Ayrı Dünyadan Bir Adam ennedy'nin yardımcısı, eğlenceli hatıralar bırakarak K Türkiyeden ayrıldı. Onun tavırları, onun davranışları, onun usulleri hiç şüphesiz aramızda daha uzun müddet konuşulacaktır. Başka diyarlar, başka insanlar, başka a- detler.. Sevimli Lyndon Johnson bu basit gerçeğin yeni bir delilini verdi. Amerikan tipi bir politikacının orijinali- ni görmek fırsatını bulduk. Yanında, çekecekleri filmleri Amerikadaki kendi seçim kampanyasında kullanacağı, şahsi parasıyla tutulmuş iki de operatör ile dolaşan Baş- kan Yardımcısı bir yandan burada hava yaratmaya çalışırken, kürkçü dükkanını da katırdan hiç çıkarma- mıştır. Belki bu yüzden, biz Türklerin alışık olduğumuz ve sevdiğimiz ağırbaşlı, ciddi politikacı tipi, Johnson'un kapalı kapılar arkasında yaptığı resmi temaslara mün- hasır kaldı. Dünyanın en büyük devletinin en mesul a- damlarından birinden ziyade, misyonunun gösteri tarafı- nı biraz fazla mübalağa etmesi yüzünden cerbezeli bir film reklamcısı intibaıı veren misafir bizim ölçüleri- mizden ziyade kendi ölçüleriyle (o değerlendirilmelidir. yn üzerine ayaklarını uzatarak konuşan Amerika- lig Tml un bir dalgınlığı olmuştur. Bugünkü dün- ya küçüktür ve haber alma vasıtaları büyüktür. Sade- ce A. P. ajansının bültenlerinden Yardımcının seyahati- ni takip edenler Lübnanda ve İrandaki mizansenle diya- logların o-daha doğrusu monologların- Türkiyedekiler- den hiç farklı olmadığını, bizim aramızda yapılan her şeyin, söylenilen her sözün oralarda da (yapıldığını, söylendiğini kolaylıkla farketmişlerdir. Johnson usulle- rini, şüphe yok ki Kıbrısta, ig ei ve İtalyada tatbik mevkiine koyacaktır. Eğer bu usullerin kısa vadede, havai fişeği tarzında tesir yarattığını, suniliği üzerinden aktığı için o kadarlık ömrü olduğunu Kennedy nin yardımcısı biliyorsa, hiç mesele yoktur. Zira usul- lerin, büyük kütleleri bir an teshir ettiği bir gerçektir ve Amerika lehinde hava yaratma bakımından, ucuz dost bulma itibariyle Lyndon Johnson'un tam bir başa- rı Sem söylemek lâzımdır. Her şey, güdülen ga- yeye bağlıdır Johnson geldi ve gitti. Kalanlar, bizim politikacıla- rımızdır. Johnson'un tavırlarından ve metodundan alı- nacak dersler çoktur. Demokratik düzende halk adamı olmak lüzumu açıktır. Ama bu, madalyonun bir yüzü- dür. Sık kullanıldığında çabuk çakaralmaz hale gelen bir silâhtır. Bizim âdetlerimiz, daha sağlam ve köklü, ciddiyet ölçüsü biraz fazla politikacıya ihtiyaç gösterir. Bu bakımdan, taklitten sakınmak lâzımdır. Kaldı ki, bütün Avrupada olduğu gibi bizde de memleketin politi- ka hayatına hâkim kütleler ucuz sempati ile pahalı say- gıyı daha meharetli tarzda hamur eden devlet adamla- rından hazzetmektedirler. Kennedy'nin yardımcısı bizim bir "Kıta memleke- ti" olduğumuzu ve Atlantiğin ötesinin, hisler ve dost- luklar değil ama örf ve âdetler bakımından hayli uzağı- mızda bulunduğunun hatırlanmasına vesile teşkil etti. Galiba imamınki gibi, amerikalının da söylediğini yap- malı, yaptığını yapmamalı! dirmekten, misafir amerikalının kar- Ayrıca bölgelerde vergi muafiye- omaikr ti gibi kolaylıklar da düşünülmüştür. Plan, fiat oynamalarına, sanayi - de krizlere ve çalışanların zarar gör- mesine mani olmak için tatbikatında yılık planlarda asgari ücretleri tes- bit etmek yolunu da tutmuştur. Böyle- ce