DÜNYADA OLUP BİTENLER riyede bir nevi "Vice-roi" gibi dav- randığı, Kahireli diktatörün adına Suriyenin bütün idaresini yukarıdan kontrol ettiği bilinmekteydi. Amrın Şamı bu seferki ziyareti. Albay Sa- racın artık Kahirede bir nevi göz al- bulundurulmaya başlamasına tesadüf etmekle (büsbütün ağır bir mâna kazanıyordu. Artık Suriyenin ne kendine mahsus bir icra organı, ne de bu organın başında Albay Sa- racı vardı, 958 de biraz da ilhak man- zarası arzeden birlik nihai safhasına Mısırlılar Suriyeye tama- men hakim oluyorlardı. Mısırlılar Suriyeyi bu sefer sahiden ilhak edi- yorlardı. Mareşal Amrın malüm maksatlar- la Şama gittiğini öğrenen Sarac Ka- Sarac ne yapacak, daha doğrusu ne yapabilecektir? Kendisini e destekle- yen sosyalist Baas Partisi de dahil olduğu halde bütün siyasi partiler darmadağın edilmiş bulunmaktadır. Onların yerine kurulan tek parti, yani Milli Birlik Partisi ortadadır. Sarac bu Milli Birlik teşekkülünün Suriye bölümünü toplamış ve teşek- külün "Devletin en yüksek otori- tesi"ni teşkil ettiğini ilan etmiştir. Fakat öte yandan Mareşal Amr da oldu bittileri kabul edebilecek bir a- dam değildir veya böyle bir adam ol- maması lâzımgeldiğine kaani bulun- maktadır. Onun için Suriye Milli Birlik Konseyi toplantı halinde iken Mareşal Amr ordunun Mısırlı ele- manlarıyla toplantı salonunu sarmış, bazı teyid edilmeyen haberlere göre iki asker tabancalarım çekmişlerdir. Tabancalar patladı mı patlamadı mı, bilinmiyor, bâtta işin bu kerteye geldiği de şüphelidir. Bilinen bir şey varsa, Nasırın vahameti haber alıp Şama derhal Abdülkadir Hatemi gönderdiğidir. Basın işleriyle vazifeli Devlet Bakam olan Hatem, Nasırdan aldığı talimat üzerine evvelâ Sarac ile Amrı uzlaşmaya çağırmış, fa- kat muvaffak olamayınca "Sizi Baş- kan çağırıyor, buyrun Kahireye" de- miştir. İki asker de emre itaat et- mişlerdir. Büyük hesaplaşma Kahireye (gelir gelmez Albay Sarac göz hapsine alınmıştır. Buna mu- kabil Mareşal Amr tekrar Şama gönderilmiştir. Bu arada, Nasır, Al- bay Saracın Suriyede yegâne deste- ği ve icra vasıtası saydığı Suriye Milli Birlik Konseyini de lâğvederek, cephenin her iki eyalet için tek bir konseyi bulunacağını ilân etmiştir İki gün sonra Kubbe sarayında 30 Abdünnasır İstenmeyen adam gayet garip bir kabul tarzına şahit olunuyordu. B. A. C. Başkan Yardımcısı ve İçişleri (Bakanı Albay Abdülhamit Sarac, Devlet Başkanını görmek gi- bi gayet tabii bir arzu izhar etmiş ve "gelsin" cevabını almıştır. Lâkin bu "gelsin" sözünün "hemen görüşelim" mânasını taşımadığı anlaşılmış, Na- sır, yardımcısı ve İçişleri Bakanı o- lan adamı, kabul etmeden evvel, hu- susi kaleminde tam beş saat beklet- miştir. - Bu beş saat intizardan sonra Sa- racın sükunet bulacağı ümit edile- mezdi. Aksi varitti. Nitekim konuş- manın çok fırtınalı olduğu, koridor- lara kadar yayılan seslerden de an- laşılmıştır. Başkan, Albay Saracdan, Kahirede