10 Eylül 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

10 Eylül 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

«Allahın Değirmenleri» Ali Fuat Başgil rler ki "Allahın değirmenleri geç öğütür ama, iyi öğütür". Tarih şahittir ki, bu değirmenlerin en iyi öğüttüğü ise "Sahte Şöhret"ler- dir. Hiç bir kıymetleri olmadığı halde bir kısmı kendi kurnazlığıyla, bazısı başkalarının elinde kağıttan bayrak olarak bir süre umumi ef- karın gözünü kamaştıranlar, biraz vakit geçince öylesine tepetaklak olmaktadırlar ki üstüste EM bos tenekeler devrilse bu kadar ib- ret verici manzara teşkil etm Gözlerinizi kapayınız ve son çok partili hayatın onyedi senesini düşününüz. Kimler gelmiş ve kimler geçmiştir! Bir an isimleri bütün dudaklarda dolaşan öyle kof şöhretler bu geçit resmine katılmışlardır karışmışlar ve çamur olmuşlardır. Şu anda bu akıbet, Ali Fuat gilin başındadır. Bir ödlek ki, aman yarabbi, evlere şenlik! Akıllı ödlek olsa, gene e ise... Susar. Ama, Allahın değirmenlerinin taşları arasına girmek sırası gelmiştir. Kader, iradesinden de elbette kudretli çıkacaktır. Çö- mezi, iade dağları arasında ne yapacağını, belini nasıl doğrultacağını bilmez hale düşünce son ümitle bir defa daha onun kof şöhretinden fay- dalanmayı düşünmüş ve okunmayan yazı yazmaya kendisini ikna et- miştir. Şimdi ne geçiyor? Hatıralar! Başgil, "Yakın maziden hatıra kırıntıları" söylüyor. Buna, "Merd-i kipti sirkatin söyler.." demek da- ha doğrudur. Zira kendi kalemiyle beliren Başgil öyle bir tiptir ki, saf saf öyle itiraflarda bulunmaktadır ki insanın bir istihfaf o hissinden başka şey duymasına imkan yoktur. Cumhurbaşkanlığı hülyasıyla ho- TOZ şekeri emdirilmiş çocuk haline getirilen bu koca adam bütün gü- lünçlüğünü kendi satırlarında gözler önüne sermektedir. Hele, Ankara- da bu sevdadan vazgeçirmek için gözünün nasıl korkutulduğunu, ken- disinin de hangi sebeple ödü patlayıp palas pandıras kaçtığım bir an- latışı var ki gülmek mi, yoksa ağlamak mı lâzım geldiğini kestirmek imkânı yoktur. Düşününüz, harp kazanmış Atatürk ve İnönülerden, her şeye rağmen bir "komiteci pervasızlığı"na sahip bulunduğunu bi- çare Menderesin yanında Yassıadada bile bir defa daha ispat etmiş Ba- yardan, bir dikta idaresine karşı cesaretle baş kaldırmış Gürselden sonra bu adam, bu Başgil Türkiye Cumhuriyetinin Başkanlığı omaka- mına oturmayı hayal etmiştir! Öyle konuşup konuşmadıkları, öyle konuş- muş olsalar bile kimin adına konuştukları meçhul iki adam "Adaylı- ğını geri almazsan, hayatını garanti edemeyiz" der demez Cumhuriye- timizi temsil için kendinde vasıf görmekten çekinmeyen bu "La Fonta- ine'in kurbağası" dudakları uçuklamış halde, "Aman, kürkten vaz geç- tim, bizim posttan olmayalım" diye kendini İstanbula zor atmıştır. Zaten "kırıntılar"ı da hudutlarımızın dışından, kaçıp saklandığı İsviçreden RE dır , Allahım! Ne adam! Ama Allahım, değirmenlerin elhak “Hamd, sana! Baş- iyi öğütüyor.. Ga belirtilmektedir: — Her Dairede aynı samanda ri çok işin incelenip karara va- rılmasını sağlamak amacı ile, Özel Dairelerde görüşm e yeter Sayısı 5 ten 3'e indirilmelidir. Böylece or- taya çıkması mümkün olan birbirine aykırı kararların da Başkan tarafın- dan notlar incelenerek koordine edil- mesi mümkün olacaktır 2 — Halen Yargıtayda Hukuk Genel Kurulu, Ceza Genel Kurulu, İç- tihadı Birleştirme Genel Kurulu ola- rak 3 Genel Kurul vardır. Bunların meydana gelmesinde değişiklik yapıl- ması da mevcut iş artışı karşısında şarttır. Bunlardan Hukuk ve Ceza Kurul- larının görüşmeye başlayabilmesi i- çin yeter üye sayısının 84 ve 21 olma- — bir işin karara bağlanması için e 26 ve 21 üyenin aynı görüşü be- nimsemesi gerekmektedir ki Yargıta- lı ve 22.4.1962 tarihli kanunun uygu- lanması sonucunda bu sayı daha da artacaktır. Halbuki sistemin her Dai- renin bütün üyeleri yerine, Daireler Başkanları ile gene bu Dairelerden seçilecek birer üyeden omüteşekkil kurullar halinde çalışmak suretiyle sadeleştirilmesi randımanı arttırma yolunda bir tedbir olarak düşünülebi- lir. Gerçekten Genel Kurulların üye sayısının azaltılması kararların doğ- ruluğu üzerinde etkili olacak değil- Sahir Kurutluoğlu Aksiyon adamı

Bu sayıdan diğer sayfalar: