F E Radyoculuk Bir baskının hikâyesi ece saat üçü geçiyordu; genç rad- yo amatörü daha yatmamıştı. Ku- laklıklar kulağında, mikrofon önün- deki masanın üzerinde olduğu hâlde kendisi gibi, gözüne uyku girmemiş bir başka amatör arıyordu. Az evve- line kadar karşılıklı konuştukları a- matör arkadaşı vaktin geciktiğinden bahisle veda edip susmuştu. Nedense, onun bir türlü uykusu — gelmiyordu; bu uykusuzluğun sebebi neydi, acaba bir telepati miydi, yoksa yeni getirt- tiği son model alıcının verdiği sevinç ve heyecan yüzünden miydi? Bu alı- cıyla dünyanın her yanındaki ama- tör radyocuların seslerini duyabile- cekti. Fakat, o ne? Tam amatör bandın- da, sesinden hayli yakında oldukları anlaşılan, Japonca, konuşmalar duy- muştu!... Japon suları limana en aşa- ğı 2.000 mil uzaktaydı, hâlbuki aletin ibresi 8 milivoltu gösteriyordu; o hâl- bere ediyorlardı. Gerçi Japonya ile Amerika harp halinde değillerdi, ama dünya ateş içersindeydi, heran bir baskın hücumu beklenebilirdi. Genç adam derhal telefona sarıldı; beş saniye sonra deniz üssünün nö- betçi subay odasındaki telefonun zili sessizliği yırtarak acı acı çınladı. Uy- ku mahmurluğu içindeki Amerikan subayı muhatabını yâri dikkatle din- ledikten sonra müstehzi bir edayla: "herhalde rüyada kulağınıza birta- kım sesler gelmiş olmalı, dedi, donan- madaki dinleme cihazlarının günün 24 saatinde faaliyette bulunduğundan haberiniz yok mu?" ve telefonu ka- attı. Sabahın ilk saatlerinde Pearl Har- bour kesif bir hava hücumuna uğru- yordu. Dalgalar hainde gelen orta ve pike bombardıman uçakları üsse ve limandaki zırhlılara pekçok isa- bet kaydetmişlerdi. Hücum öylesine ani olmuş, okadar sürpriz yaratmış- tı ki, limanın uçaksavar topçusu bile faalıyete geçmeden saf harici edil- miş, üste tam bir panik hüküm sü- rüyordu. Bu baskın tesiri, sonradan anlaşıl- dığına göre, Japonların almış olduğu çok dikkatli tedbirler sayesinde elde edilmişti. Uçakların — gemileriyle ve birbirleriyle muhabere ettikleri rad- yoların frekansları, Amerikalılarca bilindiği ve dınlendıgı için, tamamiy- le değiştirilmiş, amatörlerin kullan- dığı dalga bandına kaydırılmıştı. Nö- betçi subayının genç radyo amatörü- ne inanmamış oluşu Amerikan do- AKİS, 9 MART 1960 N nanmasına, dolayısıyla milli prestije çok ağır bir darbe indirilmesini ko- laylaştırmıştı. Faydalı bir merak Dünya yüzünde pekçok meraklı var- dır; denebilirki insanların yarısın- dan fazlası bir meraka sahiptir. Kimi pul biriktirir, kimi yarış otomobille- rinin hayranıdır, bir kısmı horoz dö- ğüşüne, diğerleri at yarışlarına bayı- lır. Teknikte ileri gitmiş memleket- lerde çok yaygın bir merak ise "Rad- yo amatörlüğü" dür. Erkek, kadın birçok kimse ufak sayılabilecek pa- ralar sarfederek telsiz telefon tesisatı vücuda getirmekten boş zamanların- da birbirleriyle, hatta yüzlerce mil uzaktaki diğer amatörlerle konuşup hoşça vakit geçirmektedirler. Radyo amatörlüğünün iyi tarafı te- sisatın bir kere kurulduktan sonra mühim bir masrafa ihtiyaç göster- meksizin çalışmasıydı, mamafih her- şeyin daima yenisinin ve daha iyisi- nin yapıldığı bugünkü dünyada bir meraklının sık sık cihaz değiştirme- si de normal sayılırdı. Bu işlerle uğ- raşanlar zamanla elektronik tekni- ğine iyice hâkim oluyor ve hattâ bir- çok yenilikler icat ediyorlardı. Nite- kim