yıllık planlarda muhtelif kollarda çalışan işçilerin asgari ücretleri tes- bit edilecektir. ütün bunların dışında vergi po- litikasıyla özel teşebbüsün vasıtalı o- larak organizesi düşünülmüştür ki. Bakanlar Kurulunda en fazla çözüm- lenecek nokta budur. Ziyaretler Bir seyahatten kalanlar A Cumhurbaşkanı Yardımcı- sı Lyndon B. Johnson'un bitirdi- gimiz haftanın başında ziyaret etti- gi şehirler, bir büyük sirkin uğradı- ğı kasabaların havasını aldı. Johnson, Pakistanlı bir deveciyi, misafiri ola- rak Amerikaya davet eden ve ken- disinden öyle bahsettiren adamdır, "Halkı Tanımak" sloganıyla Orta Do- guda giriştiği seyahat bu çeşit yeni davetlere ve gösterilere vesile verdi. Kennedy'nin yardımcısı Lübnandan, İrandan, Türkiyeden misafirler ça- gırdı, resimler çektirdi. Basit halk ta- bakalarının içine girerek onlarla ko- nuştu, resimler çektirdi. Çocuklara Beyrutta kavun, Ankarada dondur- am etti, resimler çektirdi. Fa- kir mahallelerde gecekondulara girdi. resimler çektirdi. Devlet adamları- mızla samimi oldu, resimler çektir- di. Bunlar, seyahatin satıhta kalan hatıralarıdır. Halk, bu "Antika a- dam"ı sevdi. Onu tuttu, ona dostluk gösterdi, onu merakla seyretti, onun- la alâkalandı. Amerika Cumhurbaş- kanı Yardımcısıyla el sıkışmı ol- mak, çok kimseye kendi çevresinde, arkadaşlarına anlatacak bir hâdise fırsatı verdi. Ama Jolınson'un seyaha- ti, bu cilanın altında, çok önemli bir kaç hususun belirmesine yol açtı. İçten geldiğ hnson, İhüilâlden sonra Türkiyeye gelen ilk “Büyük Misafir"dir. P. iktidarının, "Büyük Misafir" leri karşılamak için bir usulü olmuştur: Öğrenciler yollara dizilir, fabrikalar kapanıp işçiler seferber edilir, lerden adamlar taşınır "içten g coşkun tezahürat" sağlanırdı. Pek çok şey gibi, İhtilâlden sonra bu usul de bütün itibarını kaybetmiştir. Johnson, Ankaranın boşaldığı sI- cak Ağustos ayında, bir pazar günü geldi. Resmi makamların yaptığı, A- tatürk Bulvarının iki tarafındaki di- rekleri Amerikan ve Türk bayrakla- rıyla süslemekten, partilere, o teşek- küllere ve halkın toplu bulunduğu yerlere oAmerika oCumhurbaşkanı Yardımcısının şehre varış saatini bil- şılanmasını istemekten ibaret kaldı. Halk gönlü çekene gelecek, çekmez- se gelmeyecekti. Bu yüzdendir ki o gün misafiri Esenboğada karşılayacak resmi er- kân Ankaradan geçerken caddelerde hiç kimse yoktu. Ama dönüşte? Dö- nüşte bütün güzergâh, sanki küçük bir mahşerdi. Usun yıllardan beri ilk defa olarak derlenmiş bir kalabalık bir yabancıya içten sevgi gösterdi. Karşılamanın aktif hanesi bun- dan ibaret değildir. Kökü dışarda me- lanet organlarıyla kökü içerde mela- net organları, elele, bazı tertiplerin peşinde koşmaktan kendilerini alama- dılar. Amerikaya lık arasından yükselirse Moskova ve Kahire radyo- ları sermaye bulacaklar, Johnson'la birlikte şehre girecek Hükümet Baş- kanına halk soğuk durursa "Bakın, bu İktidar suni bir iktidardır. Millet, onu sevmiyor" edebiyatı kimsenin iti- bar etmediği uydurma gazetelerden fiiliyata geçecekti. İki konuda da, tam aksi oldu. Bu milletin, sağlam ve ivazsız bir a- merikan dostu olduğu, amerikanla- rın Türkiyede sevildikleri, kendilerini bu milletin cana yakın bulduğu, ame- rikanlarla türklerin beraberliği bütün haşmetiyle ortaya çıktı. Belirli çevre- lerin amerikan aleyhtarı popaganda- 17