İnönünün kapısı Çalan çalana rumu küçük bazı noktalar dışında ta- ayyün etmiş bulunuyordu. Bu duru- ma göre C. H. P. ye Başbakanlık dı- şında bir Başbakan Yardımcılığı, bir Devlet Bakanlığı ve Milli Savunma, Mili Eğitim, İçişleri, Sanayi, Bayın- dırlık, Çalışma, Maliye ile Gümrük ve Tekel Bakanlıkları kaldı. Koalisyonun ikinci ortağı olan Y. T.P. ise Başbakan Yardımcılığı dı- şında bir Devlet Bakanlığı ile Tarım, Sağlık, Ulaştırma ve İmar İskân Ba- kanlıklarını alıyordu. C.K. M.P,, sert ve çetin mücade- lesinden Y. T. P. azaran daha karlı çıktı. Başbakan Yardımcılığı dı- şında Adalet, Ticaret ve Basın Yayın Bakanlıklarını aldı. Bağımsız grupa da yalnız Devlet Bakanlığı, bırakılmış oldu. Pazarlığın neticesinde o hazırla- nan protokol, o gün teşkil edilen re- daksiyon komitesine verildi. Komite- nihai protokolü hazırlayacak, Koalis- yon Komisyonu da şu satırları okudu- gunuz sırada protokola imzasını koy- muş bulunacaktır. İkinci Koalisyonun teşkili müza- kereleri sona ererken, C. H. P., daha sert ve kesin davranması gereken bir devrede tavizkar politika gütmüş, ge- rek İnönü, gerek partisi, ilerde ceza- sını sekecekleri çok hatalı adımlar atmış bulunmaktadır. Halbuki bu şekilde tamir ipler koptuğunda durum kilde görünüyordu. Bir sürpriz İp, haftanın başında, hiç kimsenin beklemediği bir sırada, hatta her- kes meselelerin halledildiği haberini almayı beklerken birdenbire (okoptu. edilen başka şe- AKİS, 25 HAZİRAN 1962 Birdenbire ve dış görünüşü itibariyle İmtihanda Sıfır Buhran atlatıldı mı, atlatılacak mı? Belki evet, belki bayır. Bati ola- rak bilinen, her partiden pek çok politikacının başkentin siyasi mu- habirleri gözünde bütün itibarlarından oldukları ve bunlardan, sıtkın sıyrıldığıdır. İnsanların küçük hisleri böylesine açıklıkla gözler önüne serildi mi, insanlığın ta kendisinden iğrenmemek eklen gelmiyor. Bir Bakanlık! Haftalardır, bir Bakanlık ittifaklar bozuyor, ittifaklar kuruyor. Bir Bakanlık bütün fikirleri yerle bir ediyor, bütün kafaları fi- kirlerle dolduruyor. Samimiyetle sahtekârlık, idealizmle menfaatçilik, inançla opportünizm öylesine yanyana ki kime inanıp kime inanmamak gerektiği bir büyük mesele. Bir görüşü savunan, bakıyorsunuz gir başka görüşün şampiyonu kesilmiş. Araştırıyorsunuz, arada bir Bakanlık ihti- mali belirmiştir. Koalisyona hiç istemiyenler, ümitlendiler mi bütün ma- nilerin ortadan kalktığım söyleyerek Bakanlıkların taksimine geçiyor- lar. Günler var ki Mecliste çok kimse, elinde kalem kâğıtla dolaşıyor. Bir Bakanlık! Ama, hangisi olursa olsun. Maliyeciye Sağlık Bakan- lığını verin bayram ediyor. Doktor, Basın - Yayın Bakanlığına kendi- sinden iyisinin bulunmayacağını yemin-i billahla söylüyor. Başbakan Yardımcılığı! Hani kadın bağırmış: "Ey Adalet! Senin adına ne günah- lar işleniyor." Yarabbi, bir büyük envestisman sayılan bu yardımcılık -bugün yardımcı, yarın asil!