Haftanın içinden Karagöz Oyunu Seçim kampanyasında, beklenilmesi gereken ve zaten de beklenilen bir hâdise cereyan ediyor. Muallakta D. P. oyları bulunduğuna inanan politikacılar bunları kapabilmek için bir nevi okaragöz oyunu oynuyorlar. Hani, şemsiye içinde iskambilin karasını bulana para veren üç kâğıtçılar vardır. Tıpkı onlar gibi, D. P. oyu avcıları kaşla, gözle, işaretle, cinasla bir dertlerini an- latmaya çalışıyorlar: "Asıl sizinkiler, bizleriz! Sakın yanılıp, ötekileri sizinkiler sanmayınız.." 1961 yılı Tür- kiyesinde hiç bir fikir söylemeden, hiç bir hazırlık ya- pılmaksızın, hiç bir kaliteli kadro aday diye gösteril- meksizin, iktidar veya muhalefet, olarak Parlamento- ya girildiğinde hangi meselelerde hangi tavrın takını- lacağının bildirilmesine lüzum kalmaksızın, sâdece ve sâdece "Sizinkiler var ya, biz onlarız" demek suretiy- le ne nisbette oy toparlanabildiğini iki hafta öğreneceğiz. Bu nisbet, demokrasi yolundaki olgunluk derecemizin en şaşmaz ölçüsü olacaktır. Bu gayretlerin, bazen İnsanı Hakikaten güldür- düğünü söylemek lâzımdır. Seçim konuşmalarım oku- yor musunuz? Küçüklü büyüklü hatipler iki (o kısım teşkil etmiş bulunuyorlar. Bakıyorsunuz, bir köy muh- tarı. Yahut, adı sanı duyulmamış bir aday. Bütün ömrü devlet hizmetinde geçmiş, engin tecrübeye sahip, olgun bir siyaset adamı gibi konuşuyor. Memleketin mesele- lerini kavramış, hâdiselere kuş bakışı (bakabiliyor. O- nun yanında, yıllar yık ismi etrafında gürültü kopmuş, siyasi Ur teşekkül içinde yüksek mevkiler elde etmiş, hatta lider pâyesi takınmış bir başkası. Söylediklerini en basit kasaba politikacısı söylemez. Ne bir fikir, ne Ur düşünce, ne bir bilgi kırıntısı, hatta ne bir inanç. "O değil, ben kurtarmaya çalıştım". "Hayır, asıl teşeb- büsü ben yaptım". "Ne münasebet, şefkatli olan obe- nim". Kim söylüyor bunu? İhtilâli yapan idarenin ilk Genel a Başkanı. Kiminle yarışıyor? Kurtarıla- mayanın can düşmanı olan bir partinin lideriyle. Kim, şefaatteki payını koz diye ileri sürüyor? Eski idarenin devrilmesini müteakip hemen Maliye Bakanlığına otur- tulan adam. Bu milletin samimiyetsizliğin vs oy kay- gısının böylesine açık bir nümunesi karşısında akla- nabileceğini sanmak o kurtarılamayan zatın niçin kur- tarılamadığını hiç anlamamak değil de nedir, lütfen söyler misiniz? Bir siyasi parti bir başka siyasi partiye her zaman ve her yerde halef olabilir. Ama onun fikirlerini, onun tutumunu, onun politikasını ve onun memleket menfaati telakkisini benimsemek artıyla.. oParti- ye intisabın mezhebe ve tarikata intisaptan başka ölçüleri olmak lâzımdır vs vardır. Kütleleri geri sar- mak, kütlelerle oynanabileceğine inanmak, onları sâ- dece bir takım hissi bağlarından yakalamaya çalışmak realist bir davranış değildir. D. P. bu memlekette ken- disine çok taraftar bulmuştur. Ama bunlar, şahısların değil fikirlerin, bir politika anlayışının etrafında top- lanmışlardır. D. P. gelişme devirlerinde ortaya prog- ramla, bir hükümet etme görüşüyle çıkmıştır. Ancak sonra bunların yerine bir şahsın putlaştırılması gayesi konulmuş vs zaten işte o zaman, bir devrin