YURTTA OLUP BİTENLER Muhabir, hemen yeni bir sual ya- pıştırdı: "— Size deklârasyonun, Yassıada Kararlarının tefhiminden sonra açık- lanacağı temin edilseydi o zaman İm- za eder miydiniz?" Bu sual Arnayı sinirlendirdi. Su- alin altında yatan manayı pek iyi bildiği için, kaşlarını çattı, sonra a- ğır ağır ve asabiyetini belli etmeme- ge çalışarak konuştu: — Hayır, imzalamazdım. Dimyata pirince giderken... Meselenin Ooartık anlaşılmayacak ta- rafı yoktu. C. K P. nin irikı- yım liderinin sâdece kendine reklâm temin edecek bozuk politikası, lider- lerine bağlı yüksek başlar tarafın- dan benimseniyor, daha açıkçası, mü- dafaa bile ediliyordu. Başlangıçta başarılı olduğu intibaını uyandıran sakat taktik, kısa zamanda C. K. M. P. içindeki aydınların infialine yol aç- tı. Nitekim, haftanın sonuna doğru, Yuvarlak Masaya "Toparlak Masa" demek suretiyle ciddiyetinin aya- rını gösteren Arnanın ve irikiyım liderin partisinden istifalar başgös- terdi. İstifaların çoğu aydın kit- lenin bulunduğu İstanbulda ve onun banliyölerinde vuku buldu. C.K.M.P. nin da- teşkilâtının nazar Tokaydan geldi. , aslında İstanbul listesinin oGenel tanzimindeki olmuştu. Sı- İlk feryat, ğınık İstanbul boncuğu (Feride Sehhar Tok milletvekili Merkezce haksızlıktan rası, bir kizincilikten oyirmialtıncılığa rülmüştü. o Kadıncağız (o 1.250 para yatırmış, onsekizinciliği alabil- mek için canla başla mücadele et- mişti. "C.K. M.P.nin kendi bün- yesinde süratle antidemokratik ni- a kayması muvacehesinde, mil- letvekili adaylığı sorumluluğunu yük- lenemiyeceğinden", çekiliyordu. oA- daylıktan, İl Kadın Kolu Başkanlı- gından, İl İdare Kurulu üyeliğinden, milletvekili adaylığından ve nihayet e K. P. den istifa ediyordu. Tokayı, Eminönü İlçe İkinci Baş- kanı Mustafa Ortaner tâkip etti. Or- taner de milletvekili adayları liste- sinde yirmiikinciydi. Fakat Genel Merkezin "ithal malı" adayları te- peye oturunca, kendisi otuzikincili- ge inmiş, dolayısıyla dışarı atılmıştı. Ortaner, 182 arkadaşıyla birlikte is- tifasını ilân ederken: "— Çirkin bir taktikle A.P. den rey kapmak amacıyla mukaddes Yu- varlak Masa toplantılarını kendi ye iaailerine âlet eden liderler, C.K. M.P. nin çökmesine sebep olmakta- dır. Vatan ve millet menfaatlerini 26 düşünenlerin C.K.M.P. de çalışması imkânsızdır" seklinde konuşuyordu. C.K.M.P. nin İstanbul teşkilâtını sarsan esas gelişme, bitirdiğimiz haftanın ikinci yarısında, perşembe günü, Galatadaki devkâri Velialem- dar Hanın 206 numaralı lüks yazı- hanesinde görüldü. Kendilerine "İde- alistler" diyen mâruf grubun liderle- rinden üçü, İl İdare Kurulu üyelerin- den çift yıldızlı EMİNSU'cu General Kemal Akkurt, iş adamları Ali Suavi Yeğenoğlu ve Mustafa Bilgetekin de istifalarım açıkladılar. Müşterek basın hasbıhalinde, Bölükbaşı ve ka- fadarlarının atıldıkları mâcera, "ba- sit bir oy