- her partide, hele ciddi ve büyüklerinde ne kıyametlerin kopmasına, hangi uçlardan hangilerine atlamaları, ne dostluklar kurulup ne dostluklar bozulmasına yol açıyor. Memleket? 00! Herkes, sadece onun iyiliği peşindedir. Zaten, ken- disine bir Bakanlık verilmesi memleketin iyiliğinden başka hangi se- bepledir ki.. Memleketin iyiliği? Tamam! Ver Bakanlığı, gör memleke- tin hayrını.. Bilir misiniz ki son buhranın hallinde ne İnönü, ne Gürsel, ne şu veya bu en büyük rolü oynamıştır? Bir Bakanlık! Şaşmaz ara- bulucu, bütün görüş ayrılıklarının telifcisi ta olmuştur Bunlar, politikacılar! Ya, dışarda bekleşenler.. Hangisinin meramı başka ki? Milletvekili olabilseydi, hatta adaylığı düşünülmeydi bugün bambaşka türküler söyleyecek tümen tümen adam iğrenmeden çok faz- la istihza hissi uyandırıyor. Hep aynı ihtiras, hep o basit endişeler oto- riter idare hayranlarını demokrasi âşığı, demokrasi âşıklarını kapalı rejim şampiyonu yapıyor. Işık nereden gelirse yüzler o yana çevriliyor. Bilinmez, bütün başkentler kabine buhranlarında hep böyle midir? Ama haftalardır Ankarada, asil bir hissi, bir davranışı mumla ara ki bulasın.. Peki ama, kime güveneceğiz biz? açığa vurdular. İnönü kendilerine, u- gımsızları incir çekirdeğini doldurmayan sebep- ten. Üç ortaklar bir gün önce toplan- mışlar ve üç konuda görüş ayrılığı müşahede etmişlerdi. C. H. P. Bakan- lıkların, ortakların kuvveti nisbetine göre dağılmasını istiyordu. Bu esasa nazaran İnönünün takımına 12,9 Ba- kanlık düşüyordu. Y.T. P. 5'den, C.K P. 3'den biraz fazla alıyor, Bağım- sızlar da | ile yetiniyorlardı. C. H. P 0,9'undan vazgeçip 12 Bakanlık alaca- ğını bildirdi. Y. T. P. P. ye müştereken 10 e düşüyor- du. | tanesini de Bağımsızlar alacak- lardı. C. H. P. nin iki ortağı önce Ba- uzaklaştırmaya çalıştılar, o olmayınca Bağımsızlara C » nin kendi kontenjanından sandalya vermesini istediler, nihayet işi "Kabi- nede C. H. P. nin ekseriyette olmasını kabul etmemize imkân yok" diyerek bağladılar. Gerek Alican gerekse Din- çer: "Biz bunu, teşkilâtımıza nasıl anlatabiliriz?" formülüyle dertlerini zun uzun, hükümetlerin nasıl çalıştığı- nı söyledi. Kabinelerde, oy çokluğuyla| karar almak bahis konusu değildi ki.. Bir parti, kabul etmediği bir kanun olursa, I Bakanla kabineye iştirak et- miş dahi olsa pek âlâ ipi koparabilir koalisyondan çekilebilir, o hükümeti düşürebilirdi. Ama iki Ortak buna yanaşmadılar. Bir kaç gün sonra A- C.H.P.nin tahakküm olarak vasıflandırdı. Ama , Bakanlıklar kuvvetler o nisbe- tinde dağılmazsa hangi ölçü kullanı- lacaktır? Kafadan Bakanlık dağıtıla- a... Nihayet, bir miyar lâzım- dır" itirazına cevap veremedi. İki ortak, birer Başbakan Yar- dımcısı istiyorlardı. C. H. P. üç ortak- lı kabinede üç Başbakan Yardımcısı- nın bulunması gerektiği görüşünü sa- vundu. Bu, en fazla itirazı çekti. C.H. P. nin Başbakanı vardı ya.. Ama İnö- nü, o konudaki ısrarının da sebebini anlattı. Hükümet, grup grup bir top- 9