Lütfen, bir de "iyi vatandaşlık,, uzmanı!. Jale CANDAN Ayağı bulunduğum sırada başımdan gecen küçük bir olayı bugün- lerde sık sık hatırlar oldum. Sıcak bir gündü. Çoluk çocuk bunalmış, yaşadığımız yere bir hayli ocaktaki bir plaja gitmeye karar vermiştik. Plaja vardığımız zaman park yerinde yüzlerce otomobil gördük. Her otomobilden bir plaja giriş parası da alıyorlardı. Girdik, kumlara uzan- dık. Plaj tıklım tıklım olduğu halde, hafifçe çırpıntılı suda tek kul oktu. Üzerinde düşünmedik, fakat biraz sonra denize girmek üzere yerimizden kalktığımız zaman, dünyada kendi işlerinden başka hiçbir işle ilgilenmiyen amerikalıların dönüp dönüp bize baktıklarını, birşey söylemek istediklerini farkettik. Sahildeki kuleyi işaret ediyorlardı. Mesele nihayet anlaşıldı. Kuledeki memur o gün denize girmeyi yasak etmişti. Bize bu, önce kötü bir şaka gibi geldi. Bizim dalgalı denizleri- mizi, Kilyosu, Akçakocayı düşündük. İnsaflı tarafından da olsa, bir de giriş parası vermiştik, sıcakta güneş beynimizi yakmıştı. Ama me- mur kararında ısrar etti. Çünkü yetkiliydi, sorumla idi. Orada deniz birden coşup tehlikeli olabiliyordu. Baktım, herkes bizim durumumuzda fakat kimse öfkelenmiyor. Çaresiz, biz de onlar gibi yaptık, nizama uy- duk, biraz ötedeki ağaçlı piknik yerinde serinleyip, suya girmeden eve döndük. Gene Amerikada günlerce gazeteleri meşgul eden bir olay hatırlı- yorum. Koreli bir harp kahramanı, Kortede amerikalılarla beraber çar- pışıp nişanlar, şeref madalyaları aldıktan sonra Kaliforniyaya gelmiş, orada bir Koreli kızla evlenerek, iki tane de çocuk sahibi olmuş. Der- ken, birgün muhaceret bürosu Koreliyi bulmuş, yirmi dört saat içinde memleketi terketmelerini bildirmiş. Meğerse Amerikada kalmalarını sağlıyacak vesikaları yokmuş. İşte bunun için de derhal omemleketi terketmeleri, tekrar gelmek isterlerse yeni bir müracaatta bulunarak, muhacir olmak üzere sıra beklemeleri gerekiyormuş. Gazeteler bu me- seleyi çok yazıp çizdiler. Gerçi kimse kanunları uygulayan yetkililer- den hesap sormadı ama, bir çare arandı. Teşebbüslere geçildi, çocuk- ların Amerikada doğup Amerikan vatandaşı oldukları hatırlatıldı. Baş- kan Eisenhower'in müdahalesi istendi, fakat gene de saati gelince, Koreli kahraman çoluk çocuğu ile ve tekrar dönmek umudunda oldu- gunu söyliyerek, kanuna boyun eğdi, memleketi terketti. Amerikada bulunan yabancıların en çok korktukları şey, altı ayda bir muhaceret bürosuna ödemeye mecbur Kl bir miktar paranın ödeme tari- hini geçirmektir. Çünkü yalnızca bu yüzden ikametlerini uzatma tale- binde bulunma haklarını * kaybedebilirler, Hele ikameti sırasında po- lisle bir işi olup ta bu yüzden vize alamıyan bir kimseye artık kimse yardım edemez, hatta çalıştığı müessese ile kontratı bile bulunsa Misafir olarak gelenlerin Amerikada çalışmaları yasaktır. o Böyle misafir olarak gelen bir tanıdık evinde bir-iki kişiye ders verdi, duyul- du ve derhal bir hafta içinde Amerikayı terketmek durumundu kaldı. Hem de, henüz ikamet müddeti dolmamıştı.. merikada polise karşı gelmek en büyük suçtur. Kanun ve nizam- lara itaat ise topluma öylesine sinmiştir ki bu, tartışılamaz. Bu, hür- riyet ve demokrasi anlayışına aykırı değildir. Aksine bu, hürriyet ve. demokrasinin ilk şartıdır. İyi kanunlar yapmak, İyi bir nizam kurmak, yetkililere sorumluluk kadar da yetki tanımak.. Ama gelin de bir amerikalının elinden