Haftanın içinden M. B.K. n Ba onyedi yıl önce, Milli Şef İsmet İnönü Türkiye için tek çıkar yolun demokratik düzen olduğuna ina- nıp yeni hayat tarzını açmaya karar verdiğinde en kuvvetli itirazlar yakın arkadaşlarından geldi. namazsın Paşam" diyorlardı. Bütün bu devrin düşman- ları, içlerinde kin ve hınç biriktirmiş olanlar, karşısında bulundukları için susmayı tercih edenler fir- sattan faydalanacaklar, söylemediklerini bırakmayacak- lar, bütün cerahatlerini açık rejimin deliğinden akıtacak- lardı. İsmet Paşa " "Dayanırım!” dedi. Onyedi yıl içinde, o "bütün bir devir"i şahsında sem- bolleştirmiş adam, tek yaşayan hedef olarak nelere maruz bırakıldı, hakkında neler söylendi, kendisine nasıl muamele edilmek istendi hep hatırlardadır. Fazla uzağa gitmeğe hacet yok. Aynı cephe bugün, Başbakan İsmet İnönüye hangi silahlarla ve ne ölçüde saldırıyor gözlerin önündedir. İsmet Paşa, dayandı. Onyedi yılın çamuru üzerinden akıp gitmekle kalmadı. O çamur, tarih önünde, imalcilerinin suratına silinmeyecek kap- kara bir leke olarak yapıştı kaldı. Kapalı rejimlerden açık rejimlere gönül rızasıyla geçmek bir zor işise, sebebi budur. 27 Mayıs İhtilâ- linden sonra M.B.K. bunu millet ve dünya önünde ta- ahhüt ettiği zaman çok kim mamıştır. Bir ihti- lal yapacaksın, bir iktidarı devireceksin, onun sorum- lularını yargılattırıp cezalarını ver: receksin, onların et- rafındaki menfaat şebekesini dağıtacaksın, karmaka- çişi bir rn tecrübesizlik ve acemiliğine rağmen ister istemez giriştiğin tasarrufların yükünü sırtına alacaksın, sonra seçimlere gidip iktidarı sükünetle dev- redeceksin! Yani, seni koruyan kudret zırhından sıy- rılacaksın ve herkes gibi olacaksın.. Hem de, bir İsmet aşanın mazisine sahip bulunmaksızın, M. UNU yapmıştır. Bu bakımdan, M, B. K. üyeleri üzerlerine yağdırılan şimşekler karşısında hayrete düşmüş ola- ladıklarına göre, tıpkı İsmet Paşa gibi oyadflcaklar. em, dayanılmayacak bir şey olmadığına inan- msi | lâzımdır. M. B. K. üyeleri üç hareketlerinden do- layı milletin ebedi şükran ve minnetini okazanmışlar- dır. Onların üzerinden de bütün çamurlar akıp gide- cek, ama o üç hareket bir altın gibi pırıl pırıl kalacak- tır. İhtilâlcilerin, 27 Mayıs sabahının üçü ile altısı ara- sındaki harekatı hazırlamaktaki meharetleriasla unu- tulmayacaktır. plan, milletlerin nefretini kazan- mış iktidarların bir memleketin sağlam kuvvetleri ta- rafından kansız nasıl alaşağı (edilebileceğinin (misali olarak daima hatırlanacaktır. Kasım, bir ihtilâlin prensiplerine ve gayesine sadık kalmış ihtilalcilerin yoldan çıkmış ve hareketi tamamiyle dejenere etmek sevdasında arkadaşlarını pa- yardısız ve ihtilatsız bertaraf etmeleridir. u iki ameliye, 15 Ekimin idrak ettirilmesiyle taç- nm O gün yapılan serbest ve hür seçimler, AKİS, 10 EYLÜL 1962 in Dramı Metin TOKER varsa, bütün günahların üzerine çekilen