C E M Fi Melen, mütemadiyen alnında- ki MN silen gazeteciye baka- rak sord "— Neden nuz?" böyle terliyorsu- Gazeteci, mendilini cebine yer- leştirdikten sonra cevap verdi: —Bilmiyorum beyefendi... A- ma bugün Johnson'u takiple görev- liydim de..' Me len, , alnı boncuk boncuk ter- İyi a koşar sizi? herkesin elini sıkmadan emer” muş, ha? nd boynunu büktü: Ne diyorsunuz Ferit bey!.. Alim: allah, Kasım Gülek yanında a- matör kalır Başkan YardımgıBinın..» Hakikaten başkentteki (o gezisi Amerikan Başkan Yardımcısını o kadar çok kimseyle yüzyüze getirdi ki, altmışına merdiven dayamış Tek- saslının buna nasıl dayandığı, kısa zamanda bu kadar çok kimseyle na- İ YE T sıl haşır neşir olduğu herkesin dik- katini çekti. Başkan Yardımcısı An- karada, şimdiye kadar hiç bir poli- tikacının aklına gelmeyen Bir kolay- lık icad etti. El sıkmak için etrafını saran -pek çoğu çocuktu- kalabalığı Teksaslılara has pratik (o zekâsıyla sıraya diziverdi, yanındaki muhafız- larından birisini bir uca, görevliler" den birini öteki uca yerleştirdi. Ço- cuklara, el sıkmak için turnikenin bir başından girip öbür başından çık- malarını tembihledi. Böylece, onbeş dakika içinde, elini sıkmaya koşan- ların hepsini memnun ederek, Gülve- ren mahallesinden ayrıldı. Başkan Yardımcısının bir baş- ka macerası, Dikimevinin köşesindeki tatlıcı dükkânında geçti.. Mr. John- son bir ara, etrafını saranlarla bir- likte muhallebiciye girdi, dükkân sahi binden çukulata ve dondurma verme- sini istedi. Sonra cebinden dört dolar çıkarıp dükkâncıya uzattı. Dükkân- cı bir an tereddüt geçirdi, çil çil do- larları almak istemedi. Dolar kaçak- L. B. Johnson İsmet İnönü ile Devlet adamları AKİS, 3 EYLÜL 1962 çılığıyla suçlanmaktan korkuyor ol- malıydı. O sırada birisi, dükkâncıya, almasını, bancı para alıp verebileceğini ilan ettiğini söyledi. Dikimevli muhalle- bici Odolarları cebine indirirken, ml değil, Ferit Melene dua e- diyo lr Başkan Yardımcısı o yaş gününü Balin Otelin salonlarında . Saat 23 sıralarında, ekseri- sini gazetecilerin "teşkil ettiği (o da- vetlilerin arasına geldiğinde pek ne- şeliydi. Daha salona girer ogirmez, yanına sevimli bir hanımın yaklaş- çın zevci Altemur Kılıç geliyordu. Başkan Yardımcısının mi macerası Mr. Johnson birimde Meclisi de ziyaret etmek is- tedi. Meclis binasına gelindiğinde yorgun Yardımcının birden bir şey- ler arandığı gözden kaçmadı. Mr. Johnson tuvalet arıyordu. Kendisine Meclisin şahane tuvaletlerinden bi- risini gösterdiler. Bir müddet son- ra içeriden Başkan Oo Yardımcısının kısık sesi duyuldu. Mr. Johnson tu- valet kâğıdı istiyordu. Kargaşalık, feryat figan, bir top tuvalet denkleştirilip misafire sunuldu. Misa- fire kağıdı o hademelerinden birisi getirmişt İş bitiren. sonra hademeye yak- laşan bir gazeteci: — Aferin, önemli bir görev ifa ettin. Seni gazeteye yazacağız. Adın ne?" dedi. İsminin gazetelerin birinci sayfa- sında geçeceğini duyan hademe pek sevin: i ve — Cafer..." cevabını verdi. Hüne Genel Müdür o Yardımcıla- raber geçirdi. Bu yüzden dostlarına veda edemedi. Paris yolcusuna arkadaşları, Ka- vaklıdere Tenis Kulübünde bir de ye- mek verdiler. Güle pek fazla itibar ediliyordu. İtibardan ziyadesiyle mü- tehassis olan Gül, bir ara mırıldan- dı : — Şu. Ripken de burada olma- lıydı da, bizim ne derece itibarlı ol- duğumuzu görmeliydi.." 29