Yalnız, Cenan Bıçakçının bazı te- orilerinin öteki program yazarlarıy- la ne derece uyuşacağı meçhuldür. Zira Başkana göre TİP özel teşeb- büsün istemediği sahalara el atacak, onun yapmadığını yapacak, fakat o- nun yaptığını yapmayacaktır. oBu- nun liberalizmden pek az farklı ol- duğu söylenince Bıçakçı: "— Hayır, biz komünist değiliz!" demektedir. Fakat genç lider, Aybarların bü- tün klişelerini ezbere bilmekte (o ve onları gözü kapalı okumaktadır. Zaten, Çukurovanın emekçileri- ne de söylenen bu klişelerden o baş- Bunların başında, rin haklarını savunduğudur. işlerin böyle halledilemiyeceği" bü- tün Türkiyede olduğu gibi Adanada da TİP in başlıca propaganda sloga- nıdır. Kökü toprağında millet Sanayide. ve tarımda 150 bin kişi- nin işçi olarak çalıştığı ve bilhassa tarımda işçinin şartları çok kötü ol- duğu, korkunç servet farklarının baş döndürdüğü, bir zamanlar devle- te, sonra partilere sırtını dayayan ağalık müessesesi fiilen mevcut bu- lunduğu, bu bakımdan bütün tahrik yolları açık tutulduğu halde TİP -kendi başkanının o verdiği rakama edilirse- bütün Çukurovada 1800 üye bulmuştur! Bunun sebebi, köylünün toprağına olan bağlılığı ve propagandalara karşı edinmiş o bu- lunduğu Oo tecrübedir. o Çukurova'sı, söylenen her sözün altındaki mâna- yı, asıl maksadı, ne denmek istendi- ğini hemen anlamaktadır. Ama şart- lar devam ettiği süre, böyle bir muafiyetin zırhı arkasında koca Çu- kurovayı muhafaza etmek nasıl ka- bil olur? Bu bakımdan, bilhassa Ka- dirli o Hikâyeleri ile çalınmış olan çanlara dikkatle kulak vermek, ha- diseleri her çeşit peşin > dışın- da değerlendirmek ve önemlisi, çareyi polis tedbirlerinde aramamak lâzımdır Bu çarelerin başında, Toprak Re- formunun geldiği vr toprak ağalan, hiç kim zerrece şüphe etmemelidir. Ama "Ağaları sürersin, Ooağalık dâvası halledilir", "Toprağı dağıtırsın, toprak meselesi biter" tarzında kestirme yollara he- ves edildi mi netice felâketten baş- ka şey olmaz. üşünmek lâzımdır ki Anadoluda aile başına düşen ya- YURTTA OLUP BİTENLER Çukurovada pamuk tarlasında kızlar Ah, Sophia Loren! sati toprak 84 dönümdür. Bu kadar- cık araziyi işletmek, hayvanla bile rantabl değildir. Halbuki Türkiyenin derdi, istihsali arttırmak derdidir. Makineli ziraat, sulu ziraat. Maki- neli ziraat, asgarinin asgarisi (500 dönümlük arazi ister. Arazinin miras yoluyla cüceleşmesi karşısında en yakın kardeş çocuklarının bir koo- peratifte, bir müşterek işletmede bir- leşemedikleri ogöz önünde tutulursa Ls ufalamaya kalkışmanın mah- hemen ortaya çıkar. 1932'de Gi arağin pamuk istihsali 240 bin balyaydı. Bugün 600 bin balyadır. Bunun 1 milyon 200 bin balyaya çık- ması işten değildir. Adananın ame- najman planının gerçekleşmesi için bugün harıl harıl çalışılmaktadır. Müteahhitler işi erken bitirip prim almak maksadıyla bütün teknik im- kânları seferber etmişlerdir. - Adana ilinde I Mart 1962'den Eylül sonuna kadar yapılan yatırımın miktarı na- dir, bilir misiniz? 176 milyon 639 bin 84 lira. Bunun 71 milyon 253 bin 363 lirası şimdiye kadar sarfedilmiş- tir. Genci Bü 158 milyon 735 bin 235 liradır. Bu çalışmalar dönüm başına 300 liralık bir verim artışı sağlayacaktır. Şaşı fikirler vanın meselesi Türkiyenin meselesidir: Sosyal cepheyi | ikti- sadi cepheyle birlikte yürütmek! Sos- yal Adalet diye toprağı böldün de böldün, bunu herkese dağıttın. No olacak? İstihsal korkunç derecede düşecek, toprak köylünün başına dert olacak, köylü bunu elden çıka- racak, sistemin tarzına göre ya bun- lar tekrar ağanın eline geçecek, köylü ağanın ırgatı olarak çalışacak, ya, devlet İşletmeleri kurulacak, köy- lü devletin ırgatı olarak ter döke- cek. Yahut, sadece verimi düşünüp bugünkü statüyü (O muhafaza ettin. Bin kazanan bir avuç ada kazanacak, Cadillac'lara Royce'lar eklenecek, uçurum daha da genişleyecek, zengin daha a fakir daha fakir olacak ve bir bütün subaplar atacak, kazan va layacak. İnsana tuhaf gelir ama, şampiyonları iki uç olan iki yolun vardığı nokta tıpatıp aynıdır. Bu şa- şı fikirler asıl ihtiyacı nazarlardan uzak tutarsa Türkiyeye yazık olur. Asıl ihtiyaç omülkiyetin sağlam bir temeli olması, kazançların ciddi şe- kilde vergilendirilmesi, emeğe de- Serinin ödenmesidir. İki ucun da. bir demagoji vaveylası içinde, kâh "Sos- yal Adalet", kâh "Verim" o feryadı arasında önlemek istediği budur. Şimdi kendinizi sıkı tutunuz: Ta- rm ürünlerinden vergi konusunda Türkiyede Kaldor Raporunun tatbi- kini isteyen, "o çeşit solcu"nun tam yanıbaşında kim vardır bilir misiniz? "O lep Hükümete resmen bildirilmiştir. Onun hikâyesini gelecek haftaki AKİS'te okuyacaksınız. AKİS/18