avcılığı" şeklinde vasıflan- dırıldı. Son ikisi eski D.P. li üç kişi- nin istifası, (o milletvekilliği adaylığı ile alâkalı değildi. Ana şikâyetleri, usülsüz ve antidemokratik son Ge- nel Kongrede C.K.M.P. Tüzüğünde yapılan tâdillerdi. Tadiller C.K.M.P. ye korkunç bir Merkez İdare Kurulu diktatoryası getirmekte ve alt kade- melerin murakabesini sıfıra indir- mekteydi. C.K.M.P. saflarına altı ay önce katılan Akkurt, oBilgetekin ve Ye- genoğlu, başka bir ideal arkadaşları Nafi Çopuroğluyla birlikte görüşle- rini aksettiren müşterek bir dekla- rasyon hazırlıyarak daha önce İstan- buldaki 18 İlçe Merkezine gönder- mişlerdi. O zaman sâdece İl İdare Kurulundan o çekilmişlerdi. Halbuki şimdi, Ankarada olan Çopuroğlu ha- riç, C.K.M.P. den de istifa ediyorlar- dı. Muzaffer Özdağ Deli fişek M.B.K. 14X14-0 Beton Oomerdivenlerin üst başında belli bir hareket göze çarptı. Res- mi elbiseli polis memuru esas vazi- yete geçti. Merdivenlerin alt tarafın- da bulunanlar ise toparlandılar ve gözlerini bronz kapıya çevirdiler. Ka- pıda iri bir adamın görünmesiyle flâşlar parladı. Devlet ve Hükümet Başkanı Gürsel ağır ağır merdiven- leri inmeğe başladı. Arkasında Baş- yâveri Tank Binbaşısı Kadri Erkek bulunmaktaydı. Gürsel birkaç basa- mak indi ve aşağıda kendisini bekle- yen gazetecileri görünce gülümsiye- rek; "— Bunlar gene beni mi bekliyor- lar?" diye sordu ve kahverengi bas- tonuna dayanarak durakladı. Gazeteciler, İhtilâlin başının etra- fını kuşattılar, hemen sual yağmuru- na giriştiler. İlk sual, günlerdir de- dikodusu yapılan bir meseleyle ilgi- liydi. Gürselin sol tarafında bulunan genç bir muhabir, son derece heye- canlı bir şekilde, arkadaşlarını yara- rak , Başkana yaklaştı — 14'ler vi mu?" diye s Gürselin oavabım beklemeden ilâ- ve etti: "— 14'ler istifa ederlerse yurda dönebilecekler mi?" Gürsel bu suali beklemiyor olma- lı ki birden durakladı, sağ kaşım ha- fifçe yukarı kaldırarak ağır ağır ko- nuştu. İlk sözleri: "— Ben bir ay sonra her şeyi tes- lim edeceğim" oldu. Ardından "— Selâhiyet, yeni hükümetin e- line geçecek. O nasıl isterse, öyle ya- etmişler, doğru par" diye ekledi. Merdivenleri ağır ağar inerken sözlerine devam etti: — Bu hususta ben hiç birşey söylemek istemiyorum Son basamakta çember biraz da- ha daralmıştı ama, Gürsel artık pek konuşmadı ve kapısı açık bulunan plâkasız Cadillac'ının sol tarafına yerleşti. Hâdise, bitirdiğimiz haftanın or- -asında Başbakanlığın önünde cere- yan etmekteydi. Gazetecileri son de- rece meraklandıran "14ler meselesi bitirdiğimiz haftanın içinde bir kere daha günün konusu olmak istidadın- daydı. Çıbanın başı Aslında hikâyenin başım, bundan bir müddet evvel Ankara ve İs- tanbul gazetelerine gönderilen iki mektup teşkil etti. Mektuplardan bi- ri Yeni Delhiden, diğeri ise Tokyo- dan postaya verilmişti. Mektuplar, AKİS, 2 EKİM 1961