F E NN Feza Denizdeki adam Evvelki o haftanın ortalarında, oper- şembe günü Atlantiğin dalgalı su- ları üzerinde, garip şekilli bir cismin yanında dalgıç kıyafetine (benzeyen pırıl pırıl bir elbise giymiş, oldukça genç bir adam yüzüyordu. Görünü- şe göre çok yükseklerden denize düş- müş olan bu kazazede, Amerikalı fe- za adamı Malcolm Scott Carpenter'- den başkası değildi. Gerçekten ken- disinden önceki sabırlı astronot John Glenn'in aksine Carpenter öyle uzun boylu beklemeden Merküri kapsülü- nün içersinde (ofeza yolculuğuna a- tılmıştı, ama daha dünya çevresin- deki ilk turdan başlayarak bazı tek- nik zorluklarla karşılaşmıştı. o Seya- hatin sonuna doğru bu aksilikler Carpenter'i bir hayli yordu ve tam üç saat sular üzerinde çalkalanma- sına sebep olan hatalı inişine kadar v yakasını bırakmadı. Herşey Amerikalı Astronotun, o perşembe günü mahalli saatle 7 yi 45 geçe Cape Canaveral'da bir Atlas roketinin ucunda fezaya fırlatılma- sıyla başladı. Aslında saat tam 7'de başlayacak olan denemenin sabah sis- lerinin dağılmasını Oo beklemek mak- sadıyla, ardı ardına üç defa onbeşer dakika geriye bırakılması o icabetti. Bütün buna benzer denemelerdeki gi- bi Atlas roketi, ucunda kıymetli ha- mulesi olduğu halde, önce dikine ha- valandı, sonra belirli bir yüksekliğe geldikten sonra doğuya yönelerek, kapsülü, yer kürenin çevresindeki yö- rüngesine yerleştirdi. Bütün' olaylar da bundan sonra başladı. . Önce telemetri suretiyle yeryüzüne iletilen işaretlerden, Car- penter'in elbisesinde 45 santigrat, de- receye varan ısınmalar olduğu müşa- hede edildi. Fakat işin garibi kendi- sine sorulduğunda o, bunu hissetme- diğini, bilâkis rahat olduğunu Ayni zamanda kabinin içer- sinde havada "yüzen" bir plastik hal- kayı yakaladığını oOve bunun tama- men ağırlıksız olduğunu haber ver- di. Bu şırada. Carpenter, kendisine vazife olarak verilen bir diğer dene- meyi yaptı. "Aurora - 7" adı verilen feza kapsülünün bir tarafına iliştiri- len ve beş renkte boyanmış balonla- rı şişirerek bir naylon iple kendi ha- line bıraktı. Bu deneme, boşlukta renklerin göze ne şekilde göründük- lerini ve balonun kapsüle göre nasıl bir durum alacağının araştırılması içindi. Kapsül üçüncü defa yörünge- ye girerken, Carpenter, balonu kap- sülden ayıramadığını bildirdi. zamanda, evvelki mesajının elbisesindeki ısınmanın vücuduna te- sir etmeğe başladığını ve bu yüzden bol bol su içmekte olduğunu haber verdi. Bu durum uzmanlarca mah- zurlu görüldüğü için kendisine sakin durması ve lüzum olmadıkça hare- ket etmemesi hatırlatıldı. Üçüncü turun sonlarına doğru, "Aurora-7" Oo kapsülü Kaliforniya ü- zerlerine geldiği sırada, oCarpenter ve iniş istikametini muhafaza bilmek için normalden fazla sarfetmekte olduğunu gördü. yapılacak şey kalmamıştı; Carpenter bütün pilotluk maharetini ve üç yıl- danberi bir astronot olarak gördüğü eğitimin sağladığı bütün avantajları kullandı. Ama yine de birtakım olay- zor oldu. Gerçekten, inişe geçerken kapsülün, astronotun oturduğu isti- kamete göre alt tarafına rastlayan, ısıdan koruyucu özel zırh yüzeyinin hareket istikametinde öne getirilme- si gerekiyordu. Bu, inişin tehlikesiz geçmesi için birinci şarttı. Aksi tak- dirde, kapsülün dikine veya yanlama- sına atmosfer içersine (o girivermesi hâlinde fren roketleri vazife görme- yeceğinden, kapsülün, kazandığı mu- azzam hız sebebiyle havayla sürtün- meden dolayı kızışıp bir kâğıt opar- çası gibi yanıvermesi işten değildi. Diğer bir mahzur da, astronotun o- turuş vaziyetinin ancak kapsülün di- bi iniş istikametinde olmak üzere fren roketlerinin çalışmasına müsait bulunmasından doğuyordu. Diğer herhangi bir istikamette iken fren yapılırsa astronotun vücudunun, mey- dana gelen fren tesirlerine karşı ko- yabilmesi imkânsızdır. İşte bütün bu sebeplerden iniş kumanda tertiplerinin arıza yapma- sı gerek Carpenter'i, gerek yerden kapsülü takip eden istasyonları a- damakıllı telâşlandırdı. Zaten daha yörünge üzerindeki ikinci turda kap- sülü otomatik şekilde kontrol eden tertiplerin fazla yakıt sarfettiğini gö- ren Carpenter kumandayı bizzat e- line almış ve otomatik tertibatı oça- lıştıran hidrojen peroksit yakıtından ekonomi sağlamağa çalışmıştı.' An- cak bu sebepten de Carpenter vücut ve Zihin bakımından hayli yoruldu, bu ise inişe hazırlanıştaki aksilikleri artırdı. Tam inişe geçildiği sırada, aksilik bu ya, kapsüldeki telsiz cihazları da Malcolm Scott Carpenter Havaya uçtu arıza yaptığından, yerdeki takip is- tasyonları derin,bir endişeye kapıldı- lar. Acaba Carpenter bir kazaya mı uğramıştı, yoksa kapsülün atmosfere girişi sırasında yanıp gitmiş miydi? Bütün bu sualler zihinlerde uyanmış- ken birdenbire donanmaya mensup Neptün uçaklarından birisi, belirli dalga uzunluğunda yayın yapan ve kapsül suya indikten sonra otomatik olarak çalışan vericinin işaretini sa- dece 15 saniye müddetle duydu. Bu bir ümit ışığıydı ve o araştırmalara hız verildi. Nihayet, tam 53 dakika sonra bir uçak hızıyla bir saat uzaktaydı- raşütçü balık adamların yetişmeleri ve Carpenter'e yardımcı olmaları sağ- landı. Balık adamlar kapsülün yanı- na ulaştıkları zaman Carpenter'in, e- lindeki portatif film çekici makine- sini sıkısıkıya tutmakta olduğunu gördüler. Hernekadar kapsüldeki sa- bit makinelerle çekilen uçuşun filmi, kapsülün kapağından içeri giren de. niz suyu tarafından tahrip edilmişse de, astronotun portatif omakinesiyle çektiği filmler, Carpenter'in tedbirli oluşu sayesinde, sapsağlam duruyor- du. Küçücük plâstik salın üzerine sır- tüstü uzanmış bulunan Carpenter, kendisine oseslenen balık adamlara mukabele etti ve hayretler içersinde oraya nasıl geldiklerini sordu. Astro- not, iki balık adamın 300 metre ka- dar yüksekte uçan uçaktan atladık