TİYATRO mistir, ama gümrükte kaybolmuş ola- ak!.." Bu arada misafir e daha Giddi We sualler de so u gelişinizde İstanbulda dik- görimizi "eken en önemli değişiklik ne o Marie Bell'in cevabı, Fransız dost- larımızı düşündürmesi gereken o bir gerçeğin ifadesi şeklindeydi: , "— Fransızca konuşanların çok a- zalmış olması!.." Karalar içinde "Phedre" Ankaralılar ilk defa 1930 da, eski Halkevinde, Charles Boyer ile be- raber, Atatürkün önünde temsiller vermiş, sonra 1940 da Comedie - Française'le aynı sahnede tekrar gö- rünmüş olan Marie Bell'i, bu sefer Devlet Tiyatrosunun eni ve güzel sahnesinde üçüncü defa görmeğe git- tiler. Güzelliği dillere destan olmuş bir kadın sanatçının, yirmiiki yıllık bir ara ile, aynı seyircinin karşısına çık- masında, ancak büyük sanatçılara vergi, kahramanca bir güven vardı: Sanatına olan güveni... Marie Bell'in bu güveni kendisinde duymaması için bir sebep de yoktu. Çünkü kendi yur- dunda, Pariste bugün elüstünde tu- tulan pek az sayıdaki kadın sanatçı- lardan biridir. Comeclie - Française'- de geçirdiği uzun yıllar onu trajedi alanına yöneltmiş, o alanda -eski de- gerlerin de bir bir kaybolmasıyla- ö- nemli bir yer tutmakta güçlük çek- memiştir. O kadar ki, Comedie - Fran çaise'den ayrılıp Bulvar (o tiyatrosu- nun merkezi sayılabilecek Gymnase tiyatrosuna patron olarak yerleştik- ten sonra bile trajedi oynamıya de- vam etmiş, Racine'in trajedilerine verdiği yeni ifade şekli beğenilmiş, başarıları Fransa sınırlarından dışa- rya, Londraya, Amerikaya, birçok Avrupa merkezlerine okadar taşmış, oralarda da alkışlanmıştır. Hattâ denebilir ki Marie Bell, trajedi reper- tuvarıyla Fransanın son yıllarda hiz- metlerinden o faydalandığı sayılı bü- yük sanat elçilerinden biri olmuştur. Turnelerinin resmi makamlarca, her bakımdan, desteklenmesi de bundan dolayıdır. Bu sebeplerden ötürü Marie Bell'- in Büyük Tiyatroda verdiği temsiller, bu yönünü izlemek fırsatını bulama- mış Türk seyircisi için önem taşıyor- du. Hele ilk temsili olan "Phedre"... Racine'in bu trajedisi, (şimdiye kadar yurdumuza gelen Fransız truplarının her. zaman oynamıya ce- saret edemedikleri bir eserdir. Çün- kü esere adını veren kadın kahra- manı lâyıkıyla canlandırmak -hattâ sâdece dile getirmek- her sanatçının kolayca göze azabileceği işlerden de- ğildir. Son yirmibeş yıl içinde yurdu- muza gelen Fransız kadın sanatçıla- rı içinde bu rolü ancak Madam Marie Ventura, bir de Vera Kor&ne oynaya- bilmişlerdir. Marie Bell ise -1935 de oynadığı "Esther" den sonra- 1938 de, George Le Roy'nın mizanseniyle. Comedie - Françâise'de (oynadığı "Phedre" için "meslek hayatının en büyük trajedi interpretation'unu ger çekleştirmiştir" hükmünü almış, ti- yatro tarihlerine de bu şekilde geç- miştir. Büyük Tiyatroda, çırılçıplak bir sahnede, kara perdeler içinde tek- rarladığı "Phedre", bir bakıma, harp sonrası Fransız tiyatrosunun trajedi alanında beliren o bellibaşlı sanat o- laylarından biri sayılmaktadır. Sahnedeki oyun A nkara seyircisi, Marie Bell'i kara perdeler Bunun sebebi eri