CEMİYET Devlet sırlarına kimsenin aklı ermi- or. Aydemir Balkan geldi, Ayde- mir Balkan gitti, Aydemir Balkana sual soruldu, Aydemir Balkan hak- kında sözlü soru açıldı... Aydemir Balkan, sonunda vazifesinin başına uçakla gitti!.. 5000 lira yolparası... işin en sarih neticesi bu!.. Bu kadar zengin mel devlet için de 5000 liranın lâfı olm Bir zamanla da, bir evrakı imza- latmak veya unutulmuş bir smokini falan sahibine yetiştirmek için Park Otel istikametinde uçaklar kalkıyor- du!... Adı Mehmet Aliydi. Bütün imkan- sızlıklara rağmen, ilkokulunu okumuş, ortasını atlatmış, lisesini de bitirmişti. Bir banka adına Avrupa- ya gönderiliyordu. Bu İşlerde bir ke- falet meselesi vardır. İki (tanınmış avukat bankaya karşı kendisine ke- fil olmuşlardı. Pasaport için başvur- duğu zaman, kendisine "sen dışarıya çıkamazsın" dediler... Bir arkadaşı- na mektubunda: "yarın güneş doğa- caktır” diye yazmıştı. Bazı aklı ev- veller, bu "doğacak güneş" deyimi üzerinde akla durgunluk verecek yo- rumlarda bulunmuşlardı.. Nihayet halden laftan anlar Sıtkı Ulay Paşanın gayretiyle iş halledil- di ve oğlan Avrupaya gittik Aman, kimse artık " güneş doğa- cak" falan demesin, sakın! O arada da şu öğrenildi: ” Meşhur Bankanın gönderdiği öğrencilerin dör- düne de "sonradan banka hesabına şu kadar sene çalışacaklarına, eğer çalışmazlarsa tahsil masrafı (olan 200 küsür bin lira ödeyecekleri"ne Burhan Apaydın Tevilen o ikrar 26 Burhan edi bankanın hademeleri kefil (o olmuş- muş!.. Fuat Köprülü, uzun zaman partisi- nin adını şu sebepten ötürü açık- lamamışmış: "Bir isim bulduk mu, duyarlarsa, hemen kapıveriyorlar... Bir de, karganın peynirini kapan tilkiyi ayıplayanlar var!.. Celal Yardımcı: — Gazetelerden ikisi hariç, neş- riyat iyi gidiyor" demiş. oğrusu iç açıcı bir durum bu O iki gazeteye de ihtar mı vermeli. İmar Bakanlığında bir seminer ter- tiplendi. Seminerde Müsteşar Nihad Yenen oturuyordu. Yanında 5-6 kişi el bağlamış, ayaktaydı. Teftiş Heyeti Başkanı Namık Er- verdi, bunlara: — Oturun, Nazi toplantım değil bürasi”dedi. Müsteşar Nihad Yenen, Alman- yada tahsil görmüştür. Bir Alman hanımıyla evlidir. Türk - Alman Ce- miyetinin başkanıdır. Serusn Alman mektebine gitmektedir.. vs. : İmar Bakanlığında, o gecekondular konusunda bir toplantı» (Herkes çağrılmış... Bir evvelki Bakan Rüştü Özaldan başka.. Rüştü Özal, birkaç gün evvel Bul- var Palasa - Emlâk ve Kredi Ban- kasının bütçesindende Bakan tara- fından çağırılmıştı. Böyle unutkan- lıklar, çok eski zamandanberi ousül- dendir!.. NATO delegasyonu başkanı Nuri Birgi, Pariste, Foche Avenue'de 55 numarada, Madam Onasis'in apart- manının tam yanında, zevkli bir a- partman kiralamıştır. Apartmana her girenin, ihtişamdan gözleri kamaş- maktadır. Yalnız Nuri Birgi bu umu- mi hayranlığa katılmamakta: - Bu Paris beni öldürdü" diye söylenmektedir. Bu gidişle, arkadaşları, Nasred din Hocanın "ver şu kaşığı, biz de ölek" dediğini hatırlayıp ona: — Ver şu Parisi, bizi de biraz öldüre" derlerse, hiç şaşmamalı!.. Yalnız, o zaman kim ölür, şimdi- den pek bilinmezi... Apaydın Kayseriyi ziyaret iyor ve oradaki arkadaşlarıyla konuşurken şöyle diyor: — Gelen ziyaretçilerinizden af konusunda talepte bulunmayın!" Celal Yardımcı ise Fuat Köprülü Patent meselesi! "— Biz istemiyoruz sizin affınızı, mı diyelim?" diyor yle mi desinler?. Bu şehirliler çok cahil kimseler. Birkaç şey bilirler, ötesini bilmez- ler... Menderesi bilirler, koskoga Ker- van Ağayı bilmezler... Halbuki Ker- van Ağa Beytuşebapta yaşar ve bü- yük bir aşireti idare eder. Kervan Ağanın aşiretinden biri- ne “kimin vee Le ye sorsanız, el beğtayın cevap V rvan ee niyuni, Mösideres için hiçbir zaman kadarı yapılmamıştır!.. o Menderes mütevâzi adamdı, vesselam!... Ekrem Alican artık "açıldı". Gülüm- süyor, gülüyor, FARAlANIY OK, Hat- ta basınla bile sarmaşdolaş! gün bir gazeteci arkadaşı- mızın evliliğinin yıldönümünde karı- sıyla beraberdi ve en şen misafirdi. Hariciyecileri diğer memurlar nasıl yadırgamasınlar!... Hariciyeciler itendi aralarında güzel eğleniyorlar.. Meselâ bilmece oyunu Oynıyarak... Bir salonda toplanıyorlar. Biri dışa- rıya çıkıyor, kalanlar, aralarında bir kelime üzerinde karar kılıyorlar. çıkan, geri dönüyor. Kalanlar sade- ce ona Jestle cevap veriyorlar ve o yokluğunda düşünülen kelimeyi veya cümleyi buluyor!.. Bu oyunu saatlar- ce zevkle oynıyanlar 40-50 yaşları a- rasında!.. En güzel tahlilleri ekseriyetle ha- nımlar yapar. Bu tutumu da bir ha- nım şöyle yorumladı: "- Hayatın hırpalamadığı lar çocuk kalırlar. cuk kalmalarına kimse diren- miyor ama, hayat acaba neden onla- rı hırpalamıyor?.. AKİS, 26 ARALIK 1961 insan-