Selamet, sabrın sonunda Az gelişmiş bir memleketin, az gelişmiş bir bölgenin hoplamalı zıp- lamalı usullerle değil bilgili, planlı ve basiretli bir demokratik yolla daha kolay, daha rahat, daha iyi kalkınabileceğinin Yunanistandan sonra ikinci misali: Güney İtalya. Şu anda, Demir Perde gerisinin ta- lihsiz memleketleri sıkıntı içinde kıvranırken, koca Çin bir meçhul is- tikbalin uğruna nesillerini tüketirken ve fezaya gemi üstüne gemi yol- layan kudretli Rusya yiyecek ve içeceği milletine daha pahalı yedirip içirme Zoru altında ezilirken daha çok sayıda Fiat otomobili, daha çok sayıda kendi radyoları, daha çok sayıda Zoppas buz dolabı Ro- manın aşağısında bulunan bir zamanların talihsiz topraklarına akıyor. Oniki yıllık bir ciddi gayretin sonunda, hiç bir mucizeye lüzum kal- maksızın, Güney İtalya halkı daha mesut ve müreffehtir. İnsanoğlunun ihtiyacı hiç bitmez ve her iyinin daha iyisi vardır. Zaten insanlık tarihindeki terakkinin sırrı ve sebeb-i hikmeti de bun- dan başka bir şey değildir. Bu yüzdendir ki Yunanistanda yunanlıla- rın, Güney İtalyada italyanların bütün meselelerini halletmiş olduk- larını söylemek imkânsızdır. Ama, bir kapalı rejimin, bir otoriter sis- temin ağırlığını omuzlarında hissetmeksizin ve şahsi hürriyetlerinden bir şey kaybetmeksizin yüzleri pek âlâ gülmüştür. Her halde komşula- rı Yugoslavya veya Çekoslovakyada, Romanya veya Bulgaristanda, yahut Macaristanda çalışma taburlarının ıstıraplı hayatına katlanar- rak daha parlak bir istikbal yaratmaya zorlanan kütlelerden mesut ve müreffehtirler. ncak bu saadetin altında bir sağlam inancın yattığını belirtmek lâzımdır. Tıpkı insanların hayatında olduğu gibi milletlerin hayatında da selamet sâdece sabrın sonundadır. Merhaleleri yakmak, asırları se- nelere sığdırmak, göz açıp kapayıncaya kadar çağdaş uygarlık düzlü- güne erişmek nutuklarda kulağa güzel gelse de fazla gerçekliği bulun- mayan yavelerdir. Bir akşam yatıp ertesi sabah milyoner kalkanlar nasıl edebiyat konusuysa, milletleri bilinen usullerin dışında (o kalkın- dırmayı vaad edenler de sâdece onları aldatmak isteyen muhterisler- dir. Her kalkınma mutlaka bir emeğin, fedakârlığın, gayretin ve ça- lışmanın neticesi olacaktır. Mesele, zavallı ve ihmal edilmiş kütleleri bir anda o seviyeden alıp bir üst seviyeye götürmeye kalkışmak değildir. Bunu gaye edinenler, göz boyamak için bir üst seviyede bulunanları alt seviyeye getirmek su- retiyle vaad ettikleri eşitliği sağlamakta, ama hiç kimseyi gene de aldatamamaktadırlar. Mesele, o kütleleri hakikaten bir noktadan alıp emin adımlarla ileri noktalara teker teker götürmektir. Bu insanlara kaderlerinin iyileşmekte, hallerinin düzelmekte olduğu inancı o verile- bilirse, onlar bunu gerçekten anlayabilirler, hissedebilirlerse huzur ve güven o topraklara kolaylıkla iner, yerleşir, kalkınma gittikçe hız- İş, İlk adımı atabilmekte. yal yardım sektörlerinde tahsisat arttırıldı. Akan dış yardım İtalyanlar kendi az gelişmiş bölgele- rini kalkındırmak için paçayı sı- vadıktan ve bir ciddi teşkilât kurup buna iç finansman imkânı sağladık- tan sonra dışardan yardım görmek- te gecikmediler. Bir defa, kanunuyla Karşılıklı Paralar dan İtalyaya hibe edilen meblağ doğ- rudan doğruya Teşkilâtın o kasasına gitti. Bu yoldan. Güneyin kalkınması- nın sağladığı ek miktar 60 milyar li- retin üstündedir. Bunun yanında Teş- kilât, Milletlerarası İmar ve Kalkın- ma Bankasıyla Avrupa (Yatırımlar Bankasından ve eş yabancı mali mü- esseselerden 1962 yılı başına okadar AKİS, 25 HAZİRAN 1962 400 milyon 463 bin dolarlık uzun va- deli, ucuz faizli kredi temin etmiş- tir. Böylece, 15 yılda sariedilmek ü- zere Teşkilâtın eline muazzam bir mali imkân geçmiştir. Fakat, Güneye yatan para bunun- la da kalmamıştır. Teşkilât özel sek- törle de sıkı münasebet kurduğundan o sektörün sermayesi bu miktara ek- lenmiştir. Güneyin kalkınması Teşkilâtın özel sektöre yardımı o çe- yatırım yapmak verimli hale gelince Kuzeyin sermayesi çizmenin ucunun o yolunu tutmuştur. Sermayesi az olanlara, Teşkilât uzun vadeli ve ucuz faizli kredi vermiştir. İmkanı bulunup ta sermayeden mahrum kimselere ise eş şartlarla yardım edilmiş, imkânla- rın değerlendirilmesi yolu açılmıştır. Vasati bir hesapla, Teşkilâtın kendi kasasından yatırdığı her 100 li mukabil özel teşebbüs e 40 liretlik yatırım yapmıştır ki, mu azzam, bir neticedir. Özel teşebbüs en ziyade tarım sahalarının geliştirilme- si, sanayi e rm kurulması, telcilik ve , küçük sanatlar, balıkçılık ile ilgilenmiştir. Buralara özel teşebbüsün ya para birkaç yüz milyar lirettir Tabii, bu sahalara ayrılan para- lar eşit olmamıştır. Su ve kara yolu gibi amme yatırımlarında Teşkilâtın her 100 liretine mukabil özel sektör 2-3 liret harcamışken tarım, turizm sahalarında bu 200 - 250 liret, sanayi iştiraklerinde ise 1000 lirettir. Göze çarpan diğer bir husus, Teş- kilâtın, çalışmaları ilerledikçe (o özel sektörün Güneye alâkasının artması ve elde edilen neticelerde hızın bu surette aritmetik değil, jeometrik tarzda yükselmesidir. İşin bir bekleme havası içinde olan özel sektör, Devletin gayretleri devam e- dince onun yanına katılmış ve ken- disine istifadeli, emin bir saha bul- muştur. Bilhassa kredisi ve kolaylık- ları bol sektörlerde özel teşebbüs Dev- letin yerini almakta gecikmemiş, bu da Teşkilâta, elindeki parayı ammeyi daha ziyade alâkadar eden sahalara dökme imkânını sağlamıştır. Yatırımların miktarı Teşkilâtın sahası içinde bulunan çe- şitli sektörlerde, ilk on yıl içinde fülen yapılan yatırım miktarı, 1.497 milyar lirettir. Bu, senede 150 milyar liretlik yatırım demektir. Tabii, meb- lağ sâdece bir vasatidir. Yoksa, ilk yıllarda yatırımlar daha az olmuş, ği Turistik bir köy Sermayesi : Güneş 23