GEN Ç Lİ K Dernekler Öfke baldan tatlıdır Bitirdiğimiz Kaftanın başlarında, ol- dukça güneşli bir İstanbul saba- hı "Vatan Caddesinde gaga burunlu, zayıf bir genç adamla, parlak apo- letlerinden general olduğu anlaşılan bir yüksek rütbeli subay arasında sön derece enteresan bir konuşma ce- reyan etti. Ilık İstanbul sabahında Vatan Caddesi, iğne atılsa yere düş- meyecek kadar kalabalıktı oZira o gün-takvimler 27 Mayıs 1962'yi gös- teriyordu. Vatan caddesinde Türk Silâhlı Kuvvetlerinin iktidarı ele alı- ----n ikinci yıldönümü, büyük şen- likler ve gösterilerle kutlanmaktay- dı. Gaga burunlu genç adam, hayli öf- keli ve heyecanlı görünüyordu. Elin- de tuttuğu kağıdı muhatabına göste- rerek bir şeyler anlatıyor, general ol- duğu anlaşılan orta boylu subay ise kendisini teskine çalışıyordu. o Ciddi ve ağırbaşlı subayla, öfkeli genç ara- sındaki konuşmadan pek az insanın haberi vardı. Zayıf ve oOÖfkeden yüzü kızarmış gaga burunlu genç adamın adı Cev- det Hacaloğluydu. Kendisi, Türkiye - nin en büyük öğrenci teşekkülü olan Türkiye Milli, Talebe Federasyonu TF- nun Geçici Başkanı sıfatını taşıyordu. Hacaloğluyu büyük ölçü- de hiddete sevkeden sebep, öyle ko- layca yabana atılacak bir sebep de- ğildi. Nitekim hafta, sonunda olay birçok çevrelerde duyulunca, herkes gaga burunlu gencin Oo öfkelenmekte haklı olduğunu resim. etmek Zorun- da kaldı. Olay şuy 27 Mayıs El -yani iktida- rn Türk Silâhlı Kuvvetleri tarafın- dan ele alınmasının- ikinci yıldönü- münün, |. Ordu Kumandanlığı ile İstanbul Valiliği (tarafından lanan kutlama programı, daha ön- ceden teksir edilerek ilgililere gön- derilmiş ve bu programda kimlerin hangi teşekküller adına konuşacak- ları tasrih edilmişti. Programa göre, Türk Silâhlı Kuvvetleri adına konuş- mayı 66. Tümen Kumandanı Tuğge- Faruk Güventürk yapacaktı. Ancak cuma günü, yani program ha- zırlanıp teksir edildikten ve dağıtıl- dıktan sonra, I. Ordu Kumandanlığı- nın Harbiyedeki Merkezine Ankara- dan Genelkurmay İkinci Başkanı Memduh Tağmaç imzasıyla bir tel- graf geldi.. Telgraf kısaydı ve 27 Mayısı kutlama törenlerinde (Ordu adına yapılacak konuşmanın "ipta- Subaylar ve zenciler 27 Mayısta kolkola Allah ayırmasın lini" emretmekteydi. Doğrusu buna en çok hayret eden, konuşmayı biz- zat- yapacak olan Tuğgeneral Faruk Güventürkün. kendisi oldu. Fakat Güventürkün hayreti de pek uzun sürmedi. Zira aynı mealde bir telgraf da, Güventürke gönderilmişti. Tel- grafta, oGüventürkün daha önceki konuşmaları hakkında bazı "şikâyet- ler" mevcut olduğundan bahisle, bu konuşmayı yapmaması nazikâne bir dille rica ediliyordu. Güventürk, bu "şikâyetler'in han- gi malüm çevrelerden Genelkurma- ya intikal ettirildiğini bildiği için se- sini çıkarmadı. Ancak, ordu adına bir konuşma yapılmıyacağı oOgençlik o teşekkülleri tarafından duyulunca, TMTF önce bu ihtimali ciddiye almak istemedi. Öy- le ya, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ik- tidarı alışının yıldönümü kutlanıyor- du. Bu kutlamada Türk Silâhlı Kuv- vetleri adına bir konuşmanın ya- pılmaması, TMTF'çilere "eşyanın ta- biati"na aykırı geliyordu: TMTF'de bu konu ile ilgili olarak yapılan top- lantıda bu mesele söz konusu edildi- ği zaman, mesele üzerinde fazla du- rulmadı ve bunun sadece bir şayia- dan ibaret olduğu-kanaatine varıldı. TMTF'ciler, bu şayianın I. Ordu Ku- mandanlığından tahkikim bile fazla bulmuşlardı. Emir, emirdir.. "Fakat evdeki pazarın çarşıya uy- ğı, 27 Mayıs günü sabahı an- Kuman- Pariste bulunuyordu- TMTF'cilere ordu adına konuşma yapılmıyacağını söyledi. Demek ki şayia doğruydu. İşte gaga burunlu Hacaloğlunun tepesini attıran da, bu oldu. Derhal arkadaşlarını buldu ve TMTF yetkilileri ile ayaküstü bu meseleyi "tezekkür etmeye" başladı. TMTF'ciler Hacaloğlunun söyledik- lerini serinkanlılıkla dinlediler ve fi- kirlerini açıkladılar: 27 Mayısı kut- lama töreninde, Türk Silâhlı Kuvvet- leri adına konuşma yapılmaması, bu törenin mânasını ortadan kaldıracak- tı. Yapılacak şey, törende behema- hal ordu adına bir konuşmanın ya- pılmasını sağlamaktı. Gençler, Hacaloğluya "Eğer ordu adına konuşma yapılmazsa, adına da yapılamaz. Biz d mayla" dediler. Hacaloğlu, arkadaş- larının da kendisiyle aynı fikirde ol- malarından dolayı sevindi ve durumu gidip General Fikret Esene bildirdi. Esen. gençlerin ısrarlarında haklı ol- duklarını oteslim- etmekle (o beraber, Genelkurmaydan bu ko geldiğini ve bu sebeple konuşma yapılamıyacağını Hacaloğlu da öfkeden kızarmış bir