kendi hak ve hürriyetini, kanunun çerçevesi için- deki hürriyetini almaya kalkın! İşte o zaman kıyamet kopar. Tenkit hürriyeti vardır, tabii. Bir sistemi, bir kanunu beğenmeyip ona karşı mücadele etmek de serbesttir. Fakat kanun dahilinde yetkisini kul- lanan sorumlulardan kimse hesap soramaz. İşte bunun içindir ki son günlerde memleketimizde bir yabancının, hem de bu kanunların kendi memleketinde nasıl uygulandığını bilen bir Amerikalının ikamet izni alamamak yüzünden, giriştiği çirkin mücadele gerçekten üzücü olmuş- tur. Yetkililer bir yabancıma vizesini yenilerler veya yenilemezler. Bu, onların bileceği bir iştir. Bir teşekkül, bu yüzden iyi tanıdığı bir uz- manını kaybedip üzülür ama, yerine bir başkasını getirir. Bu da onun hakkıdır. Sendikalarımızın kuruluşları sırasında iyi uzmanlara ihti- yaçları olduğu muhakkaktır. Ama bizim hepimizin bir de i daşlık uzmanı" na ihtiyacımız var. O zaman ne demokrasi ve hürriyet- ten, ne de sendikacılıktan korkmamız için sebep kalır. Ama sebep ne olursa olsun, yabancıyı tutmak gerçekten ayıptır. AKİS, 3 EYLÜL 1962 me hareketinde Birlik mensupları, a- dalardan ve anavatandan gelen 170 bin kişilik kafileyi geçe gündüz uyku uyumadan rıhtımlarda beklemiş onla- rın yaralarını sarmış, onlara sıcak yemek vermiş, kısaca onlara kardeş sevgisi göstermişlerdir. Onlarla ifti- har ettiklerini belirterek, arkada bı- raktıkları ıstırapları, uzun süre göre- miyecekleri ailelerini unutturmaya ve morallerini yükseltmeğe Oo çalışmış- lardır. Bugün Birliğin en önemli Oo ödevi, gene askeri kuvve- tin takviyesidir. Gönüllü işçiler o as- kerin elbiselerini bedava olarak dik- mektedirler. Bunların miktarı o ka- dar çoktur ki, birçok kalabalık mer- kezlerde ayda bir iki saat çalışarak bu işi başarmakta veya haftada bir gün çalışmakla ödevlerini tamamla- e en Seferberlik hali, tek insa a yüklenme tehlikesini kaldırmıştır. Askeri eğlendirme yapılmakta, harpte sakatlanmış bu- lunanlara özel ihtimam gösterilmek- te, sun'i kol ve bacak yapan bir mü- essesede kadınlar gönüllü yardımcılık yapmaktadırlar. Ama sulh zamanında asker de boş durmamakta ve mem- leketi kalkındırmak, imar etmek için çalışmaktadır. Askeri yardım yanında Birlik, si- vil yardama da önem vermektedir. Çünkü, başarının herşeyden evvel maneviyatın yüksek tutulmasına bağ lı olduğu bilinmektedir. Gönüllü işçi- lerin çoğu da paralı terzihanelerde çalışıp rahatça hayatlarını okazan- maktadırlar. Bu terzihaneler ve atöl- yeler Birliğe aittir. Maddi yardım büyük önem verilmektedir. Hemşire ve hastabakıcılık kursları yanında li- san, okuma - yazma, dikiş ve ilk yar- dım kursları gibi çeşitli kurslar açıl- ler için açılan yetiştirme yurtlarında Birlik mensupları bir anne, abla şef- kati ile gayret sarfetmektedirler. "Huashing Children's Home", dünya- ya örnek olabilecek bir (yetiştirme yurdudur. Bu yurtta çocuklar ellerini de kafalarıyla beraber çalıştırmasını öğrenmekte, gerçek bir ev atmosferi ve ülkücülük aşkı içinde yetişmekte- dirler. Çinlilere komünizmin gerçek manasını anlatan, bu yolda hür in- sanları uyaran kültürel faaliyetler i- se Birliğin en önemli ödevlerinden biridir. Çin kadınları gerek çalışma sis- temleri, gerek ülkücülükleriyle dün- ya kadınlığına örnek olabilecek bir teşkilât kurmuşlardır. Eğer hür dün- ya birgün bir Çin mucizesi kaydede- cek olursa bunda kadınların rolü en başta anılacaktır.