bir ricasını iletti. o Başbakan henüz kendi aralarına gelmemişti. o Halbu- ki kendisine Gölcükte ve o bilhassa bazı yerlerinde gösterilecek, gereken, bir kısmı gizli tesisler vardır. o Baş- tesisleri de görmek niyetiyle yola koyuldu. - Başbakanın o gece, uçakla Yeşil- köye gelişi inanılmaz derecede âlâ- yişsiz oldu. Meydanda, resmi sıfat- lı, Vali ile Ordu Komutanından baş- ka bir Emniyet Müdürü vardı ki o da yarı görevliydi. | İnönünün gelişini bir iki milletvekiliyle bir iki partili- den başka hiç kimse haber alama- mıştı. Oo Uçağı karşılayan o kalaban* ğın şöyle elle tutulur hal alması, Başbakanın ahbapları, her meşrep- ten gazetenin muhabir ve fotoğraf- çılarının yüklü bir grup teşkil et- mesiyle kabil oldu. İnönü fazla bir şey söylemedi. Valinin arabasına, yanına Vali ile Ordu Komutanım a- larak bindi, doğruca Maltepeye geç- ti. Zaten saat gece yarısına yaklaş- mıştı. İnönü, ertesi sabah Devlet Baş* kanım Floryada Ziyaret etti. (o Öğle vakti Köşke gittiğinde, yemek ha- Gürsel ve eşi kendisini buyur Başbakan, daveti memnun- lukla kabul etti. Neşeli ve keyifliy- di. İki devlet adamı, öğleden sonra- ya kadar hasbıhal ettiler. İnönüyü, gidişinde ve dönüşünde gazeteciler yalnız bırakmadılar. Gi- dişinde, omotöre bir grup gazeteci- nin girmiş olduğunu gördü. Dönü- şünde bir başka grup, kendilerinin atlamış olduklarını söyleyince repten gazeteciyle tatlı tatlı konuş- ması, onların alâkadar oldukları me- seleleri öğrenmesi, odurumu ağızla- rından dinlemesi ve gösterdikleri iyi niyet Başbakan üzerinde çok omüs- bet tesir bıraktı. Nitekim bu yüz- dendir ki, ertesi gün yaptığı bir radyo konuşmasında bu tesadüften bahsi unutmadı ve Basının davranı- şını, okendisini insafsızca tecavüze maruz bırakmak dahil, hoşgörür- lükle karşıladığını o söyledi. o Ertesi sabah, Gölcüğe hareketinden önce denize girdiğinde gazeteci oahbapla- rı gene yanında hazırdılar. oYıllar- gördükçe, devrin iktidarının yüreğinin yağları erirdi ve kısılmış dudakların arasın- dan beddualar çıkardı- (o sandallara binerek tesbit ettiler. İnönü, öğleden sonra seyahatinin ziyaret kısmım bitirdi ve ticaret kıs- AKİS, 30 TEMMUZ 1962 Dünyanın Farkında Olmayanlar Fahrettin Kerim Gökay Engelli o koşuda Bir adanı, eline "kendini tamir etmek için" geçmiş bir fırsatı heba etmeye başlamış bulunuyor. Bu adam, F. K. G. diye bilinen Fah- rettin Kerim Gökaydır. Birşeyler yapmak için harekete geçtiği omu- hakkak İmar ve İskân Bakanının gazeteler tarafından tabii iltifat görmeyen, ama radyolarda mecburen okutturduğu konuşmalarını hü- zünle, hattâ -kusura bakmasın- istihfafla dinlememek imkânı yoktur. Bakanlar, kendilerini övmek, başka görevlerde artık herkesin notuna vermiş bulunduğu marifetlerini başarı diye propaganda etmek için ko- nuşmazlar. Bakanların., yapacak başka şeyleri, söyleyecek başka söz- leri bulunmak gerekir. F. K.G. nin metodlarının iflâs ettiği acık ve basit hakikattir. Bu metodlar bir süre, balon gibi kendisini havaya kaldırmış, ama balon- lar delinince F. K. Gi. sırtüstü yeri boylamıştır. Şimdi, o delik balon- larla yeniden kalkmaya çalışmak Ur boş hevestir. Aman yarabbi, lar ne konuşmadır öyle.-. . G. ye göre, dünyanın mihveri FE. on- G.dir. Neler yapmamış, neler başarmamış, ne kadar ni görmüş. "Ben İstanbul valisiyken..", "Ben Belediye Başkanıyken..' "Benim yaptırdığım.", "Ben vaktiyle. ” “Plânları tahsisatını çıkarmıştım.." benim zamanımda hazırlanan.-" İnsanın, sadece radyoyu kapamak de- gil, radyoyu alıp yere çalmak geliyor içinden. F. K. G. aksi inançta olabilir. Ama şu İstanbul ondan başarısız, ondan boş, ondan daha lâf ebesi bir başka vali görmemiştir. Görmesi de pek müşkildir. O günleri F. K. G. hatırlatmaya kalkıştı mı, yağ- murdan kaçarken mutlaka doluya tutulacaktır. Bugün, Kabineye gir- miş. İmar ve İskân Bakanlığı, gibi, bir şeyler yapmak imkânına sahip bir makama geçmiş. Hakikaten birşeyler yapmaya niyetli. Bunları du- yurmaya da hevesli.. Mükemmel! Bir devlet adamı gibi davransa, bir devlet adamı gibi konuşsa ya artık. Hayatında, bir yeni devrenin açıldığını kabul etse ya.. Bir "İyi İmar ve İskân Bakanı" olmaya ça- lışması, iyi vali olduğuna, herşey çoktan ortaya çıktıktan, sonra onu bunu inandırmaya çalışmasından her halde bin defa faydalıdır. Üstad bunu bir ikaz olarak alsın, usulü veçhile lâf ebeliği yolundan mukabele çiziktirmeye kalkışmasın, herkesi kör, âlemi sersem sanma- sın. O zaman, bir mesaisi olursa, o mesai daha kolay takdir edilecektir. İnsan, kendini kendi ai mm Ne faydası var, bunun? a mamda şarkı söylemek daha iyi.. 13