YURTTA OLUP BİTENLER A. P.li bri Mecliste Anlaşmayanlar umulmayacak şekilde sesini yüksel- terek, durumu ve Genel Başkanın i- .8i- bu hale getirmesindeki gayretleri- ni anlattı ve sözlerini: aşa, ben buraya yapmağa geldim! Sizin gibi yapmağa değil.." diye bağladı. Gümüşpalânın cevabı işitilmedi. Üstelik, her ağzını açan hatip, Ge- nel Başkanı bir tarafından yerdi. Öy- le ki, hücumlara Şinasi Osma bile dayanamadı, kendini dışarı atı. politika entrika Ne var ki, bütün konuşmaların bütün çabaların neticeyle bir ilgisi olmadı. Genel İdare, Kurulu ha- vanda su döğmekte devam ediyor, A. P. idarecileri birbirlerine hatıraları- nı anlatmakla yetniyorlardı. At çok- tan alınmış, Üsküdar çoktan geçil- mişti. Kendi kendilerini aldatmaktan ileri gidemiyen A. P. idarecileri, Ge- nel İdare Kurulunda yapılan bir iki küçük değişiklikle meseleyi (o kapat- mayı, gerilmiş sinirlerin yatışması i- çin kafi buldular. Kabak, Genel Sek- reter Şinasi Osmanın başında patladı. Osmanın yerine, genç ve akl-ı selim sahibi İsmet Sezgin Genel Sekreter- lik vazifesini yüklendi. İş gene oluruna bırakılıyor olay- ların gidişine göre bir dahaki top- lantılara intizar ediliyordu. A. P. nin durumunda ufacık bir değişiklik ol- madı. Toplantıda bunu Turhan -Ka- panlı gülümsiyerek itiraf etti ve mu- kadder akıbeti açıkladı: "— Bu statü devam ettiği müd- detçe, A. P. Devlet hizmetine uzak- tan yakından iştirak edemez, muha- lefet vazifesini bile yapamaz..." Böylece haftanın içinde cereyan buluştular eden olaylar, A. P. için süregelen bir söylentinin gerçek olduğunu ortaya koydu ve Mecliste 228 ikisi ile temsil edilen bu partinin bir kuru kalaba- lıktan ileri gidemiyeceğini göstermiş Idu. Çorap söküğü Haftanın ortasındaki çarşamba ge- cesi Ankara Palastaki bir okok- teylden çıkan şişman, çıplak kafalı, iyi dikilmiş lâcivert elbisesine beyaz adımlarla Belvü Palasa doğru yürü- yor, şahane bir makam otomobili kendisini ağır ağır takip ediyordu. Kırmızı plâkalı Bakan otomobilinin sahibi olan zatın adı Cahit Akyardı ve bir gün evveline kadar Ulaştırma Bakanı bulunuyordu. Gecenin o saa- tinde ağır adımlarla Belvü Palasa u- laşmağa çalışan Akyarın viskiye .faz- laca iltifat etmiş olduğu gözden kaç- mıyordu. Buna rağmen Belvü Palas- taki randevusuna * ulaşabilmeyi be- cerdi. Koalisyon Kabinesinin 4 Ba- kanı randevuya kendisinden Oo evvel gelmişlerdi. Belvü Palasın kapısına sıralanmış kırmızı plâkalardan, içer- de Cavit- Oral, Nihat Su, Ahmet To- paloğlu ve Necmi Öktenin bulunduğu anlaşılıyordu. A. P. içinde süregelen kavganın hararetli taraflarından bir kısım Ge- nel İdare Kurulu üyeleriyle, mute- dil diye adlandırılan bazı A. P. li mil- letvekilleri de -Kâzım Yurdakul. Nu- ri Bayar, Mehmet Ünaldı, Sakıp ü- nal- toplantıya katılmışlardı. Genel İdare Kurulunun son derece hırçın, bazı gerçekleri uzun müddetten beri arkadaşlarının başına vura vura söy- leyen üyesi genç milletvekili Halük Nurbaki ve olayların gelişmesi sonu- cunda mutedillerin yanında yer alma- yı doğru bulan Ömer Eken, toplantı- nın asları arasındaydılar. sonucunu alabilmek amacıyla bir a- raya gelinmişti. Bakanlar ve milletvekilleri Belvü Palasın birinci katındaki ista tarafına bakan, dikdörtgen protokolü bir tarafa atıp, serpilmiş- lerdi. Ortada uzun bir masa vardı. Duvarlardan arka cepheye düşenin- de iki küçük, bir büyük tablo asılıy- dı. Dip taraftaki pencerelerden ikisi sıkı sıkıya kapatılmış, biri hafif a- ralanmıştı. İstasyon caddesindeki bü- yük pencere ise ardına kadar açık- Masanın, tabloların altına rastla- hit Akyar oturuyordu. Onların karşı- sına düşen koltuğa Ahmet Topaloğlu adeta gömülmüştü. Halük Nurbaki pencere kenarında ayakta duruyor- du. Cavit Orala gelince o, masanın ucuna yerleşmişti. Bakanlar ve milletvekilleri duru- mu gelişigüzel, heyecanlı Jestlerle müzakere ediyorlardı. Her kafadan bir ses geliyordu. Bir zamanlar hara- retli af tarafları olan Nihat Su, se- çim bölgesindeki Ömer Eke- nin ağzının içine bakmaktaydı. E- ken ikide bir başını sallıyor, içini çe- kiyor, düştüğü çıkmazdan çıkabilme imkânlarım araştırıyordu. Nihat Su, seçim bölgesindeki -Antalyadır- o “a- ğası"nın mırıltılarını dahi "evet Ö- mer ağabey" şeklinde o cevaplandır- mağa çalışıyor, lâfa yetişmeğe gay- ret ediyordu Müzakerenin hararetli hatibi Ha- lük Nurbaki durumu izah etti. İnö- nünün istifasıyla bıçak kemiğe da- yanmıştı, yapılacak tek sey, Meclis Grubunda dön geri etmek, vukuu muhtemel bazı olayların önüne geç- me bahtiyarlığına erebilmekti. Nur- bakinin uykusuz olduğu, yorgun bu- lunduğu belli oluyordu. Buna rağmen pek neşeliydi. Teklifi, ertesi gün Gru- bu toplamak ve meseleyi kökünden halletmekti. Yapılacak başka (o şey yoktu. Atılan köprülerin acele tami- ri mümkündü. Bu fırsatı kaçırmamak gerekiyordu. Genç milletvekili bu a- rada. İstanbuldan, gelmiş olan bir ah- babıyla konuştuklarını, belki sadece "eğlenmek" için birkaç kelimeyle an- tın bazı gerçekler üzerinde durduğun- AKİS 4 HAZİRAN 1962