ankaradayken, derme çatma bir malzemeyle yaptığı yaylı kuartetli elektronik musikinin başarısını unutamam. Bu yönde düşünen bir kişinin, Columbia Üniversitesinin o gelişmiş elektronik laboratuarında neler yapabileceğini kestirmek güç değildir. "Eski" mu- sikide hünerini ispat etmiş, ileri akımların anlamını sezebilen, üstelik de tanımlamıya çalıştığım yönde bir kolaylığı olan bir elektronik musiki ya- ei başarı katına yükselmesi için bir engeli kalmadığını kestire- bilirsini: Bülent Areli Rockefeller Vakfı Amerikaya götürmüşür. Bu vakfın, bütün iyi niyetlerine rağmen, bir kusuru vardır. Ufuklarını açtığı kişileri, kendi yurtlarının yalın gerçekleri içinde yapayalnız bırakıverir. Bu yalın gerçekleri değiştirmek, bu vakfın milyonlarının bile kolay kolay yapamı- yacağı bir iştir. İstenen, bununla birlikte, gerçekleri odeğiştirmek değil, acılan ufkun bir yalan, geriye yalnız anısı kalacak bir düş olmadığını bil- dirmektir. Arel gerçeğine dönelim: Yurda dönen elektronik musiki beste- cisi Arelin görgüsünü gerçekleştirme yolundaki çalışmalarını sürdürmesi, iyi malzeme sağlamasına bağlıdır. Eski musikinin yaratıcısının yalnızca nota kağıdıyla kaleme ihtiyacı vardır, piyanoya bile değil. Oysa, elektro- nik musiki yapan bir besteci, malzeme bakımından mükemmel bir labo- ratuar bulmadı mı, kuruma yargısını giymiş demektir. Areli Amerikaya çeken Rockefeller Vakfının başlangıçtaki amacı, sanırım ki bu değildir. İlhan K. MİMAROĞLU AKİS/30 MUSİK Konserler Yeni bir başkemancı cethoven'in keman konçertosu bit- Biii vakit sahnedeki genç adam derin bir nefes aldı. O, elinden ge- leni yapmıştı, şimdi i üç kişinin ağzından çıkacak lafa kalıyordu. Ço- cuk yüzlü genç adamın başkemancı olup olamıyacağına Cumhurbaşkan- lığı Orkestrasının şefi Otto Matze- rath, başkemancısı Sedat Ediz, so- lo viyolonselcisi Nusret Kayar karar verecekti. Ulvi Yücelenin meslek hayatın- daki mücadelesi gerçekten çetin ol- muştur. Gazi Eğitim Enstitüsünü bitiren genç kemancı, oCumhurbaş- kanlığı Senfoni Orkestrasına girdik- ten sonra yavaş ve emin adımlarla ikinci kemanların en arka rahlesin- den başkemancı yardımcılığına kadar yükseldi. İyi bir orkestracı olan Ul- vi Yücelen Ankaraya gelen yabancı Şeflerin de dikkatini çekiyordu. o Dr. Helmut Thierfelder, Ulvi Yüceleni Almanyaya davet etti. Genç keman- cı Hannover'deki Niedersaechsisches Sinfonie Orchester'de bir yıldan da- ha uzun süre başkemancı olarak ça- lıştı. e Türkiyeye odöndükten sonra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestra- sının açık olan iki başkemancı kad- rosundan birine talip oldu. Kanun ge- reğince o çeşitli sınavlardan geçmesi gerekiyordu. Ulvi Yücelen, geçen hafta içinde girdiği sınavda başarı gösterdi ve jüri, kendisinin o başke- mancı olmasına oybirliğiyle karar verdi. Ulvi Yücelen Sınavda başarı