YURTTA OLUP BİTENLER diyerek cevaplandırdı. Saat 12.35 de de Bölükbaşı çıktı. Bölükbaşı: "— Kesin bir şey söyleyemem. El- bette millet hükümetsiz kalacak de- ğildir" diye söze başladı ve sonra Başbakan tayini konusunda da fikrini SÖYLE — Şahıslar üzerinde bir şey söy- leyemem." Bulunan çare T emaslar, bulunan çarenin tatbiki mahiyetinde oldu. İnönü görüşü- nü muhafaza ettiğine göre Gürselin, Parlamentoda temsil edilen bütün par- tilerin liderleriyle görüştükten sonra İsmet Paşayı millet önünde göreve çağırması lüzumu Deliriyordu. Bu lü- zum, Gürsele anlatıldı. Devlet Baş- kanı da, artık başka bir hal tarzı gör- müyordu. Ancak, böyle bir çağırı yap- madan partilerin kendi aralarında, ih- tilaf noktalarında ve esaslarda anlaş. malarım faydalı buldu. Önce ve C. K.M. P. müzakerelerin a sine yol açan meselede C. H. -P. görü- şüyle mutabakata vardılar. Bu muta- bakat üzerine, Gürsele daveti . mak, İnönüye de bunu kabul etmek düşüyordu. C. H. P. Genel Başkanı yeniden kollarım, mecburen sıvadı Memleketin durumu başka yol bırak- mıyordu. Haftanın sonunda, liderler gene başbaşa geldiler. İnönüden baş- kasının Başbakan olamayacağını an lamış Gümüşpala ve buna, arzulu şe- kilde kani Bölükbaşı muhalefette ka- lacaklardı. Koalisyon, gene dörtlü o- lacaktı. Partilerde faaliyet K oalisyon treni yeniden raya gi- rergirmez, partilerde bu defa Ba- kanlık yarışması açıldı. T. T. P. dr çekişme, fazla hararetli olmadı. Aday- lar, aşağı yukarı belliydi. C.K. M. P. den de fazla gürültü gelmedi. Ama C. H. P. bir savaş meydanına kısa za- manda girdi. Bir defa, Feyzioğlu çok itiraz çekiyordu. İşin önemlisi sudur iki bu itirazlar, dar parti çerçevesini aşmış, dışarıya da taşmıştır. Genç po- litikacı, omeziyetlerinin mükâfatını gördükten sonra şimdi kusurlarının handikapıyla karşı karşıyadır. a en büyük handikapı, bu kusurlarını yok etmek için ya gayret sarf etmeme- si, ya da bunda muvaffak olamaması- dır. Feyzioğlu, güvenilir bir politika- cı tipi olarak görülmemektedir. Basit kıskançlıkların ve çekememezliklerin en büyük rolü oynadığı dar parti çer- çevesini bu kanaatin aşmış olması, ondaki gerçeklik payını ortaya koy- maktadır. Feyzioğlu oMeselesinin yanında. sadece C. H. P. çevreleri değil bütün millet İnönüye bir dilek aksettirdi ? "Allah aşkına, eskimiş, numaralan- mış, düşük çapını belli etmiş isimler- 14 le bizi karşı karşıya getirme." Hafta biterken, Bakanlar konusun- da umumi temayül şuydu: "C.H. P. tilerden genç, dinamik, kabiliyetli, ye. ni simalar.. Y. T. P. den "Dosyasız Bakan"lar.. C. K. M. P. den basiretli ve olgun kimseler.." Bağımsızlardan ise, Necmi Öktenin Devlet Bakanı o- lacağı aşağı yukarı bellidir. İpin kopmasından sonra başlayan müzakerelerin neticeleri, haftanın sonunda İsmet Paşanın sadece değil, daha birçok noktada telifçiliği tehli- keli dönemeçlere vardırdığını o belli etti. Demokrasi Bir kumpanya Sâdece yanyana görülmesiyle hay- ret uyandıracak, daha doğrusu hayret uyandırması gereken bir kaç isim bitirdiğimiz hafta içinde bir ara- da siyaset sahnesinde arz-ı endam etti. Aslında bu, Türkiyede görülme- miş bir hal değildir. Bir uç, çok za- man öteki uçla birleşir, bir yolu iki "düşman kardeş" birlikte katetmek- te mahzur görmezler. Tabii, fikir haysiyetini ve aydın olma vecibesini ayaklar altına almak pahasına.. Bi- tirdiğimiz hafta Talat Aydemirle Gökhan Evliyaoğlu, 22 oŞubatçılarla afçı A. P. liler sarmaş dolaş oldular. Bir müşterek düşman, her iki grubun da oyununu akamete uğratmış İnö- nüye duyulan kin böyle bir bağın ku- rulmasınayetti de arttı bile.. Yeni okumpanyanın ilk belirtisi, haftanın başlarında bir gün Yeni İs- itibarlı tanbulun birinci sayfasının sütunlarında kendini gösterdi. Harbi- yeliler geçiyorlardı. 27 Mayısın yapı- cısı Harbiye, şimdi o ihtilâlin yık- tığı D. P. nin gövdesi üzerine otur- mak isteyen takımın aklı sıra gaye- sine âlet etmek istediği bir kuvvettir. Yolun üzerinde bir adam vardı. Harbi- yeliler onu selamlıyorlardı. Adam, re- simde, beyaz daire içine alınmıştı. Re- simlerin yazışını okuyanlar, dostluğun ve karşılıklı takdir hissinin derinliği- ni kavramakta güçlük oçekmediler. Şöyle deniliyordu: "Halkın alkışları arasında Kızılay meydanına varan öğrenciler, Zafer anıtı karşısında kı- sa boylu, sağ kollarını sert bir şekilde sağa açmak suretiyle, diğer öğrenciler de başları ile şahsı selamlamışlar, o da öğrencilerin selamım başını öne eğ- mek suretiyle kabul etmiştir. Öğren- cilerin bu hareketi karşısında (o Ay- demirin yanında bulunan hanımı hıç- kırıklarım tutamamış, Talat oAyde- mir tarafından teskin edilmiştir. Öğ- rencilerin geçmesinden sonra eski Kumandan, yanındaki emekli subay arkadaşlarıyla birlikte açık hava ga- zinosuna giderek bir müddet oturmuş- lardır." Bu haberin çıkmasından bir kaç gün sonra Gökhan Evliyaoğlu bir 22 Şubatçı edasıyla konuşmakta mah- zur görmedi. Alpaslan Türkeşin Kud- retli Albaylık devrinde de esaslı bir M. B. K. cı edasıyla konuşan ve Oo sıfatla seçim isteyen, Demokrasi is- teyen Nadir Nadi gibi yazarlara sert ihtarlarda bulunan üstad, kendi gaze- tesine bir beyanat verdi -ee, başkası beyanat istemeyince, insan elbette Yeni İstanbul gazetesinde Harpokulu ve Aydemirle ilgili haber Yanaşmanın dostluğu AKİS, 25 HAZİRAN 1962