sevgili par- tisi bilinen hale düşmüştür. Mirası o noktadan devral- AKİS, 2 EKİM 1961 sonra. Metin TOKER maya çalışmak, kendi kendini kurtaramamış ve bütün bir milleti kendisine karşı ayaklandırmış kimselerden medet ummaktan başka şey midir? Türkiyede, pek çok batı memleketinde olduğu gibi siyasi kanaatlerin iki çekirdek etrafında kristalleştiği doğrudur. Bu bakımdan, C. H. P. dışındaki partilerin D. P. mn kendilerine çekme gayretleri hak- lı, mantıki ve meşrudur. Hatalı olan, bunu temin için bulunan çaredir. Bir efsane olduğu bugü ün tamamile ortaya çıkmış bulunan hayali "Menderes Sevgisi" bay- rağını Gümüşpalaların, Bölükbaşıların, Alicanların elin- de görmek insana sâdece gülme hissi vermektedir P. li hatip "Ey, bu topraklar altında kefensiz yatan şehit! A.P. şehitlerin partisidir" diye feryat oedecek. Y.T. P. li hatip "Neredesin, Türk tarihinin altın dev- ri, D.P. iktidarı" diye nutuk atacak. C. K. M. P. li ha- tip "Toparlak mı, yuvarlak mı, işte meyse, ben o masa- yı bu yüzden terkettim" diye bağıracak. Ve Türk mil- isti "Aa, bak aslana" diye bağrını açacak. Bu bağır, o sevdanın sevdalılarına bin sene kapalı kalacaktır. Niçin şahıslar? Niçin fikirler değil de, o fikirlere ihaneti sabit, onları dejenere ederek memleketi tehli- keli uçurumlara sürüklediği cümlece malüm şahıslar? Sebep hep aynıdır: Bu milleti biç tanımamak, bu mille- tin sağduyusuna zerrece inanmamak, "vatan-millet nu- tukları"nı kapalı meclislerde alay konusu etmek üzere çekmek. Halbuki çok politikacıyı "Bu millet bundan anlar", "Bu cahil millet bundan hoşlanır", "Bu iptidai millet böyle muamele ister" düşüncesi mahvetmiş ve ancak Türklerin hasletlerine, basiretlerine, meziyet- lerine güvenenler kendilerine zaferler, şerefler sağla- mışlardır. İki politika anlayışından birincisi felaket, ikincisi bunca basan getirmişken hâlâ hayallere kapılmak akıllılık sayılabilir mi ki? Bir seçimin neticesi, evvelden asla kestirilmez. Bu bakımdan, iki hafta daha sabretmek lâzımdır. Ama, dalma olduğu gibi bu defa da ciddiyet ve dürüstlük- le milletin karşısına çıkanları milletin tercih edeceğini sanmak hayal sayılmamalıdır. C. H. P, nin karşısında- ki partiler, bu esaslı noktayı ihmal ettiklerinden, bir- birlerinin tutumuna kapılıp fasit daire üzerinde yarışa kalktıklarından dolayı kaybedeceklerdir. D. P. kapa- tıldıktan sonra ortada kalan "bakir kuvvetler"den çok bahsedilmiştir. Yeni partilerden hiç biri bu o kuvvetle- rin gerçekten arzuladıklarını veremedikleri içindir ki ömürlerinin en şanslı seçimlerinde başarı kazanama- yacaklardır. Eğer o kütlelere fikir söyleselerdi, onla- rın karşısına yeni görüşlerle çıksalardı, şahıs tapınak- ları kuracak yerde zihniyet oâbideleri (oyükseltselerdi hem bölünmezlerdi, hem leme mevkiine düşmezlerdi, bünyesi içine yerleşirlerdi. Yarın, köksüz birer ağaç gibi devrilivereceklerinden ve yerlerini başkalarına mutlaka vereceklerinden hiç şüphe etmemek lâzımdır. Bunlar, seçim öncesinde elbette li birer mi yondur. oGerçeklikle alâka nisbetleri, seçim (sonr sında anlaşılacaktır. tehlikeli temayülleri körük- hem de memleketin siyasi