kalarak İdari Reform Ko- mitesine başkanlık etmesini, başka işlere karışmamasını istemiş, Sarac ise red ve istifa etmiştir. Birinci hata: İstifa kabul edilmiş ve bitirdiğimiz hafta salı akşamı resmi ve aleni mahiyet almıştır. İkinci hata: İstifadan sonra Sa- racın Suriyeye dönerek, doğmuş ol- duğu Hamına şehrinde ikamet arzu- su kabul edilmiş ve filhakika eski Bakan Suriyeye LI. Fakat hiç şüphesiz Hammaya değil. Saracın istifa ettiği ve e bu istifa - nın kabul edildiği hakkındaki haber Suriyede bir bomba tesiri yapmıştır. Artık hiç ötesi yoktu, Suriye Abdün- nasırın 1958 den beri gittikçe şiddet- lenen diktasının ve onun icra vasıta- sı Mareşal Amrın tam mânasile ze- bunu oluyor, Suriyenin nam ve nişa- nı kalmıyordu. Mısır ile birleşmeyi vaktile can ve gönülden arzu etmi olanlar bile, bunun böyle olacağına tahmin etmemişlerdi. Başlangıçta Suriyenin bir dereceye kadar muhtar alması, kendi hususiyetini muhafa- za etmesi kararlaştırılmış, bu husus- ta vaitler alınmıştı. Kaldı ki, öte yanda toprak reformundan zarar gö- ren büyük mülk sahipleri, millileş- tirme kararlarından sonra işlerinden, tezgahlarından olan iş adamları, bir hiç haline gelen politikacılar vardı. Zaten bidayetten beri bu birleşmeden istisnasız herkes hoşnut da değildi. Suriyenin, 5 milyon Suriyelinin nis- bi refahını 25 milyon Mısırlının sefa- letile paylaşmasını akıl kârı sayma- yanlar eksik değildi. Nihayet, Nasır idaresi altında memleketten kaçmak zorunda kalan komünistlerin mevcu- diyeti de inkâr edilemezdi. İşte, Albay Saracın bir tarafa itil- mesi Uttun bu çeşitli mülâhazaları kristalize etmiş ve Mısırlı kumandan- lardan pek hoşnut olmayan orduyu infilâka hazır bir hale getirmiştir. Parantez kapanıyor Albay Sarac, tahmini güç olmayan bir ruh haleti içinde Kahi reden Suriyeye hareket ederken,' Başkanın adına Mareşal Amr da Suriyede te- mizliğe, daha doğrusu temizliğin son faslına başlamış bulunuyordu. Amr çarşamba günü, yâni ayaklanmadan bir gün evvel Suriyeli yüksek rütbeli memurlardan büyük bir gruba der- hal Kahireye hareket etmeleri emri- ni vermiş, kendilerini başkentte yeni vazifeler beklediğim söylemişti. Aynı gün Albay Saracın iki yakın mesai arkadaşı, Suriye İstihbarat Servisleri Şefi Sibai ile Özel Kalem Müdürü Abdülvahab Hatib emekliye o sevko- lunuyordu. Ordu bu şartlar içinde harekete geçmiş ve perşembe sabahı başlayan ayaklanmaya öğle vaktine kadar bü- tün güney Suriye katılmıştır. Ancak İhtilâl Kumandanlığı o âna kadar ne doğrudan doğruya Mısırı, ne de Na- tebliğlerde tekrarlanıyordu. Hareketi Mısır halkına bizzat Na- sır haber vermiş ve bu hareket kar- şısında yılmayacağını, Arap birliğini parçalamak isteyenlerin oyununa gel- meyeceğini söylemiştir. Bu arada Halep radyosu Nasırı tutmakta devam etmektedir. Bundan mı cesaret aldı, bilinemez, fakat Na- sılın akşama doğru yeni ve daha sert bir nutuk söylediği görüldü. Bu- AKİS, 2 EKİM 1961