örtüdür. İhti- lâlciler okendilerinden, milletleri ve tarih o karşısında durumlarından emin, vicdanları müsterih insanlar o- larak memleketle beraber şahsi kaderini seçmenin eli- ne tevdi etmişlerdir. Şimdi, aradan zaman geçip te bunların başarıldığı günlerin endişeleri unutulduğunda herşey herkese pek kolay gelmektedir. Gözlerinizi bir an kapayınız ve 27 Mayıs harekâtının başarısızlığa uğradığını düşününüz. Yahut, o harekâtın hiç yapılmadığını ve eski idarenin, mukadder halk ayaklanmasıyla yıkıldığını.. Ne fela- ketler gelip çatacaktı ve nasıl kan dökülecekti! İhtilâlin haksızlıklarından şikâyet edenler, İhtilâlin ertesi günü Harbiyede direnme istidadı gösteren bir kaç elebaşıya yapılan tehdidi hatırlamalıdırlar: "O halde, sizi şimdi götürür, Kızılay meydanına bırakırız!" Bu tehdit, akan bütün e durdurmaya yetmiştir. , sonra? Gözlerinizi gene kapayınız ve M. B. içindeki mücadelenin zaferinin Türkeşle arkadaşlarında kaldığını düşününüz. Bugün paramiliter, Ülkü ve Kül- tür Birliğinin demirden zırhı içinde, kollarımızı kaldı- rıp Führerimizi selamlıyarak, Orta Asyadan gelmemiş herkesi "ikinci sınıf insan" gibi görerek ve yeni efen- dilerimize 'beg" diyerek bir Güdümlü Demokrasinin sa- adet hapını yutacaktık. Böyle bir rejim devam eder miydi? Elbette etmezdi. Maskaralıklar, maskaralarla birlikte bir belirli sürenin sonunda nihayet bulurdu. A- ma nasıl? Ne kadar ıstırap ve göz yaşı mukabilinde.. Nihayet, 15 Ekim idrak edilmeseydi ve M.B. K. üyeleri "sabık" olmayı göze alamasalardı Türkiyemiz kaç zaman sonra bir Halk Cumhuriyeti haline gelirdi, kimse kestiremez. Nereden geleceği hiç belli olmayan bir İkinci Darbe, en kuvvetli desteklerini, bu memleke- tin Demokrasiden vaz geçmez yanlı ve ateşli evlâtları- nın desteğini kaybetmiş M. B. K. üyelerini, kuracakları rejimle birlikte siler ve süpürürdü. Doğrudur, Bugün, bunların hiç biri olmayacakmış gibi gelmektedir. Ama herkesin şuurunun altında, bun- lardan bizi koruyanların M.B.K. üyeleri ve icraların ge- risinde yatan Türk Silâhlı "Kuvvetleri olduğu inancı en küçük tahrikte kendini belli edecek tarzda canlıdır. Bu yüzdendir ki o üyelere in kaybettikleri zehabı içinde insafsızca hücum etmeyi marifet sayan eski de- vir sevdalıları yanlış ata ari. Hücumlar, rafları sıklaştırmakta, M. B. K, üyelerinde başka çocuk- ca hayal ve tasarrufları dolayısıyla en çok kusur gö- renleri dahi onların savunucusu haline getirmektedir. Zira dünyada vicdanların dayanmadığı tek şey vardır: Haksızlık. Yıkılanların, kendilerini yıkanlara her gün kin kusmaları ve İhtilâli asıl günah saydıklarını açıkca belli etmeleri geriye tepen bir silah gibi onların güçsüz gövdelerini zedelemektedir. ele EN bedeli ucuz değil. Bakın İsmeti Paşaya, bakın M.B.K. cılara. Ama, sanki "İnce De- m TEE paydos” diye direnmenin bedeli pek mi ucu Biri asıldı, üzerlerinde! öteki hapiste ve tarihin bütün laneti