YURTTA OLUP BİTENLER luluk değildi. Bir bütündü. Bu bütün- de üç parti de bulunuyordu. Kabineye, Başbakan kumanda edecekti. İşleri o verecekti. O derleyip toparlayacaktı. Başbakan Yardımcıları esas itibariy- le, partilerle hükümet arasında bir köprü olacaktı. Alican Y. T.P. Grubu- na, icap ederse gidip hükümet görü- şünü savunacaktı. Dinçer, C.K.M.P. Grubuyla irtibat sağlayacaktı. İnönü, C.H. P. Grubuna kendi mi gidecekti? İstiyordu ki, ötekilerin o seviyesinde bir C H. P. li Başbakan Yardımcısı da üçüncü ortağın Grubuyla temas kursun. Yardımcılığı, bir nevi Başba- kan vekilliği gibi alan ötekiler bunda en şiddetli ısrarı ileri sürdüler. Nihayet, İçişleri Bakanlığını, ya- ni memleketin güvenliği ve huzuru, asayişi ile ilgili Bakanlığı İnönü ken- di partisinden, bildiği, tanıdığı, gerek- tiğinde sıkı şekilde kontrol edebilece- ği bir kimseye vermek istiyordu. Üs- telik bu, C. H. P. Grubunun da aşağı yukarı en kuvvetli -ve tek- talebiydi. Aslına bakılırsa C. H. P. milletve- killeri bu makamı sadece platonik se- beplerle istemiyorlardı. Kendi teşki- lâtlan "partizanlık"tan şikâyet eder- ken, çok zaman, kendilerinin parti- zanlık edemediklerinden sızlanıyorlar- dı. Ama İnönü, partizanlığa mahal vermemek için elinin altında emin bir İçişleri Bakanı talep o ediyordu. Bunu anlamayan ortaklar, İçişleri Bakanının tarafsız bir şahsiyete ve- rilmesinde ısrar ettiler Lâf ağızdan çıkar Meseleler üç noktada düğümlenince, toplantının ertesi güne bırakılma- sı zarureti hasıl oldu. Halbuki, esas i- tibariyle af konusunda, ağalar ka- nununda, servet beyannameleri işin- de, hattaumumi ekonomi istikametin- azimli konuştu. Çalışabilecek bir Ka- bine kurmak istiyordu. Çalışabilecek kabineyi de böyle kurabileceğine ina- nıyordu. Pazarlık için gelmemişti. Ka- fasında fikirleri evirip Oo çevirdikten onra bir neticeye varmıştı. Üzerine yüklenilecek sorumluluğun derecesin- de yetki ve anlayış istiyordu. O ka- dar.. Y.T.P.ve C.K.M.P. ekipler, teklifleri kabul edemeyeceklerini söy- lediler, fakat son bir pazarlık ümi- diyle, işi bir defa da kendi "yetkili or- ganlarına götüreceklerini, o cevabı iertesi gün vereceklerini bildirdiler. A- lican: — Paşam, bir de siz yetkili or- ganlarınızla temas edin.." dedi. İnönü, başını salladı: "— Ben, yapacağım teması yap- tım. Şimdi gidiyorsunuz. Yarın gele- ceksiniz. Bilesiniz ki ben aynı karar İnönünün evinde yapılan toplantıyı izleyen gazeteciler Küçük başın küçük derdi la geleceğim...." Sonra, arkadaşlarının sırtlarını sı- vazladı ve herkesi uğurladı. Perdenin arkası İki müstakbel ortak ertesi gün kendi yetkili organlarıyla, birbirleriyle ve bir tanesi Nasır Zeytinoğluyla te- mas etti. Bir araya gelenlerden bir kısmı İnönünün kararlı olduğunu, bir diğer kısmı blöf yaptığını söylediler. Y. T. P. pazarlığa devamı tercih et- ti. C.K.M.P. daha munisdavranmak- ta fayda gördü. Tavsiyeler, temenni- ler, kuvvet vermeler, teşvikler bütün gün işledi. Haftanın başlarındaki Oo akşam ekipler yeniden karşıkarşıya geldiklerinde herkes vaziyetini açıkla- dı. C. H. P, durumunu muhafaza e- diyordu. C.K. M. P. şartlan, söyle- meksizin kabul ediyor gibiydi. Y. T. P. Bakanlıkların adedinde ve İçişleri Ba- kanlığında yumuşamıştı. Ama P. li Başbakan Yardımcısını sureti katiyede istemiyordu. Aslına bakılırsa, bunda şahsi dü- şünceler hiç a oynamadı değil. Zira ogün, Y. T. P. ve bilhassa C. K. P. kesiminde "Aksal Başbakan Nr dımcısı olacaksa, kabul ederiz. Fakat Feyzioğluyu istemeyiz" dolaştı ve C. H. P. ye kadar geldi. Bu sıra- da Y. T. P, içinde Feyzioğluyu böyle bir payeye yükseltmemek için kulis yapılıyordu. Her halde, netice şu ol- du: Y.T.P. o şartı kabul etmeyeceği- ni açıkladı. İnönü, cevapları alınca büyük bir sükünet ve soğukkanlılıkla doğruldu. Müzakereler bitmişti. Yollar oayrılı- yordu. Dostane münasebetler şüphesiz devam edecekti. Fakat ortaklık bahis Alican Konusu değildi. Üç müstakbel ortağın ikisi, heye- canla kalktılar. Acaba, bir şans daha tanımak imkânı yok muydu? C. K. M. P. den Ardıçoğlu: — Paşam, yarın bir daha toplan- sak.." dedi. İnönü, Alicana döndü: "—bBöyle 7 , Değişiklik o- lur mu? Ne dersin T. P. Genel Bağlanmı yeni bir toplantı için itirazı yoktu. Ama, görüşünü değiştireceğini o sanmıyor- du, İnönü, "Müzakereler bitmiştir" dedi. Ekipler, yüzleri asık toplantı ye- rinden ayrıldılar. Sadece Başbakan a- dayının yüzünde bir tebessüm ve ra- hatlık ifadesi vardı. Nitekim bol bol güldü. Huzuru yerine gelmiş gibiydi. Üzerinden bir yük kalkmıştı." Cumhur- başkanına hitaben bir ("görevinden mazur görülme talebi" kaleme aldı. Sonra da, Vefalı Özel Kalem Müdürü Necdet Calpla birlikte Çankayaya git- ti. Cemal Gürsel bu sırada bir yerli filmi seyirden çıkıyordu. -Devlet Baş- kanının şimdi ciddi merakı budur- İ- nönü, kendisine durumu anlattı. Gür- sel, hayretini izhardan kendini ala- madı. Nasıl olur? Kendisine, Y. T. P. nin bütün şartları kabul edeceği bil- dirilmişti. Allah, Allah! İnönü, işi na- sıl bırakabilirdi? nönü, kararlı olduğunu sarih şe- e ifade etti. Arzuladığı kabineyi kuramadıktan sonra, bir kabine kur- mak bahis konusu değildi. Gürsel, ba- şını salladı. İnönünün verdiği zarfı açmadı. Hayır, İstifayı kabul etmiyor- du. Başbakan bu gibi hallerde, şart-