ilk zamanlar radyo istasyonları yalnız uzun ve orta dalgalarda yayın yaparlarken kısa dalgalar — "kulla- nışsız" ve "faydasız" — sayılarak bir köşede terkedilmişken — Amerikadaki radyo amatörleri, bilhassa uzak me- safelerle konuşmak için, bu dalgala- rın nekadar elverişli olduğunu meyda- na çıkarmışlardı. Heves ve merakla öğrenilen bilgi- ler insanın dimağını daha fazla işle- tir; insan zekâsı da işledikçe ışık sa- çar. Bugün elektronikte mühim yeri bulunan devre şekilleri ve kısa dal- ganın yayılma kaideleri 1925 - 35 yıl- ları arasında bu meraklı insanlar ta- rafından ortaya konulmuştu. Yine A- KİTAPLAR ALEMİ AYLIK YAYIN HABERLERİ BÜLTENİ Mart sayısında sipariş adres- leriyle birlikte 50'den fazla ye- ni kitabı tanıtıyor. Ayrıca : Sorun, söyliyelim. Ye- ni çıkan de rgıler Kitapla ilgili özlü sözler. 16 sayfa 25 kuruş Yıllık Abonesi 3 İiradır. P.K. 193 -Merkez — ANKARA " merikanın bugün elektronikte "en ileri" olduğunun münakaşa edilemez oluşu Amerikalıların milletçe bu tek- niği lâyıkıyla benimseyişinden dola- yıdır. Memleketimizdeki durum 1926 yılında Türkiyede radyoyla ya- pılan ilk yayınların Avrupada bu yolda girişilen sayılı - teşebbüslerden olduğu iftiharla belirtilirdi. Nitekim, Osmaniyedeki dört direkli "tarihi" İstanbul radyosu -tabii direkleri di- namitle uçurulmadan evvel- Ayrupa- da ilk yayına başlayan radyo istas- yonlarının üçüncüsüydü. Ama radyoculuk sahalarındaki u- yanıklığımız bu kadarla kalmıştır. Şüphesiz bunda Türkiyenin bir en- düstri memleketi olmaması için lüzumlu pahalıya temin edilebilmesi gibi se- müessir olmuştu, fakat asıl rolü o zaman cari hükümet görüşü -ki şimdi dana hâd bir safhadadır- oynamakta Gerçekten 1937 yılında çıkarılan ve bu gibi faaliyetleri devletin inhi- sarına alan 5222 sayılı "Telsiz kanu- nu" ile verici yapmak hakiki ve hük- mi şahıslara yasak edildiği gibi alı- cı yapmak veya kullanmak dahi çok sıkı kayıtlara tabi tutuluyordu. Ne gariptir ki o yıllarda birer dıktatorun idaresi altında inleyen Naz man- yasında, Sovyet Rusyada ve Faşist İtalyada bu kabil işler, tabit muayyen kayıtlara bağlı olarak, serbestti. 1946 yılından sonra bütün sahalar- da olduğu gibi bu sahada da serbest- liğe gidildi; ilk olarak İstanbul Tek- nik Üniversitesine bir özel radyo is- tasyonu kurulması için müsaade ve- rildi..Küçük takatte ve kısa dalga üzerinden yayın yapan bu radyo kısa zamanda çok popüler oldu, bunu gö- ren diğer okullar aynı yol üzerinden yürümekte gecikmediler. 1950 de "Demokrasi güneşinin" parlamasından sonra, tamamen "An- tidemokratik" olan, Telsiz kanunu- nun değiştirileceği umuldu, hattâ ga- zetelerde böyle bir kanun teklifine ait bazı haberler neşredildi. Bunlardan birisi "Hürriyet" gazetesinin — 1000 wattlık bir verici getirttiğine dairdi. Rivayete göre gazete bu posta ile reklâm neşriyatı ve popüler yayın- lar yapacaktı, fakat bu haberlerin- aslı faslı çıkmadı; yeni iktidar radyo işinde eskisinden de titiz davranıyor- du Bugunku D.P. zihniyetinin,, hususi şahıslara radyo yayını müsaadesi vermek şöyle dursun, elindeki hükü- met radyolarına nasıl sımsıkı yapış- tığı malümdur. Bu zihniyetteki bir idareden, dünya yüzünde biricik rad- yo amatörsüz ülke olarak kalan Tür- kiyede inkişafı — engelliyor" diye Telsiz kanununu değiştirmesi herhalde beklenemezdi. 33