arasında Racine'in, karmaşık duyguların etkisi (o altında kıvranan bu kahramanının, şimdiye kadar gördüklerinden farklı bir yorum la sahneye konulmuş, oynanmış ol- masını da hesaba katmak yerinde olur. Bundan önce aynı rolde gördüğü- müz Marie Ventura, bütün gücünü hançeresinden alan, çok tumturaklı, dış tesiri ön plânda tutan oyun tar- zıyla, yeni kuşaklardan çok eski ku- şakların "Phedre"i idi. Vera Korâne ise zerafeti, kadınlığı içinde yırtıcı ta- rafları kaybolan, ama daha gürültü- süz, daha da tesirli bir "Phedre" ol- muştu. Marie Bell'in "Phedre"i, Raymond Gerome'un sahne düzeni içinde, mo- dern bir yoruma dayanmaktadır. Pi- erre Schaeffer'in elektronik sahne mü- ziği, kara perdeler içinde, som mer- merden yontulmuş bir tek tahttan başka eşyası olmıyan çıplak bir sah- nede oynanan oyuna pek uygun düş- müştü. Marie Bell, alnının kara yazı- sından kurtulmaya çalışan bir kra- liçenin utanç duygusuyla günahkâr aşkı arasındaki tereddütlerini, umut- larını, umutsuzluklarını, çırpınışları- nı, üvey oğluna beslediği ve bir türlü yenemediği aşk buhranları içinle ken- disini bir dişi kaplan haline getiren kıskançlık ve intikam duygularını bütün "boşlukları", "dolulukları" ve taşkınlıkları" ile. psikolojik bakım- dan çırılçıplak bir oyunla ve mükem- mel bir ses tekniği içinde dile getir- di. Beraber işleyen ses ve oyun klav- yesinde yalvarıştan kükreyişe, utanç- tan hayasızlığa, o itiraftan iftiraya, kahkahadan gözyaşına kadar her not, ayrı ayrı, belirli bir yorumla değer- lendirilmişti:, Hippolyte'in bir başka kadını sevdiğini öğrenince, kıskanç- lıktan çılgına dönerken, zehir dolu bir kahkahayla gülmekten, sahnesinin mısralarını arka sıralar- dan duyulamıyacak bir fısıltı halin- de mırıldanmaktan çekinmiyerek.. O- turuşunda, yürüyüşünde, sinirli ve ih- tiraslı hareketlerinde "klâsik jest'i u- nutmak cesaretini göstererek... Marie Bell'in yanısıra, ünlü kahra- man Thesee'yi, karısının. iftirasına kapılıp oğlunu haksız, yere tanrıların gazabına terkeden Atina kralını, Jac- gues Docgmine, aynı oyun anlayışına denk bir sadelik, bir vakar içinde oy- nadı. Oğlunun, üvey annesini suçlan- dırmadan suçsuzluğunu savunduğu sahnede, Aricie'nin onu teyideden söz- leri üzerine, babalık duygusuyla er- keklik duyguları arasında (geçirdiği acı tereddütleri vuzuhla ifadelendirdi, güzel ve tesirli sesiyle doyurucu bir Thesde oldu. Öbür rollerde, Hubert Noel. canlı ve sıcak oyunu kadar güzel fiziğiyle Pliedre'e -bütün o ateşli duyguları il- ham etmeğe- lâyık bir Hippolyte'di. Aricie'ye sevgisini, babasına da suç- suz olduğunu anlatmıya çalıştığı sah- vi seyirciyi kendisine bağlamış- . Marcel Tristani ele, tertemiz diksi- yonu ve ifadeli oyunuyla, gördüğümüz en iyi Theramene'lerden biriydi. Buna rağmen "Phedre" temsili An- kara seyircisine olumlu bir etki u- yandıramadıysa, bunu, Racine traje- b "fransızlığında" aramak doğru olur. Bir de Fransız trajedesinin seyircimize -aynı sebep- lerden ötürü sık sık değişik yorum- larla oynanıp tanıtılamamış olmasın- da.. AKİS, 25 HAZİRAN 1962