Devlet Tiyatrosu ve Tenkid Lütfi AY Devlet Tiyatrosu, son yıllardaki olumlu, verimli yi yük- lendiği ödevleri en iyi yerine getiren bir sanat kurumu olarak sivrilmektedir. Çalışmaları iyi niyetle gözleyen yerli, yabancı her ti- yatroseverin teslim ettiği bir gerçektir, bu. iken, son zamanlarda -hele yeni hükümet kurulalıberi- gaze- telerde, dergilerde sanat tutumunu ve idaresini kötüleyen bazı yazıla- ra rastlanıyor. Şüphesiz Devlet Tiyatrosu da, her sanat kurumu gibi, tenkide açık olmalıdır. Çünkü tiyatro sanatı adına milletçe sağlayabil- diğimiz en geniş imkânların sahibi, gerçekleştirebildiğimiz en üstün seviyenin de temsilcisidir. Bu bakımdan tenkidin gözü en çok onun üzerinde olacaktır. Ama bu konuda yazılanların çoğu ne yazık ki kulis dedikodularından öteye gitmiyor. Metin And, "Ulus'ta, bunların bir “bilanço özeti"ni çıkarmış. Ön- ce, iyi niyetle, isin “olumlu yönü"nü belirtiyor: "Klasikleri, kalburüs- tü yerli eserleri demirbaş yapacak bir tiyatro" nun kurulması, Oda Ti- yatrosunun bir deneme tiyatrosu haline getirilmesi, daha çok yerli eser oynanması gibi... Metin And 1957'den bu yana yazdıklarını tekrar okumuş, bütün bunları kendisinin salık verdiğini hatırlattıktan sonra, Genel Müdür öğütlerini tuttu diye sevmiyor. Şimdi gelin de tenkidin faydalarını inkar edin!.. Metin And, işin "olumsuz yönü"nü de -gene eski yazdıklarına ba- karak- sıralıyor ve sanat bakımından önemli bulduğu bir suçlandırma üzerinde duruyor: Genel Müdür* "kendi oyunculuğunu belirtmek, vur- gulamak için kendine rakip bildiklerini örtbas etmekte, onlara olmı- yacak roller, karşılarına birtakım acemi oyuncular vermekte" imiş!.. tin görüşü doğruladığını sanarak, benim "Hamlet" için “AKİS"te yazdıklarımdan bir parçayı alıyor, önce şunu söyliyeyim: “Öbür rollerde ayni üslüp, aynı yaratış bütünlüğünü bulamamak," o rollerin "kötü" oynandığı mânasına gelmez. Hele, "Hamlet" temsiline "kötü" damgasını vurmaya hiç yetmez. Olsa olsa, sanatlarına saygı bes- lediğimiz bazı değerli sanatçıların ulaştıkları ve ötesine aşabilecekle- ri bir yaratış çizgisi zorlamadıklarını gösterir. Kaldı ki o intiba da ilk temsil gecesine aittir. Sonraki temsillerde çok olumlu gelişmeler gör- düm. İşte, ilgilileri öfkelendirmiş olsa da, uyarıcı tenkidin faydaları... Ama asıl önemli olan Metin Andın benim yazımdan aldığı parçanın o iddiayı -sandığı gibi- doğrulamakta değil, yalanlamakta olmasıdır. Genel Müdür "rakip"lerinin karşısına "acemi" oyuncular veriyorsa, en iyilerini kendi oynadığı oyunlara saklıyor, demektir. Şu halde "Ham- let"i kendisi oynadığına göre, karşınına aldığı oyunlar istendiği kadar iyi değillerse bu iddia kendiliğinden düşmüyor mu?Yok, Genel Müdür bü- yük aktörlere küçük roller verip karşısında eziyor, denilmek isteniyor- sa, "Hamlet"deki öbür rollerin "küçük" roller olmadığını, hem sonra "bü- yük" sanatçıları küçük rollerde bile kimsenin ezemiyeciğini, tersine basan büyük rolleri gölgede bile bıraktıklarını Metin And herkesten iyi bilir. Bu konuda belirtilmesi ve olacak gerçek, acı gerçek, yedi sah- nede yedi ayrı eseri aynı anda oynamak zorunluluğunun, Devlet Tiyatrosuna, abneye konulan "eserlerden hiçbirine en ideal kadroyu sağ- lamak imkanlarını vermemesidir. İşte asıl tenkid konusu yapılacak, hal çaresinin inanki bulunması istenecek mesele budur. Metin And eser veya çeviri sahibi tenkidcilerden de söz ediyor. De- diği gibi, insanlara kara sürmek kolaydır. Tiyatro tenkidini meslek edi- nenlerin bu memlekette düşman edinmekten başka Ur kazançları ol- madığım düşünürsek sahnelerimize eser vermelerine dudak kıvıramayız. Övgülerine veya yergilerine gelince, bunları değerlendirmek, samimi- yetine veya samimiyetsizliğine hükmetmek için peşin hükümlerden sıyrılmak, biraz da umumi efkârın sesine kulak kabartmak yeter de pri bile.. a ini onuruna düşkün hiçbir tenkidci herkesin "kö- " bulduğuna "iyi" diyemez. Bu konuda hepimizin daha çok söyleyecekleri var. 32 le, Karikatürleştirilen tiplerle yetin- mek ve gülmek kalıyor Sahnedeki oyun Bereket versin Münir Özkula... Ba- şından sonuna kadar (sahneden ayrılmıyor ve kan-ter içinde kalmak pahasına, seyirciyi doya doya güldü- rüyor. Hem de incir çekirdeğini dol- durmayan şeyler ve sözlerle, büyük bir fevkalâdeliği olmıyan durumlar- la... Böyle olunca, güldüren eser de- ğil, Münir Özkul oluyor. Buna baka- rak adaptasyona irilmekle (düşülen hatanın cezasını, temdi o boyunca, her akşam Münir Özkulun çektiğine hükmedilebilir. Bununla beraber, "Leyleğin Öm- rü" temsilleri için Bulvar Tiyatrosu- nun göz doyuran, oldukça bir kadro sağlamış olduğu derhal farkedilmek- tedir. Bellibaşlı rollerden zengin iş adamı Ali Soydanda Sadrettin Erbil, Manken Semrada Sunay Uslu, genç ressamı seven, kendisini ona sevdir- menin yolunu da bulan güzel ve saf hizmetçi Ayşegülde Suna Selen zevk- le seyredilen, sahne o kaabiliyetleri çok gelişmiş sanatçılardır. Suna Se- len bu hızla ilerler, daha şuurlu bir çalışma imkânı bulur, hele iyi bir re- jisör eline geçerse pek yakında ken- disinden daha çok sözettirecek ger- çek bir değerdir. Oraloğlu "Uyuyan Prens"de Gel de uyanma